THE Ritz-Carlton İstanbul'un Genel Müdürü Rainer J.Bürkle, Türkiye'nin turizmde gerekenleri yapması durumunda ikinci bir İspanya olacağını söyledi.
MERKEZİ ABD'de bulunan The Ritz-Carlton Otel Grubu'nda on yıldır yöneticilik yapan ve aşçı olarak girdiği turizm sektöründe genel müdürlüğe yükselen Rainer J.Bürkle, şimdi de İstanbul'a zengin turist çekmeye çalışıyor. The Ritz-Carlton İstanbul'a kendi seçimiyle gelen Rainer Bürkle, Türkiye'nin turizmde gerekenleri yapması durumunda ikinci bir İspanya olacağına inanıyor.
11 Eylül sonrasında turizmde ‘‘güven’’ konusunun ön plana çıktığına dikkat çeken Bürkle, ‘‘Türkiye'nin güvenli bir ülke olduğu imajı güçlendirilmeli. Herkes bu konuda üzerine düşeni yapmalı. Ben, 11 Eylül'den bu yana uluslararası şirketlerin genel müdürlerine, İstanbul'da ailesiyle birlikte yaşayan bir yabancı genel müdür olarak bu ülkeyi çok güvenli bulduğumu anlatan mektuplar yazıyorum’’ dedi. Uluslararası şirketleri toplantılarını Türkiye'de yapmaya davet eden Bürkle, Turizm Bakanlığı'nın da Türkiye'nin yurtdışında imajını kuvvetlendirmeye ağırlık vermesi gerektiğini söyledi. Türk insanının sıcaklığı ve yakınlığından çok etkilendiğini belirten Alman Rainer J.Bürkle ile turizm sektörünü ve Ritz-Carlton'un Türkiye'deki planlarını konuştuk.
Turizmde 11 Eylül'ün etkileri devam ediyor mu?
- 11 Eylül'den sonraki günler, herkes için zor günlerdi, bizim için de öyleydi. İstanbul'daki otelimizi yeni açmıştık. Ocak ayında göreve geldiğimde turizmde hafif bir kıpırdama olduğunun farkına vardım. Ancak bu kıpırdanma olsa da özellikle ABD pazarı hálá gerekli ivmeye kavuşamadı. ABD'liler hálá seyahat etmeye korkuyor. Bu yıl ABD'den umut yok.
Bu sıkıntıları aşmak için neler yapıyorsunuz?
- 11 Eylül'den sonra hem sektör, hem de devlet gereğini yaptı. İstanbul'da 5 yıldızlı otel genel müdürleri ayda üç kez buluştuk. Sektördeki yöneticiler olarak sık sık biraraya gelerek sorunları ortaya koyduk. Turizm Bakanlığı'na önerilerde bulunduk.
Türkiye'nin yeterince turist çekememesini neye bağlıyorsunuz?
- Türkiye'de turizme gereken önem verilmedi. 11 Eylül'ün tek iyi tarafı turizme gerekli önemin verilmesi gerektiğini hatırlatması oldu. Türkiye'nin sorunu tamamen algılamayla ilgili. Örneğin İspanya turizmde çok iyi bir pazar. İspanya'da da bombalar patlıyor, ama yine de herşeye rağmen orası turist kaynıyor. Oysa Türkiye'de en ufak bir olay bile bazen gereğinden fazla büyütülüyor. Türkiye'deki olaylar yurtdışında farklı algılanıyor. Yurtdışındaki insanların olaya bakış açısıyla sanki Türkiye savaşıyor. Çünkü kamuoyunda bu olaylar çok abartılıyor. Ortadoğu'da olan olaylar ve bölgedeki belirsizliklerin olması da bize yardımcı olmuyor.
Peki ne yapılması gerekiyor?
- Türkiye'yi güvenli bir ülke olarak tanıtmalıyız. Burada hepimize iş düşüyor. Turizm Bakanlığı'nın ABD ile temaslarını sıklaştırmasının yararlı olacağına inanıyorum. Türkiye'de yaşanan bazı olaylar CNN ve BBC gibi uluslararası yayınlarda çok sık yer alınca, sektörümüz olumsuz etkileniyor. Türkiye'de konaklamayı düşünenler hemen buradaki tanıdıklarını arıyor ve ‘‘Türkiye güvenli bir ülke mi?’’ diye soruyor. İngiltere, Almanya, Fransa ve ABD'den birçok telefon alıyorum. Konuşmaların hepsi olumlu geçmiyor. Bazılarını Türkiye'nin güvenli olduğuna ikna edemiyorum. Örneğin geçtiğimiz aylarda Taksim'de bir ses bombası patladı, bizim 100 bin dolarlık iş kaybımız oluştu. Oysa İspanya gibi turizmin gözdesi ülkelerde bu tür olaylar çok fazla büyütülmez kamuoyunda.
Size göre Türkiye gerçekten güvenli bir ülke mi peki?
