Paylaş
Teklif, 2018’den beri farklı biçim ve içeriklerde TBMM’nin önüne geldi. Ancak hem AYM’nin uyarıları hem AK Parti ve muhalefet milletvekillerinin itirazları nedeniyle yasalaşamadı. Şimdi ise kapıda yeni bir sorun var, o da kamuda işe gireceklerin, kayınvalide ve kayınpederlerinin soruşturulması konusu.
TBMM’nin yeni yasama döneminde öncelikli olarak gündeme getirilmesi planan Güvenlik Soruşturması teklifi, geçen haziran ayında Meclis İçişleri Komisyonu’nda uzun tartışmalardan sonra kabul edilmişti. Ancak, ortaya çıkan metin çok da “ideal” bir düzenlemeye dönüşmedi. Kamu çalışanı olmak için “Sadakat, işbirliği, devlete bağlılık” gibi soyut ifadeler ayıklansa da hem güvenlik soruşturması hem de arşiv araştırması neredeyse devletin her biriminde çalışacaklar için zorunlu hale getirildi. Yani sadece güvenlik soruşturması kanunundaki özellikleri taşımak yeterli olmaktan çıktı. Daha derin bir araştırma tercih edildi.
Düzenlemeyle, arşiv araştırmasında kişinin adli sicil kaydının yanı sıra, kolluk kuvvetleri tarafından aranıp aranmadığına, hakkında bir tahdit olup olmadığına, kamu davasının açılmasının ertelenmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar ile hakkında daha önce kamu görevinden çıkarılma ya da kesinleşmiş memurluktan çıkarma cezası olup olmadığına bakılabilecek.
Güvenlik soruşturmasında ise arşiv araştırmasındaki konulara ek olarak kişinin, görevin gerektirdiği niteliklerle ilgili kolluk kuvvetleri ve istihbarat birimlerindeki olgusal verilerinin, yabancı devlet kurumları ve yabancılarla ilişiğinin, terör örgütleri veya organize suç örgüleriyle eylem birliği, irtibatı olup olmadığının tespiti amacıyla yapılabilecek.
Özetle teklif, muhalefetin “fişleme yapıldığı” itirazları arasında komisyonda kabul edildi. Kabul edilen metinde en çok dikkat çeken madde ise güvenlik soruşturmasına, kişinin eşi, çocukları ve birinci derece kan bağı olan akrabalarının yanı sıra “sıhri hısımlarının” yani eşinin anne ve babasının da dahil edilmesi oldu. Yani kayınvalide ve kayınpederler de soruşturma konusu yapıldı. Hürriyet’te bunu ‘dünür kriteri’ olarak gündeme taşıdı.
İşte bu teklif ve ‘dünür maddesi’ yeni dönemin sorunu olarak yeniden karşımıza çıktı. Muhalefet parti temsilcilerinin, “suçun şahsiliği” ilkesine dikkat çekerek, böyle bir durumda, kişinin sadece eş değil, dünür de seçmek zorunda kalacağı itirazları, iktidar partisi yönetimi tarafından dikkat çekici bulunmuştu. Bu hükmün, teklifin Genel Kurul görüşmelerinde yasadan çıkartılması noktasına gelindi. Ancak, İçişleri Bakanlığı’nın bu tür değişikliklere itiraz ettiğini öğrendik. Ayrıca, teklifte daha da güvenlikçi bir bakışla bazı değişiklik yapılmak istendiği de anlatılıyor.
Şimdi, devlete memur olurken, kimlerin soruşturulacağı konusu, iktidar partisinin yeniden açmazı oldu. Son dönemlerde, AK Parti yönetimini, bu kadar uğraştıran başka bir düzenleme olmadığını söyleyebiliriz.
PANDEMİ ARTIŞININ SORUMLULARI
‘DUBLECİLER VE DOBLOCULAR’
Ekonomiden siyasete kadar tüm konuların ana belirleyicisi olan pandemi, bu kış boyunca yine en çok konuşacağımız konu olmaya devam edecek. Sonbaharla birlikte büyükşehirlere dönüşün başlamasıyla, salgında görünen artışın önlenmesine yönelik çalışmalar sürerken, sorumlular da araştırıyor. Son dönemdeki artışın sorumluları bulundu: “Dubleciler ve Doblo’cular”...
Nasıl yani? diyenlere, bu konuda çalışma yürüten hocaların ve uzmanların “espriyle” yaptıkları bu benzetmeyi aktaralım.
Şöyle ki; yaz aylarının sona ermeye başlamasıyla birlikte, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyükşehirlere dönüş başladı. Tatil yörelerinden ve memleketlerinden dönenlerin, son iki hafta içinde, büyükşehirlerdeki koronavirüs vakalarına katkısı, bilimsel olarak da kanıtlandı. İşte bu artıştan sorumlu tutulanlar, “sahillerden dönen tatilciler” için dubleciler, “memleketlerinden bağ bahçe hasatından dönenler” ise genellikle kalabalık aileleriyle aynı araçla gidip geldikleri için Doblo’cular olarak adlandırılıyorlar. Hocaların ve uzmanların, aralarında yaptıkları sohbetlerdeki benzetme böyle. Virüsü Türkiye geneline yayan bu grupları, “kumsaldan ve kırsaldan gelenler” diye daha zarif şekilde nitelendirenler de var.
Espri bir yana, bu analizler mantıklı nedenlere dayanıyor. Sadece Ankara’nın etrafındaki illere yaz boyunca gidip gelen hemşehrilerin sayısının 2 milyon olduğu belirtiliyor. İstanbul’da özellikle Karadenizliler başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki illerle yakın bağlarını sürdüren ve yaz aylarını memleketlerinde geçiren hemşehri gruplarını bilmeyen yok.
Şimdi aynı uzmanların deyimiyle, yaz aklı dönemi bitti. Kış aklına geçiş yaptık. Artık tüm illerde, yaz göçü bittiğine göre, herkes ‘bölgesel önlemlerle’ salgını baskılamaya çalışacak. Doğru yöntem de bu. Her il yönetimi, alacağı yeni pandemi kararlarıyla kendi sınırlarını kontrol altında tutmaya çalışacak.
Açıklanan rakamların, çok ürkütücü olmamasına karşın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın bir röportajda söylediği, “Neyle uğraştığımızı bilseler, bizi bu kadar eleştirmezler” sözleri, salgının gerçek boyutu konusunda fikir veriyor. Yani özetle, salgın önlemleri konusunda, rakamlara değil, bakanın bu sözlerini referans almak gerek.
Paylaş