Paylaş
Bir yılı aşkın süredir milyonlarca çocuk okuluna gidemedi, arkadaşlarını ve akranlarını göremedi. Çevrimiçi eğitim ile her ne kadar akademik açıklar kapatılmaya çalışılsa da çocuklar gelişimi için en gerekli olan akranları, arkadaşları ve sosyal ortamlardan uzak kaldı. Milli Eğitim Bakanlığı da yaz dönemi ve yeni eğitim yılı için “telafi” programı hazırlarken işte bu çok büyük eksikliği gidermek için önemli bir çalışma yapıyor. Sahada ve bilimsel olarak çocuklardaki kayıpları araştıran bir ekip oluşturdu. Telafi eğitiminin akademik bölümünün yanı sıra sosyal ve duygusal becerilerindeki kayıpları saptayarak, en aza indirecek program hazırlıyor. İşte bu programı hazırlayan ekipte Bilkent Üniversitesi ve Avrupa Birliği Enstitüsü’nden Prof. Dr. Şule Alan var.
GÜNDE 1 SAAT YETER
Prof. Dr. Alan, öğretmenlerle birlikte gönüllülerle telafi hazırlıklarını yaptıklarını söyleyerek, “Topyekün savaşa ihtiyacımız var. Çocukların durumuyla ilgili endişeliyiz. Sosyal duygusal becerilerini ne kadar erken geliştirmeye başlarsak o kadar iyi olur. Bu kapanma sürecinde ailelerin yapıp da belli yetenekleri az da olsa geliştirmemeleri mümkün değil, günde bir saatinizi olsun çocuklarınıza ayırın. Göreceksiniz bu bir saat çok büyük fark yaratacaktır” diyor ve şu tavsiyelerde bulunuyor: “Çocuklarımıza bu sürede zaman harcamalıyız. Erozyona uğrayan yanlarını tekrar telafi etmek için uğraşmalıyız, çocuğun gelişimine çok kafa yormalıyız. Her anne baba, çocuğunu yakından tanıyor, neyi kaybettiğini, onda nelerinin değiştiğini bilir. Bu 17 günlük sürede hiç değilse günde en az bir saat birlikte oturup, sohbet etmeli, birlikte iş yapmalı, ama çocuğun işini yapmamalı. Bu kapanmayı fırsata çevirin, çocuklarınızın zayıflayan, kaybolmak üzere olan kişisel ve sosyal becerilerini geliştirin. Onlarla birlikte iş yapın, artık çocuğun sosyal ortamı sizsiniz.”
BİRLİKTE OYNAYIN YAZIN ÇİZİN ÇALIŞIN
Prof. Dr. Şule Alan’ın özellikle 5-12 yaş arasında çocuğu olan ailelere onların sosyal duygusal becerilerini geliştirmeleri için 17 günlük verdiği 7 ev ödevi şunlar:
1) ÖZERKLİK:
Pandemi sırasında yoğun yaşanan duygulardan biri çocuğun kendisini birey olarak hissetmemesidir. Çocuğun başkasının yardımına çok ihtiyaç duymadan kendi yaşına göre yapabileceği işleri yapması gerekir. Bu akademik başarı için de çok önemli, hatta akademik başarının en önemli motorlarından biridir. Tabii ki çocuğun ayakkabısını anne baba bağlarsa evden daha hızlı çıkar, suyunu doldurup verirse mutfağın kirlenme riski önlenir. Ama bunları yaparken çocuğun özerkliğinin gelişmesi engellenir. Özerklik, akademik başarının motoru olduğu için, akademik beceriye giren önemli girdiyi zayıflatmış olur. Çocuğun yapabileceği her şeyi yapmasını sağlama dışında bu becerileri biraz zorlamalı. Yapamayacağını düşündüğümüz şeyler konusunda artık risk almalıyız. Emin olmasanız da küçük küçük sorumluluk vermeyi artırmalısınız. Sofrayı kurarken yardım etmeli, yaşına göre mutfağı temizlemeli. Unutmayın bunlar çocuklar için çok ama çok önemli.
