Nurten'in konukları

Nurten ERK
Haberin Devamı

Bankalardan yanık kokuları geliyor

Institute of International Finance (IIF) yönetim kuruluna giren ilk Türk olan Yavuz Canevi, ‘‘Global kriz Türk bankacılık sektörüne henüz yansımadı. Ufak ufak yanık kokuları gelmeye başladı. Bankacılık sektörümüzün cok ciddi bir şekilde gözaltında tutulmasında büyük yarar var’’dedi.

Uzun yıllar kamu sektöründe Merkez Bankası Başkanlığı, Hazine Müsteşarlığı gibi kilit görevler üstlendikten sonra bankacılık sektörüne geçen Yavuz Canevi, ‘‘Bankalardan yanık kokuları geliyor’’ uyarısında bulundu. Birçok bankanın ve sivil toplum örgütünün yönetim kurulunda aktif görevler üstlenen Canevi, bugünlerde bankacılık sektörünün yakından izlenmesi gerektiğini söyledi.

Geçtiğimiz aylarda uluslararası bankaların oluşturduğu bir think-thank olan Institute of International Finance (IIF) Yönetim Kurulu Üyeliği'ne seçilen ilk Türk olan Yavuz Canevi ile bankacılıktan yabancı sermayeye, görev aldığı IIF'den TÜSİAD'a bir çok alanda sohbet ettik.

Geçtiğimiz aylarda Institute of International Finance (IIF) Yönetim Kurulu Üyeliği'ne seçildiniz. Bu kurumun amacı nedir?

- IIF, kâr amacı gütmeyen, bir özel sektör kuruluşu. Bir çeşit araştırma enstitüsü. 1980'li yıllarda özellikle Latin Amerika borç krizinden sonra uluslararası bankalar, ‘‘Kendi başımızın çaresine baksak iyi olacak. Bilgileri zamanında toplamak bizim menfatimize’’ dediler. Deutche Bank, Citibank, gibi birçok uluslararası banka biraraya gelerek IIF'i oluşturdu. IIF zamanla, gelişmiş ülkelerin bankalarıyla, gelişmekte olan, yani kredi kullanan ülkelerin risk durumlarını en ince detayına kadar değerlendiren, güncel olarak bunu üyeleriyle paylaşan bir enstütü haline gelmiş.

Türkiye'den kaç banka IIF üyesi?

- Bu kuruluşa 7 Türk bankası üye. 22 uluslararası bankanın temsil edildiği Yönetim Kurulu'na bu yıl ilk kez bir Türk bankası da seçildi.

Sizin IIF yönetimine girmeniz, Türk bankalarına neler sağlayacak?

- Yönetim Kurulu'nda olduğunuz zaman yılda en az 4 kez toplanıp, uluslararası finans dünyasında neler olup bittiğini en üst düzeyde tartışma imkanına sahipsiniz. Söylenenlere anında reaksiyon gösterme ve kendi ülkenizi birinci elden anlatma şansınız oluyor. Yönetim Kurulu'nda olmanın bir ayrıcalığı var. Bunun ülkemiz açısından faydası şüphesiz olacaktır.

International Finance Corporation'da (IFC) Uluslararası Danışma Kurulu Üyesisiniz. IFC'de neler yapıyorsunuz?

- IFC, Dünya Bankası'nın özel sektöre finansman sağlayan kuruluşu. 24 ülke temsilcisinin katıldığı danışma kurulundaki görevim, Türk özel sektörü ile IFC arasında yumuşak bir diyalog oluşturmak. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden seçilen profesyoneller birlikte, IFC üst düzey öneticileriyle biraraya geliyoruz. Açtıkları kredilerin risk durumlarını tartışıyoruz, hangi sektörlere verilmesi gerektiği konusunda öneriler getiriyoruz. Türkiye'de bir projeye finansman sağlamaya karar verdiği zaman, bizimle ilişki kuruyor. Biz de onları doğru yönlendirmeye çalışıyoruz.

Bankacılık sektörünü şu anda nasıl görüyorsunuz. Global krizin etkileri sektöre yansımaya başladı mı?

- Global kriz Türk bankacılık sektörüne henüz yansımadı. Ufak ufak yanık kokuları gelmeye başladı. Bank Ekspress olayı ile bunu doğrudan bağlamamak lazım. Bu olay iç dinamiklerden kaynaklandı. Asıl yanık kokuları, likidite kriziyle ilgili. Bugün sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada gelişmekte olan ülkelere karşı bir kredi frenlemesi var. Yılda 14 milyar dolar bir dış krediyi özel sektör olarak çeviren ülkeyiz. Taze kredi alamasak bile, aynı krediyi çevirmemiz sözkonusuydu. Bu yıl bunun sıkıntısını çekmek zorunda kalabiliriz. Rezerv durumumuz altı ay yetecek kadar iyi. Ama buna güvenip sıfır krediyle de bu işi götürmek mümkün değil. Kredi freni, bizde ciddi likidite krizi yaratabilir. Onun için bankacılık sektörümüzün cok ciddi bir şekilde gözaltında tutulmasında, gözaltında tutulması derken yakından izlenmesinde, büyük yarar var. Çünkü uluslararası krizin Uzakdoğu'daki ilk kıvılcımı finans sektöründe başlamıştır.

Yanık kokularından kastınız nedir?

