Paylaş
Muhalefetin bunun “milletvekillerinin görüşme ve ziyaretçilerini takip” amacı taşıdığına ilişkin itirazlarına rağmen güvenlik açısından vazgeçilemeyeceğine karar verilen kameralar, sekiz yıl önce yerlerini aldı. Hatta bu kameraların ses kaydı yaptığı iddiası yönetim tarafından reddedildi.
Benzer bir tartışma geçtiğimiz aralık ayında yeniden canlandı. Bu kez, milletvekillerinin zamanlarının büyük bölümünü geçirdiği kulislere takılmasına karar verilen yeni kameralarla ilgili tepkiler yaşandı. Bu kameraların vekillerin oturduğu locaları değil, giriş kapılarını gözetleyeceği ve ses kaydı yapmayacağına dair savunma geldi TBMM yönetiminden. Böylece Meclis’in dört bir yanı kameralı sistemle donatılmış oldu.
Meclis’teki bu yıllanmış tartışmaları yeniden anımsatan olay, geçen hafta TBMM’de internet kullanımına getirilen kısıtlama oldu. TBMM’nin oldukça güçlü olan internet ağındaki yavaşlamadan personelin gündüz saatlerinde izlediği Netflix gibi mecralar sorumlu tutuldu. TBMM yönetimi, içerik üretmeyen bu tür mecralara girilmesini yasakladı.
Tabii doğal olarak muhalefet, yeniden “izlenme, denetleme ve gözetlenme” konusunu gündeme getirdi. Kimin hangi mecradan yararlandığı, hangi internet içeriğini kullandığının TBMM yönetimini tarafından izleniyor olması konu yapıldı. Büyük bir bilgi işlem merkezi olan TBMM’de kimin hangi içeriklere girip çıktığını saptamak pek zor olmasa gerek.
Bütün bunlar üst üste konduğunda, güvenlik için de olsa, sağlıklı internet kullanımı için de olsa, milletvekillerinin tüm faaliyetlerinin son derece transparan olduğu ortaya çıktı. İyi niyetli bakış açısıyla bile bu kadar görünür olmak doğru mudur? Kişisel verilerin korunması, özel hayat ve mahremiyet gibi sık sık kullanılan bu kavramlar, milletvekilleri için geçerli değil mi?
Paylaş