2) DÜRTÜSELLİK:
Bu süreçte biz büyükler gibi çocuklar da konsantrasyon sorunu yaşıyor. Bu çok normal. Bunun için de dürtüselliği geriye çevirici egzersizler yapmalıyız. Puzzle, yap-boz, labirent oyunları, boyama ile bu yetiyi yerine koyabiliriz. Böylece konsantrasyon kasını geliştiririz. Çocuğunuzla bunu yaparken sıkılıyorsanız sizin de buna ihtiyacınız var demektir. Bu konudaki eksiklik, akademik başarı için negatif bir girdidir. Bir çalışma yaparken, herhangi bir ses duyduğunda çocuğunuzun dikkati dağılıyorsa matematik dersini yapması zor. Her şeye tepki vermemesini sağlamak için, tepkiselliğini azaltacak oyunları birlikte oynamak için işte bu kapanma iyi fırsat. Çocuğun yaşı küçükse şekilleri birleştirme, çizgilerin dışına çıkmadan boyama yaptırmak çok işe yarar. Bunları yapmak istemiyorsa bilin ki o kası zayıftır. Ama kızmayın, birlikte yapın.
3) AZİM:
Azim, akademik başarının kalbidir, tam ortasıdır. Çocukla oyun oynarken ya da bazı çalışmalar yaparken ödüllendirmek önemli. Ancak sonucu değil, yapabildiği kadar olan süreci ödüllendirmeliyiz. “Burayı ne güzel yapmışsın” diyerek pozitif geri bildirim yaparak, daha iyi işler yapmasını sağlayabiliriz. Yapamıyorsa “Bunu daha güzel yapabilirsin” diyerek cesaretlendirmeliyiz. Çocuğun vazgeçmesini önlemek için aynı zamanda azmini geliştirmeliyiz. Bir şeyi yanlış yaptığı için çalışmayı bırakacaksa, onu cesaretlendirmeliyiz. Bunu da yavaş yavaş geliştirmeli, vazgeçmeyi önlemeli. Aktiviteleri yaparken sıkıldığında ya da başaramadığında onu orada tutmaya çalışmalı, azmini geliştirip, hep pozitif geri bildirimde bulunmalıyız. Ama bunun en iyi yöntemi de oturup kendimiz de yapıp, vazgeçmeme sinyalini çocuğa vermektir. Çocuğun yapabildiklerini öne çıkarıp, yapamadıklarına yönlendirmeli, yaptıklarını da güzel sözlerle desteklemeliyiz.
4) SABIR:
Çocuk, bir şeyi çok istiyorsa onu hemen vermeden, bekleyebilmesini sağlamalı, beklediğinde de ödüllendirmeliyiz. Bir şey istiyorsa gidip kendisinin bulmasını, almasını, elde etmesini sağlayın. Siz yapmayın, yerine getirmeyin. Geri bildirimde bulunurken takdir edin, sabrın, azmin güzel şey olduğunu anlatın. Çocuk, sabırla başarının geleceğini görmeli.
5) MERAK:
Bu süreçte çocukların akademik konulara büyük ihtimalle merakları azaldı. Çocukları güzel şeylere yönlendirmek, “Bunu oku, öğren, seyret” diyerek değil de birlikte seyredip, okuyarak gerçekleştirmek en iyisi. Belgeseli birlikte seyrederken arada çocuğa soru sorup, nasıl, neden gibi sohbetler etmek yararlı olur. Onun fikrini almak önemli. Çocuğa soru sorarak merak ettiğinizi gösterin ki o da merak etsin. Çocuğa rol model olun. Birlikte belgesel izlemek çok önemli. Hayvan ve doğa konusundaki belgeselleri izlerken çocuk şaşıracak, değişik hayallere dalacak.
6) DİNLEMEK:
Çocuk merak ettiği şeyi dinler, bunun için sesli kitaplar alın. Dinlemek onun kelime hazinesini geliştirdiği gibi akademik gücünü daha da ileri götürür. Aynı zamanda hayal gücünü, sabrını artırır, dürtüselliğini azaltır. Hiçbir şey yapamıyorsanız birlikte bir şeyler dinleyin, izleyin.
7) EMPATİ:
Çocuğa empati yapması gereken sosyal ortamlar oluşturun. Evin içinde gerçek ortam olmasa da belgesel seyrederken ya da televizyon izlerken bir sohbetin içine girin. Örneğin izlediğiniz bir dizide “Sen onun yerinde olsan ne hissedersin?” sorusunu sorun. Siz yemek hazırlıyorsanız, yardımınıza karşılık vermiyorsa, “Benim yerimde sen olsan yorgunsan, yardım alamıyorsan ne hissedersin?” diye konuşun. Kardeşine bağırıyorsa “Birisi sana aynı şekilde bağırsa ne hissedersin?” diye sorun. Bunu kızarak, değil, “Hadi gel konuşalım” diyerek yapın. Empati, sosyal bir yetenektir.
Paylaş