Paylaş
Ancak, toplumun günlük olağan gelişmelere ilişkin reflekslerini ortaya koyan bu sonuçlar, eski deyişle müzik kasetlerinin B yüzü gibi gözden kaçırılır.
Eylül anketlerine baktığımızda ilginç sonuçlar gördük. Örneğin kadın voleybol takımının başarılarıyla toplumun yüzde 97’sinin gurur duyduğuna ilişkin veriler, ortaya çıkan çatlak seslerin karşılığı olmadığını gösteriyor. Araştırma sonuçlarına göre, “Her üç kişinin ikisi, sellerin sebebini yanlış yapılaşmaya bağlıyor. Üçte bir oranında ise orman yangınlarının söndürülmesinde ihmal olduğunu düşünüyor.”
Koronavirüs ile olan sınavımıza gelince. Normalleşmeye yönelik atılan adımlara rağmen, toplumun üçte biri evde kalmaya ve evden çalışmaya devam ediyor. Toplumun dörtte biri tamamen normale dönmüş. Verilere göre, her iki kişiden birisinin ailesinde koronavirüsten hastalanan var. Tek doz bile olsa, ‘aşılandım’ diyenler yüzde 81’i aşıyor. Toplumun yüzde 17’si aşı karşıtı görünüyor. Karşıtların yüzde 12’si aşıları güvenilmez buluyor. Ülkenin temel sorunlarında ekonomi yine ilk sırada çıkıyor. Adalet ikinci, pandemi üçüncü, mülteci sorunu ise dördüncü sırada yer alıyor.
Aslında bu veriler, taşıdıkları mesajlar bakımından daha değerli.
YEŞİL MUTABAKAT TELAŞI
İklim krizi, Paris İklim Anlaşmaları ve Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’na uyum için henüz yasal çalışmalar başlamadan, büyük firmaları telaş aldı. Çünkü, büyük markalarla çalışan ihracatçı firmalara, tedarikçisi olduğu yabancı şirketlerin ‘yeşil’ talepleri yağmaya başladı.
TBMM komisyonlarında kendilerini nasıl bir yarının beklediğini anlatan TOBB temsilcileri, büyük markaların şimdiden “kirlilik, sera gazı arttırma etkisi, arıtma tesisi, yeşil mutabakata uyum” konularında Türk firmalarından isteklerde bulunduğunu, konunun resmi bir hal aldığını anlattı.
TOBB Sektörel ve Girişimcilik Daire Başkanı Ahmet Saygın Baran, “Avrupa Birliği bir yol haritası ortaya koydu ve sera gazını arttıran ve sera gazını yayan sektörlere vergi uygulayacağını söyledi. Bu tabii, bütün ülkelerin tek tek kendi parlamentolarından geçireceği uzun bir süreç olsa da şu anda büyük markalar bizim tedarikçilerden, yani Türkiye’deki üreticilerden bu dönüşümü istiyor” diye durumu özetledi.
Artık denizi, suyu, doğayı kirletmenin bir maliyeti olacak. Arıtma tesisi yapmayan ve gerektiği gibi işletmeyenlerin malları satın alınmayacak. Yüksek vergi duvarlarına çarpacaklar.
Yani sallanacak zaman yok, acele etmemiz gerektiği ortada.
Paylaş