DİYANET İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu’nun görev süresinin bitimine çok az bir zaman kala, makamını bırakma kararının ardında ne olduğu hakkında fikir sahibi değilim.
Böyle bir gelişmenin çeşitli yorumlara neden olması son derece doğal. Ancak, mevcut siyasi tablo içinde, iktidar ile herhangi bir ters düşme durumu, laiklik tartışmaları çerçevesinde ve bir takım yanlış yorumlara yol açmaya fazlasıyla müsait. Bardakoğlu’nun, başörtüsü sorununun çözümü konusunda Diyanet’e atılan topu aynen geri göndermesi, bu konuda karine sayılıyor. Bence, eski Diyanet İşleri Başkanı’nın bu konudaki tavrı, kendisinin, başörtüsünün dini açıdan yorumuna ilişkin görüşünden ziyade, prensip sahibi bir bürokrat olması ile açıklanmak durumundadır. Bardakoğlu, bu konuda Diyanet İşleri’nin yasal çerçevesi dışına taşmak ve siyasi tartışmada taraf olmak istemedi, o kadar. Zaten, yaptığı açıklama tam da bu istikametteydi. * * * Takdir edersiniz ki, laiklik açısından asıl sorun edilmesi gereken, başörtüsü ile kamu alanında bulunmak gibi özgürlük konuları değil, Diyanet İşleri’nin siyasal karar mercii haline getirilmesi eğilimidir. Bu arada, belki, hatırlamazsınız ancak bir buçuk yıl önce, Mardin’de, tuhaf bir ‘İslam uleması’ toplantısı yapılmıştı. Radikal İslamcıların cihatçı söylemlerine karşı, İngiltere’den bir düşünce kuruluşu önderliğinde bir toplantı düzenlendi. İbni Teymiyye’nin yedi yüzyıl önce verdiği ‘cihat fetvası’, bir grup İslam alimi tarafından Mardin’de düzenlenen bir toplantıda yeniden tartışıldı. Hükümetin sıcak yaklaştığı bu toplantıya, Diyanet İşleri Başkanlığı ev sahipliği yapmayı reddetti. Ben Radikal gazetesinde bu toplantı ile ilgili bir yazı yazıp, bu kararından ötürü Diyanet İşleri başkanlığını tebrik etmiştim (30 Mart 2010). Eminim, Bardakoğlu ve DİB, o zaman bu kararı, radikal İslamcların ‘cihat’ konusundaki görüşlerine yakın olduğu için değil, bu konuların sığ siyasi çerçevelere taşınmasına karşı tavır göstermek gereği duyduğu için almıştı. * * * Şimdilerde, Başkanlığın, hükümetin Kürt ve Alevi açılımları konusunda fikir ayrılığından söz ediliyor. Doğrusu, Bardakoğlu’nun bu konularda ne düşündüğünü bilemem ama, tavrını belirleyenin yine, Diyanet İşleri başkanlığının doğrudan siyasi alana çekilmek istenmesi olduğunu düşünüyorum. Şimdilerde, Diyanet İşleri’nin Doğu ve Güneydoğu’da ‘bölücülüğe’ karşı ‘irşat ekipleri’ gibi projelere girişmesi söz konusu. Bardakoğlu’nun bu türden tuhaflıklara sıcak bakması beklenemezdi. Tabi, bu konularda kendisinin ne düşündüğünü bilemem, bu sadece benim izlenimim. Her şey bir yana, Bardakoğlu, prensip sahibi, makamı değil, saygınlığı, sorumluluğu önemseyen, ciddi bir din adamı ve bürokrattı. Bunlar, Yeni Türkiye’de, karşılığı olan meziyetler olmaktan giderek uzaklaşıyor. Umarım, işler daha fazla, bu türden meziyetleri önceliyen bürokrat ve siyasetçileri giderek daha fazla özleyeceğimiz istikamette gitmez. Her devrin, her yola giren türden adamları daha fazla ortalığı kaplamaz.