Nurten'in konukları

Nurten ERK
Haberin Devamı

Denizkurdu'nun Arı Hareketi

Sivil toplum örgütlerinde, çeşitli platformlarda, think tank gruplarında kayda değer hareketlilik var. ‘‘Temiz toplum, temiz Meclis için ne yapabiliriz?’’i tartışıyorlar. ‘‘Acaba, seçim öncesinde bir hareket başlatıp, toplumsal isteği ortaya koyabilir miyiz?’’ diye.

Yaklaşık 4 yıldır ANAP'ın gençlik kolu gibi çalışan, Başkanlığını Kemal Köprülü'nün yaptığı Arı Grubu, bu yıl başında bağımsızlığını ilan etti. Arı Hareketi adı altında yeni siyasi anlayışın öncülüğüne soyundu.

Geçen akşamki konukları, DYP Lideri Tansu Çiller'in iki kez kurban ettiği (DYP'den ihraç, Adalet Bakanlığı'ndan alınması şartı) eski Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu'ydu. Seçim kararından sonra bağımsız Bakan olarak atanmıştı. Son dakikaya kadar da yerini koruyacağını umuyordu, ama Çiller'in şartıyla Ecevit görevinden aldı.

Denizkurdu'yla sohbette, İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, Yurttaş Girişimi'nin öncüsü, ‘‘Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık’’ eyleminin mimarı avukat Ergin Cinmen, politikaya atılack olan işadamı Okan Oğuz ile Denizkurdu'nun dostu, Milli Takım Teknik Direktörü Mustafa Denizli de vardı.

Denizkurdu, 45 yıllık arkadaşı, Çeşme'de çocukken top koşturduğu, beraber fıstık sattığı, politikaya çok duyarlı olan Denizli ile o gece Arı Hareketi'ne de üye oldu. Denizkurdu'nun, ‘‘Hadi o zaman hareket tamam sokağa çıkalım’’ esprisine, İstanbul Barosu Başkanı'nın karşılığı çok hoştu: ‘‘Gecenin bu saatinde izinsiz bir yürüyüş karşısında ihtiyacınız olur. CUMUK'un telefonunu 252 95 16’’

Birkaç partiden adaylık teklifi alan, politikaya devam edip etmeme yönünde kararını bayramdan sonra vereceğini söyleyen Denizkurdu, izlenimime göre bir hareket için zemin yokluyor. Zaman kısa olsa bile seçim öncesinde toplumdaki bu talebin ortaya konulabileceği kanısını taşıyor. Merkezde, sağa kapalı, sola açık bir oluşum üzerinde duruyor. Bir kabuk parti çatısı altında...

Arı Hareketi, Denizkurdu'nu, ‘‘Aradığımız, beklediğimiz politika tarzı, politikacı’’ diye bağrına bastı. Denizkurdu, lidere değil kadro hareketine gereksinim olduğunun altını çizdi. Parti içinde de olmayan demokrasiyi anlatırken, genel başkanların değişmezliğini vurgularken, ‘‘Onlar ya cumhurbaşkanı olacak ya ölecek’’ esprisini yaptı.

Denizkurdu, ‘‘Devletin içinde kurulmuş düzen öylesine kontrol altında işliyor ki bu ilişkileri ortaya çıkaramadıktan sonra hepiniz de Meclis'e gitseniz bir şey yapamazsınız. Bazı kişilerin yakalanması temiz toplum sevinci oluyor, bunlar birer yalan. Çatlılar, Kırcılar, bunlar kullanılan maşalar. Niçin Adalet, İçişleri Bakanlıkları üzerinde kıyamet kopuyor? Türkiye'de olayların üstünü örtme harekatı başladığına ilişkin emareler görüyorum’’ diyor.

Denizkurdu'na göre, sistemi değiştirecek parlamenter düzen yaratılamazsa toplum dibe vuracak. 19 Nisan'dan sonra yeniden doğuşu yaşamak gerekiyor. Toplumda bu anlamda bir refleks var. Rönesansın ayak sesleri geliyor...

Sahne sanatçıları gibi

GEÇEN hafta milletvekillerinin maaşlarına ilişkin bir yazı yazmıştım. Neredeyse Meclis'in tamamı emekliydi! Yani hem milletvekili hem de milletvekilliğinden emekli maaşı alıyorlardı. Ayda 1.6 milyar lira gibi bir para.

İstisnalar hariç pek çalışmadıklarını, vaadlerin sözde kaldığını, gereken yasal düzenlemelerin yapılmadığını, doğal olarak da halktan haklı bir tepkiye maruz kaldıklarını anlatmaya çalışmıştım. Milletvekilleri için oluşmuş genel kanıyı, (yani kendini, çevresini ihya etme hizmeti) tersine çevirmek zorunda olduklarını...

Okurlardan güzel tepkiler geldi. Hassasiyet had safhada. Milletvekili izleme komiteleri de konuyu kendilerinin de çeşitli toplantılarda gündemde sıcak tutacaklarını, Meclis'in çalıştırılması için baskı yapmaya devam edeceklerini anlattılar. Fiilen milletvekilliği yapanların emekli milletvekili maaşı almaması önerisini

desteklediler. Bazı DSP'li milletvekilleri de duble maaşın olmamasına ilişkin düzenleme hazırlığı içinde olduklarını belirttiler. Göreceğiz...

