Anneler çocuklarının geleceği için kaygılı

Omo’nun araştırmasına göre anneler, çocuklarını nasıl bir geleceğin beklediğini bilemediği için kaygı duyuyor. En büyük endişe konuları, sağlık ve eğitim. Hem aileler hem çocuklar eve kapanmış ve hareketsiz durumda. Uzmanların önerisi: Çocuklarınızı geleceğe oyunla, deneyimleyerek öğrenme fırsatı vererek hazırlayın, rahatlayın.

Haberin Devamı

Hepimiz mutlu aile, mutlu çocuk istiyoruz. Hangi anne-babaya sorsanız çocuk için en iyisini, en güzelini hayal eder. Değerlerimiz, kültürümüz, en önemlisi de teknoloji sürekli değişirken çocuk yetiştirmek, onların geleceğine yönelik planlar yapmak daha da zor hale geliyor. Ama ne olursa olsun ailelerin ve özellikle de annelerin çocuklar üzerindeki hayalleri çok büyük.
Avrupalı aileler gibi çocuklarımızın sağlıklı ya da iyi davranışlara sahip bireylerden olmasını düşlemekten önce, iyi eğitim almaları ve sağlıklı beslenmelerini istiyoruz. Bunu istemesine istiyoruz da kaygı da her daim yanı başımızda yer alıyor.
Çocuk büyütürken, geçmişe özlem duyarken, kendi çocuklarımız için en iyisini isterken, teknoloji her tarafımızı sarmışken zaman, mekân kısıtlılığı gibi mazeretleri öne sürerek eve kapanıyoruz. Bizler soluğu televizyon başında, çocuklarımız da tablet ya da oyun konsolu önünde alıyor.
Çocuk gelişimine ve kendi ayaklari üstünde duran çocuklar yetiştirme yönünde kamuoyuna sık sık mesajlar veren OMO için Adhoc Türkiye, geçtiğimiz ay önemli bir araştırmayı tamamladı.
İstanbul, Ankara ve İzmir’de 5-12 yaş arası çocuk sahibi 900 anneyle görüşüldü. Bu araştırmayla ailelerin en büyük kaygısı olan “Öngörmediğim bir geleceğe çocuğumu nasıl hazırlamalıyım?” sorusuna yanıt arandı. Annelerin çocukları için hangi konularda endişeli olduğunu saptamaya çalışan ‘Annelik Araştırması’ndan çarpıcı sonuçlar çıktı.

YAYGIN KAYGI: ÇOCUĞUMU DAHA ZOR BİR GELECEK BEKLİYOR

Araştırmanın kuşkusuz en çarpıcı sonucu, annelerin hem kendilerini hem de çocuklarını, daha zor geleceğin beklediğine ilişkin korkuları. Türk annelerin yüzde 69’u “Çocuğumu daha zor bir gelecek bekliyor” endişesi yaşıyor. Ancak bu endişe karşısında kendilerine güvenleri de zayıf. Sadece yüzde 31’i kendine güveniyor.
Yüzde 58’i çocuklarıyla ilgili sorunlarda kimseden destek alamayacağına inanıyor. Destek aldıkları temel yer ise aile büyükleri.
Dünyadaki annelerin çocuk yetiştirirken önceliği hijyen ve iyi davranan bireyler iken, Türk anneleri için en önemli şey kaliteli eğitim ve sağlıklı beslenme oluyor.

TV BAŞINDA KENDİMİZİ UNUTUYORUZ

Yetişkinler, odasına kapanan çocuklardan şikayet ederken günü televizyon karşısında tamamlıyor. Çocuklarımızla yemek yerken ya da televizyon izlerken vakit geçiriyoruz. Yine pek şikayet ettiğimiz tablet ve cep telefonlarını çocuklarımıza almaktan vazgeçmiyoruz.
Anne-babaların hayalleri ile yaptıkları çelişiyor. Çocukların ise en çok istedikleri şeyin başında bilgisayar, cep telefonu, tablet geliyor. Buna karşın her ne kadar “biz çocuklarımıza göre daha şanslıyız, ailelerimizle oynayabiliyorduk” desek de çocuklarımızla 2 saatten fazla oynayan annelerin oranı yüzde 6’yı geçmiyor.

