Paylaş
ABDİ İpekçi’de son çeyreğin sonları...
Efes art arda planlı, programlı ve “Ben senden iyi takımım” mesajı taşıyan sayılarla öne geçmiş.
Heurtel... Doğuş’la Birkan’ın durdurmaya değil ‘bayıltmaya’ çalıştığı Dixon’ın kulağına bir şeyler fısıldıyor.
Belki “Haddinizi bilin” diyor, belki de dilinin döndüğünce “Yendik mi!...”
İşte o an...
Öyle bir baktı ki Dixon, Heurtel’in gözlerinin içine, yanımda oturan kardeşim Hasan’a (Ercazip) “Şimdi teknik faulü çalacaklar” dedirtecek türden... Son 18 saniyenin içindeyiz. 85-82 Efes önde. Janning belki de atsa maçı bitirecek olan ikinci serbest atışı kaçırmış. Gabriel de ribaundu alıp Dixon’ı bulmuş.
Ve, o bakış yine sahnede.
Bu kez Heurtel’e değil... Önce potaya bakıyor, “Alın size” der gibi üçlüğü çakıyor. Sonra topu çıkaran Cedi’nin ellerine odaklanıyor aynı gözler. Pası alan Heurtel daha ne olduğunu bile anlamadan söküp alıyor, ‘zafer’ şansını. Topu Palacios’a aktarıyor. Krstic’in faülü sonrası Kolombiyalı serbest atış çizgisinde.
O ana kadar son 4 faulü kaçırmış Kaf Kaf!
Yetmiyor, Palacios da ilk atışında bulamıyor potayı!
İkinci atış...
Top çembere çarpıyor, havalanıyor, bilgisayar oyunlarında görebileceğimiz gibi süzülüp içeri düşüyor. Şampiyonluğun habercisi bir galibiyet geliyor.
Mucizeler güzeldir. Onlara tanıklık etmek ise şans.
Şanslıydım ben. Komutandı Dixon. Maçı onun öfkesi kazandı, ama kahramandı Strawberry... Muhteşemdi Palacios.
Unutulmazdı o gece.
Artık çok daha yürekten inanıyorum...
O gece bu sene.
Paylaş