Paylaş
Bu yıl geçmişe göre bölüm seçimlerinde farklı bir tablo oluştu. Geçmiş yıllarda mezun sayısının yüksekliği, istihdam ve gelir düşüklüğü gibi çeşitli nedenlerle sıralamada düşüş yaşayan bazı mühendislik dallarına bu yıl rağbet artarken, önceden kontenjanlarının tamamını dolduran bazı mühendislik dallarında ise bu sene hem önemli boşluklar göze çarptı, hem de oluşan taban sıralamalarında hissedilir gerilemeler yaşandı. Bilgisayar ve inşaat mühendisliği buna en iyi örnekler olarak gösterilebilir. Önceki yıllarda ilgi zaafı yaşayan ve sıralamaları gerileyen bilgisayar mühendisliğinin bu yıl neredeyse tamamı doldu. Ancak geçmişte en az kontenjan boşluğu yaşanan inşaat mühendisliği, mimarlık ve makine mühendisliği gibi alanlara rağbet olmadı. ODTÜ, İTÜ ve Boğaziçi gibi çok tercih edilen üniversitelerde bile özellikle inşaat mühendisliğinde sert puan düşüşü, sıralama kaybı yaşandı. Boğaziçi Üniversitesi gibi adayların gözdesi olan bir kurumda inşaat mühendisliğine geçen yıl 8 bininci aday girerken, bu yıl 16 bininci aday yerleşti. ODTÜ’de durum farklı değil, geçen yıl 21 bininci olanın girdiği bu bölüme 40 bininci aday ancak geçebildi. Bütün bu zıtlığın nedenini uzmanlara sordum. Onlara göre geleneksel programlar artık kan kaybediyor, adaylar daha bilinçli, tercihlerde sektörel hareketlilik göze çarpıyor. En önemlisi ekonomik dönüşüm adayların bölüm seçiminde önemli rol oynuyor. Öğrencilerin nabzını yakından tutan ve tercihlerini araştıran eğitim uzmanı Salim Ünsal, bu durumun nedenini 8 maddede sıraladı:
1 ALT MÜHENDİSLİK DALLARINA YÖNELİYORLAR
Adaylar artık geleneksel mühendislik dalları yerine uzmanlık odaklı alt mühendislik dallarına yönelmek istiyor. Yazılım mühendisliği bunlardan biri. Üniversitelerin mühendislik çeşitliliğini geleneksel alanlarla birlikte alt uzmanlık dallarıyla zenginleştirmeleri gerekiyor.
2 EKONOMİK DÖNÜŞÜM BELİRGİN BİR ROL OYNUYOR
Günümüz dünyasında ağır sanayi, ekonomideki lokomotif gücünü bilişim teknolojilerine kaptırdı. Doğal olarak adaylar da bilişim teknolojileri, yazılım, kodlama, endüstriyel tasarım gibi alanlarda kendini geliştirmeyi ve geleceğin dünyasında yerini almayı amaçlıyor.
3 KAMU ATAMALARINDAKİ SORUNLAR ETKİLİYOR
Adayların mühendislik tercihlerindeki ilgi kaybında kamu istihdam olanaklarının zayıflığı da belirgin şekilde kendini gösteriyor. Doktorluk ve kısmen öğretmenlik gibi yoğunluklu kamu görevi alabilen branşların yanında mühendislikte kamu talebinin daha az olduğu görülüyor. Bu da adayların tercih ilgilerinin değişmesine yol açıyor.
4 SEKTÖREL HAREKETLİLİK YANSIYOR
Sektördeki hareketlilik ve dalgalanmalar adayların meslek tercihini etkiliyor. 90’lı yılların gözde mühendislik dallarından biri olan tekstil mühendisliği de bu sektörde yaşanan krizden doğrudan etkilenmiş ve hem puanlarında hem de sıralamalarında çok önemli düşüşler yaşanmıştı. Aynı durumun bir benzeri 2019 yılında özellikle inşaat mühendisliği ve mimarlık programlarına yansıdı. Makine mühendisliği de az da olsa bu sorunla yüzleşti.
5 ADAYLAR ARTIK DAHA BİLİNÇLİ
Günümüzde adaylar tercih yaparken salt üniversite kazanma olgusunun ötesine, daha çok bölümün iş ve istihdam olanaklarına odaklanmaya başladı. Bölüme ait ülke genelindeki mezun sayısından gelecekte bu tür branşlara yönelik ihtiyaç analizlerine ve işe yerleşme sürecine kadar birçok detayı inceliyorlar. Yani artık daha bilinçliler.
6 EĞİTİMİN ZORLUĞU BÖLÜM SEÇİMİNİ ETKİLİYOR
İş ve istihdam sorunlarının yanında mühendisliğin eğitim sürecinin de nispeten zorlayıcı olması, kontenjan doluluk oranlarına negatif yönde yansıyabiliyor. Adaylar daha hızlı iş bulabilmenin yanında daha kolay eğitim alacakları bölümlere yöneliyorlar.
7 SIRALAMA BARAJLARI BOŞLUK YARATTI
Mühendislik dallarında kontenjan boşluklarının oluşmasında uygulanan başarı barajı etkili oldu. Geçmişte sıralama barajı yokken kontenjan boşlukları daha azdı. Günümüzde mühendislik seçebilmek için 300 binlik dilim içinde yer alma zorunluluğu var. Dolayısıyla azami 484 bin adayın barajı geçtiği bir puan türünde kontenjanların dolması zor.
8 SAYISALDA KONTENJAN FAZLALIĞI RİSKİ ARTTIRDI
Puan ve sıralama oluşumunda tercih edilen puan türünün de önemi büyük. Sözel ve eşit ağırlıklı puan türlerinde aday yoğunluğu daha fazla, kontenjanlar daha kısıtlı. Bu nedenle daha az boşluk yaşanıyor. Sayısal puan türünde hem barajı geçen aday sayısı az hem de adayların tercihine sunulan programların çeşitliliği ve kontenjanları fazla. Bunlar sayısal puan türünde boş kontenjan riskini daha da arttırıyor.
Paylaş