ÇOCUKLAR OYUNLA ÖĞRENİR

Hareket neredeyse hayatımızın hiçbir evresinde yok. Hatta çocukların kendi ortamlarında, mümkünse evde oynamalarından yanayız. Bunun için de “Ne oynayacaklarını bilemiyoruz, bu konuda donanım yok” gibi mazeretlerimiz de var. Hangi anneye sorsanız deneyerek, yaşayarak öğrenmenin faydalarından dem vurur.
Hareket eden, üstü kirlenen çocukların mutlu olduğuna inanır, daha fazla öğrendiğini düşünür ama yine de onu eve kapatmayı sürdürür.
Oysa uzmanlara göre oyunu ciddiye almalı. Doğal yaşamın bir parçası olan oyunu çocuklar hem yetişkinlerle hem de akranlarıyla oynamalı.
Uzmanlar, “Eğitimi akademik performans olmaktan çıkarmalı, deneyimsel öğrenme imkânlarını genişletip, çeşitlendirmeli. Hareket ailenin birlikte dinlenmede öncelikli seçeneği olmalı” diyor.
Sonuç olarak, evet değişim çok hızlı, gelecek belirsiz, bu yüzden de biz anneler kaygılıyız. Geçmişe özlem duyuyor, kendi performanslarımızı daha iyi buluyor olabiliriz ama teknolojinin çocukların hayatındaki yerini de yadsımıyoruz.
Çocukla vakit geçirme ve oyun oynama karnemiz pek de iyi değil. Bahanemiz zaman ve mekân sınırlılığı olsa da yönlendirilmeye çok açığız. Umutluyuz. Uzmanların “deneyerek, yaşayarak öğrenme” konusundaki tekliflere açığız.

Haberin Devamı

Oyunun çocuk için faydaları

Haberin Devamı

* Oyun, çocuk için bir hak. Geçmişte vardı, gelecekte de olacak.
* Oyun, öğrenmenin en kalıcı yolu.
* Çocukların hareket biçimi.
* Çocuklar oyun oynarken çok şey öğrenir: Hayal kurar, araştırır, dener, heyecanlanır, merak eder, paylaşır, kaygılarıyla baş etmeyi öğrenir, çözüm üretir, hatırlar, soru sorar, yanılır, bedenin sınırlarını zorlar, mutlu olur, canlandırır, izler.

Yaparak, deneyimleyerek öğrenme çocukları geliştirir - Prof. Dr. Yankı Yazgan (Çocuk ve Ergen Psikiyatrı)

Çocuklarımızı geleceğe hazırlamak istiyorsak, onlara değişime adapte olabilme, uyum ve koşullar karşısında esnek olabilme yetkinliklerini kazandırmalıyız. Yaparak, deneyimleyerek öğrenme, çocukların değişim içinde yollarını bulabilmeleri için ihtiyaç duydukları temel yetkinliklerin edinilmesine ve gelişmesine yardımcı olur. Çocukların bu yöntemle kazanacakları ve onları geleceğe hazırlayacak yetkinlikler arasında kendini tanıma, empati, iletişim becerileri, motivasyon, hedef belirleme, geleceği planlama, sorun çözme, öfke-stres-zaman yönetimi, sabır ve uzlaşmacılık yer alır. Çocukluktan itibaren bu tür yetkinlikleri gelişmiş olan bireyler farklı durumları yönetmek için çocukluklarından getirdikleri bu yetkinlikleri kullanırlar.

Haberin Devamı

Çocuklarımız hareket etmiyor - Mehmet Ali Çalışkan (Aktif Yaşam Derneği Kurucu Üyesi)

Hareketsizlik, yaparak, deneyimleyerek öğrenme modelinin önünde bir engel. Çocuğun dünya ile etkileşime girmek için kullandığı yöntem ise oyun. Çocuk oyun oynarken farklı düşünmeyi, karar vermeyi, paylaşmayı, sosyalleşmeyi, problem çözmeyi ve daha birçok şeyi öğrenir. Ancak Türkiye’de çocukların hareket etme karnesine bakınca endişe verici bir tablo görüyoruz. Kızların yüzde 85’i, erkeklerin yüzde 94’ü günlük önerilen adım sayısını geçmiyor. Üstelik hafta sonu çocukların hareket etme oranları daha da düşüyor. Ne acıdır ki hareketsizliğin neden olacağı tek sorun obezite sanılıyor. Oysa çocukların hareket etmemesi oyun oynamadıklarını, dünyayı keşfetmek için çaba sarf etmediklerini de gösteriyor. Bu, hem deneyimleyerek öğrenme hem de zihinsel gelişim fırsatlarını kaçırdıkları anlamına geliyor.