- Piyasadaki sinirlilik, bankaların kredileri frenlemesi, kimsenin yeni kredi açmaması, herkesin nakite dönmesi. Bir kredi daralmasına karşı çok hazırlıklı olmamız lazım. Finans kuruluşlarının, risklerini çok iyi tahlil edip, önümüzdeki dönemlerde nakit sıkıntısına düşmeden bu olayı nasıl atlatabileceklerini düşünmeleri lazım. Çünkü bu altı ay da, bir yıl da sürebilir. Bankaların bilanço küçültmeleri gerekiyor. Likidite krizi devam ettiği takdirde ekonomi de küçülecek. İster istemez bankaların da küçülmesi gerekecek. Bu arada çok fazla riskli portföyleri varsa bunu taşıyamazlar. Bunun için banka denetim mekanizmalarının, Merkez Bankası'nın, Bankalar Yeminli Murakıpları'nın, Hazine'nin bankalar üzerinde çok yakından izleme görevini yapması gerekiyor.

Bu dönemde banka birleşmeleri gündeme gelebilir mi?

- Türkiye'de gönüllü banka birleşmelerinin yakın gelecekte olabileceğine ihtimal vermiyorum. Avrupa'da, Amerika'da olduğu gibi banka evlilikleri olayı henüz Türkiye'de özel sektörün kültürüne girmedi. Bu, ancak kamu sektöründe olabilir. Çünkü sektörün yüzde 50'si kamunun elinde. Kamu, elindeki bankaların bazılarını birleştirip, daha sağlıklı, sermaye yapısı ağır, teşkilatı oturmuş bir iki banka yaratabilirse, o zaman özel sektörde rekabet için birleşmelere gidebilir.

- Bankalar dışında, özel sektör şirket evliliklerine nasıl bakıyor?

- Sanayi ve hizmet sektöründe şirket evlilikleri ya da şirket satın almaları daha aktif. Özellikle Gümrük Birliği'nden sonra, Türkiye'den birçok şirketin yüzde 50 ortaklık kurduğunu görüyoruz. Anti-enflasyonist politika uygulaması kendini hissettirirse, ortak arayışı daha da yaygınlaşacak.

YAVUZ CANEVİ

YAVUZ CANEVİ, 1939 Konya doğumlu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Maliye ve Ekonomi Bölümü mezunu. Master'ını ABD'de University of Southern California'da, doktorasını Georgia State University'de yaptı. Maliye müfettişi olarak katıldığı kamuda, Maliye Bakanı Özel Danışmanı, Merkez Bankası Kambiyo Genel Müdürü, Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Canevi, 1984-1986 yıllarında Merkez Başkanı, 1986-1989 döneminde Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı, 1987-1989 arasında Türk Eximbank Yönetim Kurulu Başkanı, Dünya Bankası nezdinde Guvernör olarak görev yaptı. 1989'da Hazine Müsteşarlığı ve Türk Eximbank'tan kendi isteği ile ayrıldı. 1989'da Eurotürk Bank Yönetim Kurulu Üyeliği'ni, 1996'da TEB Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı üstlendi.

18 ayrı şapkası var

Yavuz Canevi, TEB Yönetim Kurulu Başkanlığı'nın yanısıra halen şu görevler de bulunuyor: TEB Yatırım Başkan Vekili, İMKB Başkan Vekili ve Yönetim Kurulu Üyesi, FMC-Nurol Yönetim Kurulu Başkanı, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Üyesi, Turizm Yatırımcıları Derneği Yüksek İstişare Konseyi Üyesi, YASED Şeref Başkanı, Altın Borsası Danışma Kurulu Başkanı, TSKB Yönetim Kurulu Üyesi, Indosuez Eurotürk Merchant Bank Yönetim Kurulu Üyesi, Trans-Arabian Investment Bank Yönetim Kurulu Üyesi, İKV Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Kalkınma Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi, Türk Japon İş Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi, Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi, Academia Mediterrannea Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, International Finance Corporation (IFC) Uluslararası Danışma Kurulu Üyesi, Institute of International Finance (IIF) Yönetim Kurulu Üyesi.

TÜSİAD ciddi bir dönemeçte

Yüksek İstişare Konseyi'nde olduğunuz TÜSİAD, bir seçime hazırlanıyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

- TÜSİAD'da ciddi bir dönemeçteyiz. TÜSİAD bir patronlar kulübüdür. Bu imajı götürebilecek bir yönetim tarzının devam etmesi lazım. TÜSİAD'da profesyonel yöneticilik biraz eşyanın tabiatına aykırı gibi geliyor bana. Beni de TÜSİAD Yönetim Kuruluna koydular, ama hiçbir zaman

başkanlığı düşünmedim, çünkü ben bir profesyonelim. Sermaye sahiplerinin kurumda ağırlığının hissedilmesi lazım ki TÜSİAD'ın bir anlamı olsun.

İMKB'nin gidişini nasıl görüyorsunuz?

- Türkiye'de borsanın büyüklüğü, hiçbir zaman milli gelirimizin yüzde 30'unu geçmedi. Başlangıçta balon gibi şişti. Borsa bundan sonra daha sağlıklı bir büyüme temposuna girecektir, kriz ortamı görmüyorum.

Taze yatırım gelmiyor

Yabancı sermayenin Türkiye'ye bakışı şu anda nasıl?

- Uzun süredir durağanlık içinde. GB'ye girince, yılda 4-5 milyar dolara gideriz diye düşündük. Bu gerçekleşmedi, GB'nin yaratacağı ivmeyi kaçırdık. Şu andaki yabancı sermaye yatırımları, mevcutların geliştirilmesine dönük. Taze yatırım gelmiyor. Alt yapı yatırımlarında mevzuat engeli kaldırıldığı takdirde enerji, hizmet gibi sektörlerde yabancı sermaye patlaması yaşanır.



Yazarın Tüm Yazıları