Paylaş
İLK Ulusal Antarktika seferlerini 2017 yılında yapan Türkiye’nin, kutuplarda bir araştırma istasyonu kurması çok ilgi çekmişti. Şimdi de son anlaşmanın ne anlama geldiğine kafa yoruluyor. Söz konusu anlaşma, taa 1920 yılında Norveç, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Fransa, İtalya, Japonya, Hollanda, Büyük Britanya, İrlanda ve İsveç arasında Paris’te imzalandı. Türkiye, Spitsbergen (Svalbard) Takımadaları’na ilişkin düzenlemeler getiren antlaşmaya şimdi katılma kararı aldı.
Bu anlaşma TBMM’de onaylandığında Türk vatandaşları, Kuzey Kutup Noktası’na sadece 1000 kilometre mesafede yer alan ve Norveç egemenliğindeki Spitsbergen Takımadaları ve karasularında mülk edinme ve oturma hakkı elde edebilecek. Balıkçılık ve avlanma yapabilecek. Türk şirketleri denizcilik, endüstri, madencilik ve ticaret alanlarında faaliyette bulunabilecek. Daha önemlisi, bilim insanlarımız kurulacak Türk Bilim İstasyonu’nda bilimsel araştırma yapma ve Türk öğrencileri Svalbard Üniversitesi’nde eğitim alma olanağına sahip olabilecekler.
Tabii bütün bunlar ‘balıkçı takalarını’ Kuzey Kutbu’na sürmek anlamına gelmiyor. Ciddi kurallar ve yasaklar var. Özellikle küresel ısınma ve iklim krizi nedeniyle şartları yerine getirmeyene orada hayat yok.
KENT VE TAŞRANIN FARKI
KAMUOYU, genel olarak partilerin oy artışları ve azalışlarına ilişkin oranlarla ilgiliyken, bu işin uzmanları, yapılan araştırmaların alt metinlerini okumayı tercih ediyorlar. Örneğin kent ve taşradaki oy dağılımı ile “oy kullanmayacağım” diyenlerdeki değişim gibi.
Her ay yapılan kamuoyu anketlerinin satır aralarını okuyan gerçek araştırmacıların dikkat çektiği iki konu var. Biri, taşra ve kentlerdeki oy oranlarındaki fark. Taşra halkı siyasi alışkanlıklarından zor vazgeçiyor. Bu grup, seçim sonuçlarının ancak yüzde 30’unu etkiliyor. Seçim sonuçlarını yüzde 70 oranında belirleyen kentler ve merkeze bağlı ilçelerde oy alışkanlıklarında ise değişim var. Seçim sonuçlarını bunlar belirleyecek.
Dikkatle izlenen başka bir başlık ise ‘henüz parti tercihi yapmayanların’ durumu. Bu alanda ilginç şeyler oluyor. Mayıs anketlerine göre tercihlerde kararsız seçmen oranı yüzde 27.9, ‘oy kullanmayacağını’ belirten seçmen oranı yüzde 7.5. Yapılan analizlere göre oy kullanmayacağını söyleyenlerin oranında bir önceki aya göre azalma yaşanıyor. Yüzde 1.5’lik bir değişim var.
Seçime doğru saflar daha da netleşecek. İlmek ilmek işlenecek bir sürece giriyoruz.
GİDENE MAAŞ GARANTİSİ
TBMM’nin her tatil öncesi çılgın bir temposu, gece yarılarına kadar süren genel kurul toplantıları ve mutlaka bir final torbası olur. Yasa metnini ‘torba’ olarak nitelendirmek daha çok parlamentodaki gazetecilerinin dilidir. Çünkü torba demek içinde çok sayıda bakanlık ve kurumu ilgilendiren, birbiriyle bağı olmayan çok sayıda madde demektir.
İşte geçtiğimiz günlerde TBMM’ye sevk edilen ve yasalaştırılan son torbanın, pek de dikkat çekmeyen bir maddesi var. Görevden alınan kamu görevlilerine iki yıl aynı maaşı alma garantisi. Yapılan düzenlemeyle, görevden alındıktan sonra 2 yıl süreyle önceki görevine ait ödemelerini alabilecek kamu yöneticilerinin kapsamı genişletildi. Sadece genel müdür ve yardımcılarına tanınan bu hak, onlardan bir kademe aşağıdaki kamu yöneticileri için de getiriliyor. Buna göre, kesintisiz olarak en az 2 yıl yöneticilik görevlerinde bulunanlar görevden alınır veya görevleri sona ererse, 2 yıl süreyle mali haklarını almaya devam edecekler.
Enflasyona yenik düşen asgari ücretliler, emekliler ve kamu çalışanlarının konuşulduğu sırada bu maddeye acil olarak niye ihtiyaç duyuldu acaba?
Paylaş