Paylaş
GÖZLER, Başkan Zekeriya Temizel'de.
Şimdi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'na (BDDK) geçen 8 bankanın akıbetinin ne olacağı öncelikle merak ediliyor...
BDDK Başkanı, Maliye eski Bakanı Zekeriya Temizel, bu sene deniz nedir tatil nedir bilmeden çalışıyor. Şüphesiz çok yorgun ve rahat değil. Ağır bir yükün altında.
İnterbank, Esbank, Egebank, Yaşarbank, Bankekspres, Yurtbank, Türkbank ve Sümerbank'a devlet el koydu. Bu bankalardaki soygunun halka faturası şimdilik 10.6 milyar dolar olduğu hesaplanıyor. Söz konusu 8 bankanın birikmiş zarar toplamı 8 milyar dolar.
Fon'dan 8 bankaya 2.6 milyar dolar aktarıldı. 8 bankanın zararlarının kapatılabilmesi için BDDK, Hazine'den 8 milyar dolar borçlanacak.
Temizel, bu 8 bankanın hangi yöntemlerle sisteme kazandırılacağı, son bilgilere göre zarar toplamlarının ne olduğu gibi konular olmak üzere genel bankacılıkla ilgili de konuşmuyor. Dersini çalışıyor dedik ya eylül ayı sonuna kadar sektörü tanımaya devam edecek. Anladığımız kadarıyla ‘‘Ahkam kesiyor’’ dedirtmek istemiyor. Konuşma zamanını doğal olarak kendisi tayin edecek...
Malum 8 bankanın nasıl hangi yöntemlerle sisteme kazandırılacağına ilişkin şu an için netlik yok. Üç farklı kurum, bu bankaları, o bankalarla ilgili son verileri değerlendirdi. Yani Hazine, Merkez Bankası ve BDDK. Bu üç farklı kurumun değerlendirmeleri üzerinden yapılacak değerlendirmeyle operasyonların şekli ortaya çıkacak. Uzun sürmeyeceği ‘‘birazcık zamana’’ gereksinim bulunduğu söyleniyor.
Hep yazdık. 8 bankanın 2'şer 3'erli gruplar halinde özelleştirilmesi öne çıkıyor. Kapatılacak olan da var gibi görünüyor. Bankaları satın alanların birleştirmesi düşüncesi de korunuyor...
Vakıfbank ve diğerleri
KAMU bankalarının özelleştirilmesi her siyasi iktidarca gündeme getiriliyor.
Neredeyse 15 yıldır biz de bu vaatleri, kamu bankalarında olan bitenleri, siyasi baskıları, kredi bataklarını, kötü yönetimi yazmaya çalışıyoruz.
Siyasiler beslendikleri kaynakları ellerinden bırakmak istemedikleri için özelleştirme vaatleri hep sözde kalıyor.
Bu Koalisyon Hükümeti ise Kanun Hükmünde Kararnameler çıkararak adım attı. Ziraat Bankası, Emlakbank ve Halkbank'ın ‘‘özerkleştirilmesi’’, piyasa koşullarında çalışmasının sağlanabilmesi yönünde. Bu çalışma daha Bakanlar Kurulu'nda görüşülmedi.
Ancak KİT Koordinasyon Kurulu'nun hazırladığı özerkleştirmeye ilişkin kararnameye bakıyorsunuz, kamu bankası yönetimlerinde siyasi etkiyi bertaraf ettiğini göremiyorsunuz. Banka yöneticileri yine bakanların önerisiyle seçilecek. Görevden alma da siyasilerin yetkisinde. Demek istediğimiz özerkleştirme adı altında atılmaya çalışılan adım da bu açıdan göstermelik gibi.
Gelelim Vakıfbank'a. Hisse satışları için ayrı bir kararname düzenlendi. Bu bankanın yüzde 20'lik B grubu hissesinin halka arzı ekim ayı sonunda yapılacak. SPK'ya başvuru yapılmış. (Konuyla alakalı değil ama bir bilgi vermek istiyorum. SPK Başkanı Muhsin Mengitürk'ün görev süresi uzatılacakmış...) Bu hisseler mülhak vakıflara ait. Yüzde 55'lik A grubu hisselerinin satış yetkisi ise Bakanlar Kurulu'na verildi. Ama bankanın sahibi vakıflar. B grubu hisseleri de ancak A grubu hisse sahibi (Vakıflar Genel Müdürlüğü) tarafından alınabilir. Durum biraz karışık. Vakıfbank'ın özelleştirilmesi zor. Bankanın sahipleri vakıflar ve bu vakıfları kuranların çoğu hayatta değil. Yani, banka Hazine'nin malı değil. İşin içinden nasıl çıkacaklar bilemiyorum. IMF'ye ‘‘şirin’’ görünmek için mi ‘‘Vakıfbank'ı tamamen özelleştiriyoruz’’ demeçleri verildi acaba?
