Çocuklar gücü modelliyor

Bir özel okul yöneticisiyle konuşurken, “Ortaokul öğrencileri arasında çete savaşları oluyor, evdeki oyuncak silahlarını okula getiriyorlar” diye yakınıyor.

Haberin Devamı

Bir başka devlet okulu müdürü benzer konudan şikâyet ediyor. İster istemez, “Ne oluyor bu çocuklara” diyoruz. Kimi televizyon dizilerindeki silahları, çeteleri, kimi şiddet içerikli oyunları adres olarak gösteriyor. ABD’de 19 yaşındaki Nikolas Cruz elinde silahla okula girip, 17 arkadaşını öldürüyor. Neden çocuklar şiddete başvuruyor? Bu eğilimleri olan çocukların aileleri ve okullar ne yapmalı? İşte bu soruyu Psikolog Nilüfer Devecigil’e sordum. Devecigil sözlerine, “Konu sadece televizyonda filmlerde izledikleri çete, silah ya da şiddet içerikli oyunlar değil. Seyrettikleri toplumun bir yansıması” diye başlayarak şöyle devam etti:


CAN ACILARINI DIŞA YANSITIYORLAR
“Ataerkil bir toplumuz. Bizde otoriter aile çok. Ailede mutlaka elinde gücü tutan biri var. Bu bazen anne, bazen de baba oluyor. Biz güç paylaşımını bilmiyoruz. Her zaman çocuk da dâhil bir taraf diğer tarafa baskı uyguluyor. Çocuk anne veya babası tarafından eziliyor olabilir. Filmler de, oyunlar da bunu yansıtıyor.

Okulda da bazı öğretmenler tepeden bakıyor, “Susun çocuklar” diyor. Çocuk işte bu gücü, çete kurma, başka birine baskı uygulamak olarak algıladığı için modelliyor. Ama bu gerçek güç değil. Aile bunun farkında değil. “Benim çocuğum bunu filmde gördü de yapıyor” diye düşünüyor. Oyun terapisi yapıyorum.

Oyuncak silah ve kelepçe de odamda bulunuyor. Çünkü, her ikisi birer metafor. Uzmanlar bunu “can acıtan sopa” olarak nitelendirir. Çocuk, oyunda silahı kullanıp, karşısındakini vurarak kontrol ihtiyacını ortaya koyuyor. Evin içinde anne baba kavga ediyorsa oyuncak silah sesiyle o kavgayı kontrol ettiğini düşünüyor. Bazen medikal travma, aile içi şiddet ya da okul içinde yaşadığı zorbalığı yansıtıyor. Çocuk kendisine yapılanı dışarı vururken silahı veya çete şeklindeki oyunu kullanıyor. Aslında bu tür şeylerle can acılarını dışarıya atıyorlar.


ÇOCUKLARIN NE SÖYLEMEYE ÇALIŞTIĞINI ANLAMALI
Çocukların elinden silahı alarak, engelleyerek önlemek yerine daha toplu büyük resme bakmalı. Toplum olarak ne yaşıyoruz? Okullarda da bu şikâyetler artmış olabilir. Çocuk okulda çetecilik oynuyorsa, oyuncak silahı olmasa da parmağını kullanarak ateş ediyor gibi davranıyorsa bunu dikkate almakta yarar var.

“Çocuğu nasıl engelleyelim, okulla konuşalım, film izletmeyelim” demek yerine çocukların ne söylemeye çalıştığını anlayalım. Çocuğun hayatında şu an neler olduğuna bakalım. Çünkü onların beyinleri yetişkinler gibi değil. “Arkadaşım bana kötü davranıyor, öğretmenim sesini yükseltiyor” demek yerine sıkıntıda olduklarını, canlarının acıdığına yönelik işte böyle sinyaller verirler.


TV SEYRETTİRMEMEK ÇÖZÜM DEĞİL
Anne baba çocukla sevgi dolu bir ilişki içinde olmalı. Oyuncak silahı saklamak yerine, çocuğu anlamaya çalışmalı. “Bir konuda zorlandığını görüyorum, konuşmak istediğin bir şey mi var? Ben senin yanındayım” demek daha doğru. Çocuklar görülmek, sevilmek ve duyulmak istiyor. Önce bu oyunları izlerken, taklit ederken alttaki soruna bakmalı. Temeldeki sorun görülürse, daha rahat baş edilebilir. Bazı çocuklar kendilerini güçsüz hissedebilir. O zaman onu nasıl güçlendireceğimize bakmalı. Anne-baba-çocuk ilişkisinin güçlü olması şart. Sonra okul çevresiyle çocuğun ilişkisi iyi olmalı. Televizyon dizisini seyrettirmemek, silahı elinden almak tek başına çözüm değil.


MÜFREDATTA FARKINDALIK ÇALIŞMASI OLMALI
Ailenin içine bakmalı. Kim bilir çocuk o ailede neler yaşıyor? Aslında çocuklar ufak ufak sinyaller veriyor. Yalnızlık, depresyon gibi... Herkesin öfkeyi dışarı vurma şekli farklı. Kimi ejderha gibi bağırıp çağırıyor, kimi pasif agresif hiçbir şey yapmaz, ama sonunda öğretmenine öyle bir hareket yapar ki herkes şaşırır. Kimisi de kurbağalar gibi sessiz takılır, sonrasında öyle bir patlar ki!

ABD’de bu duruma karşı okullarda sosyal, duygusal zekayla ilgili çalışmaları müfredata aldılar. Okullarda bu konuda farkındalık çalışmaları yapılıyor. Çocuğa bakma, özfarkındalık yaratma, yaşadıklarını dışarıya yansıtma, dürtü kontrolü gibi şeyleri müfredatla vermeye çabalıyorlar. Okulların da, ailelerin de ne yapabiliriz diye hep birlikte düşünmesi gerekiyor.”

Yazarın Tüm Yazıları