Paylaş
AK Parti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden sonra bakanlıklardan gelen taslakların, parti grubundaki komisyonlar tarafından ele alınmasına ilişkin bir uygulama başlattı. Yasa önerileri önce siyasetin süzgecinden geçiriliyordu ki; Turizm Teşvik Teklifi’nde bu yapılmadı. Bu nedenle de yasadaki birçok madde, komisyonda ciddi sıkıntı yarattı.
Örneğin, turizm sektöründe yabancı çalıştırmaya getirilen sınırın kaldırılmak istenmesi, AK Partililer dahil kimsenin içine sinmedi. İşsizliğin bu kadar arttığı bir dönemde, bu düzenlemeye itirazlar yükseldi ve metinden çıkarıldı. Ayrıca belediyelerin turizm bölgelerindeki yetkilerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmesi, muhalefet belediyelerinin cezalandırılması olarak değerlendirildi. Mera, yaylak ve kışlakların, bakanlığa tahsis edilmesine olanak sağlayan düzenleme de en az diğerleri kadar eleştirildi. Bu alanların yatırımcılara tahsis edilerek, hayvancılığa darbe vurulacağı ve doğanın yok edileceği eleştirileri yapıldı.
Öğrendiğimize göre, sadece muhalefet değil, turizm sektöründe faaliyet gösteren birçok birlik ve dernek de düzenleme hazırlanırken kendilerinin görüşlerinin alınmadığı için şikayetçi oldu. Şimdi Turizm Teşvik Teklifi, komisyon aşamasından geçerek Genel Kurul’da görüşülecek noktaya geldi.
Ancak tekliflerin, bürokrasiden geldiği gibi komisyonlara gönderilmesinin yarattığı sıkıntılar da görüldü. AK Parti’nin kendi süzgecinden bile geçmeyen, yerelde yaratacağı sonuçlar tartışılmadan hazırlanan teklifler, her zaman sorun yarattı. Bunun örneklerini parti grup yöneticileri bizden daha iyi biliyor.
Siyasetteki tartışmaların gölgesinde kalan bu düzenlemeler, çiftçinin merası, pansiyon işletmecinin plajı, kamuda işe girecek gencin geleceği, orman köylüsünün geçim kaynağı, turizm sektöründe iş arayanların hayalini içeriyor.
Diğer her şeyden daha çok dikkati ve ilgiyi hak etmiyor mu?
SUYUN VE TOPRAĞIN ZEHRİ CIVA VETO
Kamuoyunun gündemine, Kazdağları eylemleri, altın madenciliği protestosuyla giren cıva, toprağın ve suyun zehiri olarak biliniyor. Türkiye, cıvanın tüm alanlardan çıkartılması için önemli bir adım attı. 2014’de imza atılan Uluslararası Sözleşme, TBMM gündemine geldi.
129 ülkenin uyguladığı BM Minamata Cıva Sözleşmesi, cıva madenciliğini yasakladığı gibi kullanımına sınır getirip, sıkı denetim yapılmasını öngörüyor. Tüm partilerin tam destek verdiği sözleşmenin Genel Kurul’da kabul edilmesi aşamasına gelindi. Anlaşmanın gerekçesi cıvayı, en tehlikeli ağır metal olarak tanımlıyor. İşlem sırasında buharlaşan, havayı, toprağı suyu zehirleyen cıva, ölüm getiriyor. Cıva çok küçük miktarlarda bile sinir sistemini, böbrek sistemini etkiliyor. Gelişim bozukluklarına, hareket ve beyin işlevi bozukluklarına neden oluyor.
Sözleşmeye taraf ülkeler, önce cıva madenciliğini yasaklayacak. Ardından, cıva içeren ürünlerin üretim, ithalat ve ihracatına izin vermeyecek. Atık ve stoklar etkin bir şekilde bertaraf edilecek. Tek istisna, cıvalı ölçüm sistemleri ve cıvalı koruyucu içeren aşılar olacak.
Sözleşme, taraf ülkelerin cıva emisyonlarını aşama aşama azaltmasını, sonra da tamamen ortadan kaldırmasını istiyor. Bunlardan biri de altın arama işlemi. Taraf ülkelerin altın madenciliğinde kullanılan cıva miktarını önce azaltma sonrada ortadan kaldırmaları gerekiyor.
Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yıl içerisinde tüm bu adımların atılması bekleniyor. Ayrıca, halkın bilinçlendirilmesi ve cıvasız alternatiflere ilişkin bilgiler verilmesi de önemli bir başlık.
Türkiye’nin durumuna bakacak olursak. Sözleşmenin sunumunu yapan bürokratların iddiasına göre, şimdiden önemli adımlar atıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yönetmelikleriyle cıva madenciliği yasaklandı. Kimyasal maddelerin üretim süreçlerinde cıva kullanımı ise sınırlandırıldı.
Altın madenciliğinde kullanılmadığı iddia edilse de aksine veriler bulunuyor.
Alınması gereken çok yolumuz var.
Paylaş