Paylaş
İngilizce öğretmeni yetiştiren ve dil eğitimi araştırmaları yapan Dr. Kamile Hamiloğlu, dil öğreniminde ailenin de önemli rol oynadığını söylüyor. Hamiloğlu, “Bu konudaki yaklaşımınız zorlayıcı değil, destekleyici olmalı” diyor ve anne-babaların dil öğrenme sürecinde olan çocuklarına karşı yaklaşımlarının nasıl olması gerektiğini 10 başlık altında şöyle sıralıyor...
1- HER ÇOCUK FARKLIDIR: Her çocuğun hem anadil hem de yabancı dil edinme serüveni ve yolculuğu farklıdır. Bu serüven, çocukların yaşları ile eşzamanlı olarak doğal bir süreç izler. Bu doğal sürecin ebeveyn ve öğretmenler dahil olmak üzere kimse tarafından bozulmaması ve zarar görmemesi çok önemlidir.
2- UZUN SÜREBİLİR: Bebekler ilk altı ay özellikle annesinin ya da en yakınındaki kişinin sesini algılayıp ayırt edebilir. İkinci altı ayda, sıklıkla duydukları seslerin farkına varır, tepki vermeye ve mesela ba-ba gibi ilk hecelerini, bir yaşından itibaren de ilk anlamlı sözcükleri üretmeye başlarlar. Kısacası çocuğun anadilini öğrenmesi doğal bir ortamda yaklaşık 5 yıllık bir süreç gerektirir. Doğal ve gerçek ortamda anadil serüveni bile bu kadar zorlu ve uzunken, yabancı dil öğrenme süreci doğal, otantik ve gerçek olmaması nedeniyle daha uzun ve zorlu olacaktır.
3- KIYASLAMA YAPMAYIN: Ebeveynler, çocuğun ikinci dil öğrenme sürecine saygı göstermeli, onu başka çocuklar ile karşılaştırmamalı, kıyaslamamalı, eleştirmemeli ve üzmemeli. Çünkü yabancı dil öğrenmeyi etkileyen faktörler her çocuk için farklı işler.
4- SÜREÇ DEĞİŞİR: Çocukların yabancı dili öğrenmesini etkileyen faktörlere bakıldığında; yaş, ergenlik etkisi, görsel ya da işitsel algılardaki farklılık, içe dönüklük ya da dışa dönüklük gibi kişisel özellikler, kapasite, yetenek, eğitim düzeyi gibi edinimsel durumları görebiliriz. Tüm bu faktörler her çocuğu farklı boyutlarda ve derecede etkiler. Dil edinim serüvenlerinin özgün olması bu yüzdendir.
5- KONUŞMAYA ZORLAMAYIN: Çocukların dil öğrenme yolculuğunda ebeveynlerin rolü, okulun ve öğretmenin rolü kadar önemlidir. Ebeveyn bu konuda destekleyici, ortam hazırlayıcı, bilinçli ve gözlemci olmalı. “Benimle İngilizce konuş”, “Niye hiç konuşamıyorsun?”, “Bu teyzeyle İngilizce konuş” gibi söylemler değil, “Ne güzel anlıyorsun izlediğin çizgi filmi”, “Eminim İngilizce öğrenmek güzel bir şeydir” gibi söylemler kullanılmalı.
6- BASKICI VE ZORLAYICI OLMAYIN: Ebeveynler, “Bu filmi seyret”, “Bu kitabı oku!” gibi sert ve zorlayıcı söylemleri kullanmak yerine, çocuğun görebileceği yerlere, pedagojik ve psikolojik özellikleri açısından dikkatle seçilmiş İngilizce film, belgesel, kitap, oyun gibi malzemeleri sürpriz olarak bırakmalı. Çocuk da bu malzemeler içinden seçimini yaparak kendi istediğini kullanmanın mutluluğunu ve özgürlüğünü hissetmeli.
7- ANADİLİNİZDE KONUŞUN: Anadili İngilizce olmayan ebeveynler, psikolojik ve pedagojik sebep ve sonuçları bilmeden “Ben çocuğumla hep İngilizce konuşuyorum” söylemini sürdürmemeli. Çocuğun ana-babasıyla kurması gereken bağ anadil ile oluşur. Onların gereksinimi bu bağı yaşamasıdır. Çocuklar, anadil ve doğal olarak kullanılan dili, anadil olmayan ve doğal gelmeyen dilden çok kolay ayırt ederler. Bu durum bazen psikolojik durumlarının bozulmasına veya dil öğrenme yolculuklarını durdurmalarına yol açabilir.
8- GEREKSİNİM HİSSETTİRİN: Çocukların dil öğrenme serüvenlerinin en önemli ögesi “gereksinim”dir. Gereksinim duyan çocuk bir dili konuşur. Tatillerde yabancı çocuklarla oynamak dil kullanımına ihtiyaç duymasını sağlar, gereksinim oluşturur. Bu gereksinimi biçimlendirmeye ve müdahale etmeye çalışmadan, “bilinçli izleyici ve katkı sağlayıcı” rolüyle, ebeveynler, çocuklarının o iletişimi yaşamalarına ortam sağlamalı. Tabii ki güvenlik ve temkin her zaman en ön planda tutulmalı.
9- İDEAL DÖNEM ERGENLİK ÖNCESİ: Çocuklar ergenlik öncesinde sesler, ritimler, renkler, öyküsellik, hareketler gibi sağ beyin lobu işlevlerini daha çok kullanarak bütünsel (holistic) dil edinmeye yatkın olur. Bütünsellik aynı zamanda bilişsel, duygusal, sosyal, fiziksel ve kültürel özellikleri açısından öğrenme ortamlarının hazır olmasını ve görme, işitme, dokunma, koklama duyularının da bu ortamlarda etkin kullanılabilmesini gerektirir. Ergenlik sırasında, çocukların bütünsellik özelliklerine, farkındalığın yükselmesi ve analiz becerileri eklenir. Dildeki kullanım biçimlerini daha çok inceleyip anlamaya çalışma ve irdeleme becerileri de gelişmeye başlar. Dolayısıyla bu dönem öncesinde yabancı dil öğrenmek daha kolay olabilir.
10- KONUŞMA GRUPLARI OLUŞTURUN: Dil öğrenme süreci bir ders olarak tanımlanamaz. Sosyal bir oluşumdur. Hiç kimse hiçbir dili yalnız başına edinemez. Bunun için sosyal bir ortam gerekir. Çocuk oyun grupları, konuşma grupları, komşu, akraba ya da arkadaşların çocukları ile özel dil günleri düzenlemek, çeşitli eğlenceli dil etkinlikleri yaratmalarına yardım etmek ebeveynin dil öğrenimine yapabileceği katkılardır.
Paylaş