Haberin Devamı

Teknolojiyi çocuk bakıcısı olarak kullanmamalıyız - Dr. Michele Borba (Eğitim Psikoloğu)

Bugün dünyanın farklı yerlerinde de olsalar ailelerin soruları ve kaygıları benzer:
“Geleceği öngörmezken çocuğumu bu geleceğe nasıl hazırlayacağım?”
Buna yanıtımız şu: Çocuklarınızın etraflarındaki dünyayı kendilerinin keşfetmelerine, öğrenmelerine ve anlamalarına imkân sağlamalısınız.
Bu öğrenme yöntemine ‘yaparak, deneyimleyerek öğrenme’ diyoruz.
Pasif veya ezbere dayalı olmayan bu modelde çocuk aktiftir.
Bir çocuğun kumda, içinden geldiği gibi şekiller yapması buna güzel bir örnektir. Çocuk, böylece sahildeki her şeyle doğrudan etkileşim kurarak oradaki şeyleri öğrenir, içselleştirir.
Ona kitaptan plaj resmi göstermenizden çok daha fazlasını, üstelik kalıcı olarak öğrenir.
Deneyimleyerek öğrenmeden bahsettiğimizde ebeveynlerden, “Çocuklar dijital dünyayı ne şekilde ve sıklıkta deneyimlemeli?” sorusunu da alıyoruz.
Dijital dünyaya doğan bir nesil yetiştirdiğimiz gerçeğini kabullenmeliyiz.
Ancak teknolojiyi çocuk bakıcısı olarak kullanmamalıyız.
Çocuklarımızın hem çevrimiçi hem de çevrimdışı dünyalarının ebeveynleri olmak için her iki dünyayı da anlamalıyız.
Çocuklarımızın dijital hayatlarına, aileleriyle daha fazla bağ kurabilmelerine, dünyayı keşfederek öğrenmelerine ve temel hayat yetkinliklerini kazanmalarına da zaman kalması adına, açık ve uygulanabilir bir zaman sınırı koymalıyız.

Haberin Devamı

10 yıldır modern ebeveynlik çalışmaları yapıyoruz - Çiğdem Yıldız Kurtuluş
(Unilever Ev Bakım Kategorisi Pazarlama Direktörü)

OMO olarak 10 yılı aşkın bir süredir çocuk gelişimi ve modern ebeveynlik konularına odaklanan çalışmalar yürütüyoruz. “Çocukları Geleceğe Hazırlamak” isimli çalışmayı da bu kapsamda gerçekleştirdik.
Ebeveynlerin çocuklarını geleceğe hazırlarken taşıdıkları kaygıları ve sorularını bir araştırmayla ile ele aldık.
Ulaştığımız sonuçları alanlarında uzman isimlerin değerlendirmesine ve yorumlarına sunduk.
Çocukların hayatı tanımaları, kendilerine güven duygularının oluşması ve kendi ayaklarının üstünde durmaları, fiziksel ve psikolojik yetkinliklerini geliştirmeleri için “yaparak–deneyimleyerek” öğrenmenin önemli bir yöntem olduğu bilgisine ulaştık.

Daha iyi bir dünya yaratmak için bilgi ve becerilerini artırmalıyız - Ufuk Tarhan (Fütürist)

Teknolojik imkânlar, araçlar ve sistemler değişse de insanlar buna adapte olur. Anne-babalarımız daktilo kullandı, biz bilgisayara geçtik ve çocuklarımız tabletlere doğdu.
Burada önemli olan kullandığımız araç ya da teknoloji değil, onu niçin kullandığımız. Çocuklarımıza kazanacakları bilgi ve becerilerini daha iyi bir dünya yaratmak ve insanlık için kullanmayı öğretmeliyiz.
Yani onlara öncelikle öğretmemiz gereken şey, insani değerler.

Yaparak-deneyimleyerek öğrenme yöntemiyle hangi yönleri gelişir?