Yine Hasan Denizkurdu'na döneceğim. O sahbette Denizkurdu, parlamenterlerin nasıl çalıştığından da söz etti. Genellikle milletvekillerinin gündüzleri saunalarda, geceleri geyik muhabbetlerinde olduğundan. Meclis'te yapılacak bir iş olmadığından... Bu işleyişe göre parlamentoya girip 550'de bir olmanın anlamsızlığından...

Niçin politikacı olunduğunun da kabaca psikolojik tahlilini yaptı. ‘‘Politikacılar ile sahne sanatçıları arasında bağlantı var. Sahneye çıkmak, beğenilmek, alkışlar. Bu bir dürtü. Hele bir de doğru iyi birşeyler yapıyorsanız bu parayla satın alınamayacak bir durum. Bundan hoşlanıyorsunuz, sonra da alışkanlık haline geliyor...’’

Kirliye oy yok!

YURTTAŞ Girişimi, seçim öncesinde yeni bir eylem başlatıyor. Bu çağrıyı, yurttaştan yurttaşa, yurttaştan siyasi partilere yapıyor.

Eyleme nasıl katılacaksınız? Hazırlanan metni imzalayıp, belirtilen faks numaralarına göndererek.

Metin şöyle: ‘‘Temiz Aday, Temiz Meclis Kirliye oy yok!

Güvenilir, saygın, temiz bir Meclis istiyorum.

Bu nedenle; ‘Adı çetelerle birlikte anılan kişileri aday gösteren parti, kendi partim bile olsa, oy vermeyeceğim!'

Görüşü, inancı ne olursa olsun, hangi partiye yakınlık duyarsa duysun, herkesi, çetelerin, mafyanın, silahın hakim olmadığı, onurlu ve itibarlı bir Türkiye ve temiz bir Meclis için bu kampanyayı desteklemeye çağırıyorum.’’

Faks No: 0212 245 56 04- 245 34 78- 243 51 30- 238 31 15

İşçi atmama garantili

kredi kararı uygulanmıyor

YANLIŞ anlamayın trilyonlarca liralık krediler verildi, verilmeye de devam ediyor... Kredi veriliyor, ama şartlı talimat uygulanmıyor. Yani ekonomik darboğaz dolayısıyla Eximbank’tan açılan ucuz kredileri kullanacak firmaların işçi çıkartmama garantisi vermelerini içeren talimat yaya kaldı... Yine kamu teşviği taviz olarak devam ediyor...

55. Hükümeti'nin Ekonomi Bakanı Işın Çelebi'nin, geçen Aralık ayı ortasındaki bu kararını duyurmuş, ancak sağlam kriterlere dayandırılmadığını dolayısıyla havada kalabileceği endişemizi dile getirmiştik.

O zamandan beri konuyu takip ediyorum. önce işdünyasından söz konusu bu doğru kararın kaldırılması yönünde baskı lobisi oluştu. Hem ucuz krediyi alalım hem de işçi atalım lobisi adını vermiştik.

Takibe devam ettik... Son tahlilde firmaların bu ucuz kredi karşılığında işçi atmama gibi bir taahhüdü vermedikleri görüldü. Sadece, 1475 sayılı iş yasasına aykırı olarak işçi çıkartmama hassasiyeti gösterilmiş. Bu da fazla bir anlam ifade etmiyor. Örneğin tazminatsız işçi atma olsa, krediyi veren kuruluş yani Eximbank ne yapabilir? En fazla o firmayı kara listesine alabilir veya verdiği krediyi vadesinden önce geri talep edebilir. Bunlar da hiç kuşkunuz olmasın sözde kalır...

Eximbank Genel Müdürü Ahmet Kılıçoğlu, ‘‘Kredi karşılığında işçi çıkartmama taahhüdü’’ kararının özel sektörce soğuk karşılandığını, karşılıklı sıkıntı yaşadıklarını sorum üzerine doğruladı. Firmanın küçülme, teknoloji yenileme, ekonomik gerçekler dolayısıyla işçi çakartmalarına karışma haklarının olmadığını sadece 1475 sayılı yasaya aykırı işçi çıkartmama taahhüdü aldıklarını söyledi. Yeni Bakan'la konuyu görüşeceklerini, tavra göre hareket edeceklerini belirtti. O bir bürokrat. Siyasi otoritenin kararlarını uygulamakla yükümlü, ne diyelim. Bu arada Eximbank'ın ucuz kredisinden, yani uygulamanın başladığı 16 Aralık'tan 31 Aralık'a kadar kaç firma yararlandı dersiniz. 41 ilde tam 550 firmaya tl veya döviz kredisi verilmiş. Toplam 77 trilyon lira. Krediden yararlanan firmaların büyük çoğunluğu da tekstil sektöründen. Son 6-7 yıldır atıl kapasitesi yüzde 70'leri bulmuş, devletin raporlarıyla teşvik edilmesinin doğru olmadığı belirtilen sektör...



Yazarın Tüm Yazıları