- Bana göre İstanbul bir çok Avrupa ülkesine göre çok daha güvenli. Eşimi ve çocuğumu da getirdim İstanbul'a ve şehir içinde bir sitede oturuyorum. Ben bu ülkenin güvenli olduğunu düşünüyorum. Bunu dışarı da yansıtmak zorundayız. Tek başına seyahatlerde de güvenlik her zaman önemli ama özellikle yabancı şirketleri Türkiye'nin güvenli olduğuna ikna etmek gerek. Çünkü İstanbul'da bir toplantı düzenleyen uluslararası bir şirket, davetlilerinin tümününün güvenliğinden sorumlu. Bu yüzden de riski üstlenmiyor ve toplantıları için güvenliğine emin olmadığı bir ülkeyi seçemiyor. Ben Türkiye'nin güvenli bir ülke olduğuna dair birçok yabancı şirketin yöneticisine 11 Eylül'den bu yana mektup yazıyorum. ‘Başınıza birşey gelmez diye garantileyemem, ama bir yabancı genel müdür olarak ailemle birlikte İstanbul’da yaşıyorum, Türkiye çok güvenli' diyorum.
Otelin ne kadarlık sürede kendini finanse etmesini bekliyorsunuz?
- The Ritz-Carlton İstanbul, ABD Denizaşırı Özel Yatırım Kuruluşu'nun (OPIC) 50 milyon dolarlık kredisiyle inşa edildi. Kredinin garantörü de ABD'deki Ritz-Carlton Otel Grubu. Normal koşullarda bir otelin kendini finanse etme süresi 7 yıldır. Tabii bu, bütün koşulların normal gittiği durumlarda geçerli. Otel eskimeye başlayınca da teşrifatından banyo dolaplarına değişik yenileme yatırımları yapmak gerek. Otel kendini finanse edene kadar geçen sürede bunlar en az 2 kez yenilenir.
Bizi kriz değil 11 Eylül vurdu
Kriz ve 11 Eylül planlarınızı nasıl etkiledi?
- 2001'de Türkiye ekonomisi aşağı dönse de planlarımızı revize etmedik ama 11 Eylül sonrası her otel gibi biz de planlarımızı revize etme gereği duyduk. Bizim gibi yeni açılan otelerin bu durumdan daha çok etkilendiği kesin. Projelerimizi revize ettik. Bu hedeflere ulaşmak için de kendimize iki yıl zaman tanıdık. İlk planımıza göre birinci yılın sonunda kára geçmeyi hedefliyorduk. Ancak Türk insanından kaynaklanan bir şansımız var. Türkler evsahipliğine çok alışkın. Bizim için de çalışanlarımız önemli, çünkü hizmetin kalitesi önemli.
Doluluk durumunuz nasıl?
- Şu anda ortalama oda fiyatımız net 250 dolar. Buna kahvaltı dahil değil. Ama biz 250 doların üzerinde bir fiyatla açılmayı düşünüyorduk. Suitler ise 450 dolar civarında. 11 Eylül'den sonra önemli rezervasyon iptalleri yaşadık. 11 Eylül olmasaydı İstanbul'da normal bir otel yüzde 75 doluluk oranına ulaşırdı. Biz de yüzde 50-55 doluluk oranıyla bu yılı kapatmayı hedefliyoruz. Bu doluluk oranından mutsuz değiliz.
Maçlarda 60-70 oda tutuluyor
Beşiktaş Stadı'nı kuşbakışı gören The Ritz-Carlton İstanbul, özellikle futbol maçlarının olduğu günlerde büyük ilgi görüyor. Futbol maçları zamanı en az 60-70 odanın bu amaçla tutulduğu belirtiliyor. Böylece maçı kuşbakışı seyreden futbolseverler, maçı da odasındaki televizyon ya da radyodan dinliyor. Bir yandan da içkisini içip, yemeğini yiyor.
RAINER J.BURKLE
The Ritz-Carlton İstanbul'un Genel Müdürü Rainer J.Bürkle, 40 yaşında. Almanya Baden-Baden doğumlu olan Bürkle, otelciliğe aşçı olarak Parkhotel Adler'da başladı. Daha sonra Cenevre'deki Noga Hilton ve Montreux Palace'daki çalışmasının ardından aşçıbaşı oldu. Berkeley ve Claridge'da bar, resepsiyon, restoran ve housekeeping'de görev aldı. Yiyecek İçecek Müdürü olduktan sonra da ABD'ye gitti ve The Ritz-Carlton Grubu'na katıldı. Grubun Boston, Cleveland, Palm Beach, Naples ve Berlin otellerinde çalışıp aynı zamanda Cornell Üniversitesi'ni bitirdi. Florida'daki The Ritz-Carlton Naples'de çalıştı. Üç yıl Berlin'deki The Ritz-Carlton Schlosshotel'in Genel Müdürlüğü'nü yaptı. 2002 Ocak ayında The Ritz-Carlton İstanbul'un Genel Müdürlüğü'ne kendi isteğiyle atandı.