Fazilet Partisi, Vakıfbank'la ilgili olarak Anayasa Mahkemesi'ne, A ve B grubu hisselerinin satışını düzenleyen KHK'nin iptali için başvurdu. Mahkeme başvuruyu kabul etti. Anayasa Mahkemesi ne karar alacak bekleyip göreceğiz...
Uyulursa sorun olmaz
DEVLET bankalarının özerkleştirilmesine yönelik kanun hükmünde kararnameden söz ettik ya. Bu kararnamenin kamu bankalarında gerçek özerkliği sağlayabilecek düzenlemeden uzak olduğundan...
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) da söz konusu kararnameyi ‘‘tatmin edici nitelikte’’ bulmuyor. Ancak diyorlar ki; ‘‘kamu bankaları da bizim kanunumuza uymak zorunda. Faaliyetlerini, işlemlerini biz denetleyeceğiz.’’
Ve devam ediyorlar.
‘‘Hepinizin gözünden kaçan bir şey var. Asıl önemli olan şu: Hükümet istikrar programında, 233 sayılı kanunla ‘Kamu bankalarına kaynağı vermeden görev yüklememe' taahhüdünde bulundu. Buna uyulursa pek sorun kalmaz.’’
Tamam da yine aynı nokta karşımıza çıkmıyor mu? Çok şey hükümetlerin, siyasilerin verdikleri sözleri tutmalarına, vaatlerinin arkasında durmalarına, yasalara, yönetmeliklere uymalarına, baskı yapmamalarına bağlı değil mi? Yine de düzgün yönetimler, temiz toplum için umudumuzu korumaya devem edeceğiz...
Asıl hedefi Yılmaz ve Çiller
TAYYİP Erdoğan’ın hedefi net: Başbakan olmak...
Bildiğim şu: Merkez sağın lideri olmak istiyor, bunun için çalışıyor. Ne Erbakan ne de Recai Kutan. Asıl hedef ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ve DYP Başkanı Tansu Çiller...
Özel sektörün en büyüklerinin bazılarından da destek alıyor... Bir iddia var ki 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de yeni siyasi oluşum için ‘‘Tayyip Erdoğan'a teveccüh’’ gösteriyormuş!
Neyse, Erdoğan, radikal taraflarını kamufle mi ediyor, yoksa samimiyetle çağa mı uymaya çalışıyor bilemiyorum. İsteminde başarılı olur mu olamaz mı bilinmez. Zaman gösterecek.
RP\FP'nin, İstanbul eski Büyükşehir Başkanı Erdoğan'ın yeni siyasi oluşum çalışması yaptığı, parti kuracağı bilgileri uzun zamandır malumumuz. FP Genel Başkanı Recai Kutan önceki gün Erdoğan'ı yeniden gündeme gelen bu konu için ziyaret etti. ‘‘Partiyi bölme’’ mesajı verdi. Erdoğan'da ‘‘FP'yi bölme gibi bir niyetinin olmadığını’’ söyledi...
Tayyip Erdoğan şu anda siyasetten yasaklı. Yasağı bitince yoluna devam edecek şüphesiz.
Erdoğan'ın en yakın çalışma arkadaşıyla konuşuyorum. Bakın özetle neler diyor:
- Biliyorsunuz 312. maddenin tadili yönünde AB'nin ön şartı var. 8 Kasım'a kadar gerçekleşirse, Kasım'da yasaksız bir lider olarak ortaya çıkacak. Yasaklı olduğu için şimdilik parti üyesi olamaz, politika yapamaz, parti kuramaz.
- Gerek DYP'nin gerekse ANAP'ın tabanından da ciddi eğilim var. Merkez sağı birleştirme eğilimi.Yaptığımız gezilerden de araştırmalardan da görülüyor. Gidin sokakta insanlarla konuşun. Mesela 20 kişiyle konuşsanız çoğunun Erdoğan'a teveccüh gösterdiğini siz de göreceksiniz.
- Erdoğan'ın korkunç bir kamuoyu desteği var, büyük ilgiyle karşılanıyor. Erdoğan'ın oy potansiyeli çok yüksek. Hiçbir siyasi parti liderinin oy potansiyeli Tayyip Erdoğan kadar değil. Yaşı genç, önü açık.
Erdoğan cephesinin mesajı işte böyle. Bilmem anlatabildim mi?
Paylaş