Kendini tanıma ve farkındalık: İnsanın kendini, duygu-düşünce ve davranışlarını tanımasını, içgörü kazanmasını, aynı zamanda ilgi, yetenek ve değerlerini fark edip şekillendirmesini sağlar.
Empati: Başkalarının bakış açılarını ve duygularını anlamasına olanak verir.
İletişim becerileri: Bu yetkinliğe sahip olan hem kendini daha iyi ifade eder hem de başkalarından gelen mesajları daha iyi anlar. Böylece sosyal ilişkiler alanında daha donanımlı olmuş olur.
Motivasyon, hedef belirleme, geleceği planlama: Bu yetkinlik, insanın amaçlarına yönelik harekete geçmesine, sorumluluk duygusunun gelişmesine ve hedefe odaklanmasına yardımcı olur. Böylece gelecekle ilgili hedeflere doğru yol alınırken farklı stratejiler geliştirebilirler.
Sorun çözme becerileri: Hayatın her alanında karşılaşılabilecek sorunlar için çözümler geliştirmeyi içerir. Örneğin sosyal ilişkilerde uzlaşmacı bir tavra sahip olmak, işbirliği, uyumluluk göstermek, bir sorunla karşılaşıldığında farklı ve esnek baş etme mekanizmalarına sahip olmak bu yetkinliğe örnek verilebilir.
Öfke, stres ve zaman yönetimi: Farklı oyunlar, örneğin zamana karşı oynanan oyunlar, çocuklara bu yetkinliği kazandırabilir. Burada çocuk stresle başa çıkmayı, olumlu düşünerek zamanı doğru kullanmanın gerekliliğini öğrenebilir.
Sebatlılık: Sabırlı olmak, karar verilen işi ya da görevi bırakmama, işin devamı ve sürekliliği için çaba harcama becerilerini kazanması, bu yetkinlikle ilişkili.
Uzlaşmacılık: Çatışmaya neden olan durumu tanımlama, iki tarafın da istek ve ihtiyaçlarını belirleme, karşılıklı ihtiyaçları dikkate alarak önerilerin oluşturulması, her iki taraf için de uygun olan çözüm önerisinin seçilmesi, karar verilen çözümde kimin ne yapacağının belirlenmesi, iş bölümünün yapılması becerileri.

Yaparak-deneyimleyerek öğrenme nedir?

Çocukların etraflarındaki dünyayı birinci elden keşfetmeleri, öğrenmeleri ve anlamalarına imkân sağlayan bir öğrenme biçimidir. ‘Deneyimsel öğrenme’, ‘deneyim yoluyla öğrenme’ veya ‘yaparak öğrenme’ olarak anılır. Bu öğrenme modelinde çocuk pasif değil, aksine aktiftir. Yaparak-deneyimleyerek öğrenme çocukların hızlı değişen dünyada yollarını bulabilmeleri için ihtiyaç duydukları temel yetkinliklerin edinilmesine ve gelişmesine yardımcı olur.
Kendini tanıma ve farkındalık, empati, iletişim becerileri, motivasyon, hedef belirleme, geleceği planlama, sorun çözme becerileri, öfke-stres ve zaman yönetimi, uzlaşmacılık gibi yetkinlikler çocukların gelecekle başa çıkmak için ihtiyaç duydukları yetkinlikler.
Eğer kişinin ‘alet çantası’ bu yetkinlikler yönünden zenginse, hayatta karşılaşılan farklı problemler karşısında hazırlıklı olur.
Bu ‘alet çantası’nı zenginleştirmenin en sağlam yolu da yaparak-deneyimleyerek öğrenmeden geçer.

Hareket karnemiz zayıf

* Toplumun sadece yüzde 25’i yeterli fiziksel aktivite seviyesine sahip. Kızların yüzde 85’i, erkeklerin yüzde 94’ü günlük önerilen adım sayısını geçemiyor.
* Aileler aktif olarak dinlenmeli, çocuklarını harekete teşvik etmeli. Ailelerin sadece yüzde 39’u birlikte aktivite yapıyor. Yorgunluğu yemek ve televizyonla atıyor. Hanelerin yüzde 63’ünde televizyon beraber izleniyor. Hafta sonunda öğrenciler, hafta içinde kıyasla yüzde 15 daha az adım atıyor.
* Çocuklar oyun için gerekli ip ve top benzeri ekipmana sahip. Çocuklar, oyun oynayabileceği arkadaşlarının olduğunu söylüyor. Öğrenciler arasında takım sporları çok yaygın. Erkekler en çok futbolu, kızlar voleybolu tercih ediyor. Hem kızların hem erkeklerin sevdiği spor ise basketbol.
* Çocukların en sevdiği sokak oyunlarının başında kovalamaca gibi ebeleme oyunları geliyor. Daha sonra futbol, voleybol, yakartop ve istop gibi top oyunları popüler.
Çocukların yüzde 64’ü oyun oynama hakları olduğunu düşünüyor.

Türkiye’de anneler

* Ülkemizde 5-12 yaş arası çocuk sayısı: 9,5 milyon
* 5-12 yaş arası çocuk sahibi olan anne sayısı: 4,6 milyon
* İlk çocuk sahibi olma yaşı ortalama 23, ortalama çocuk sayısı 2,26
* Anneler en çok 25-30 yaş aralığında çocuk sahibi oluyor
* Annelerin yüzde 14’ü üniversite mezunu. İlköğretim mezunu ya da daha düşük eğitim düzeyinde olanların oranı yüzde 59.
* Kentli annelerin yüzde 70’i çalışmıyor, vasıflı işlerde çalışan anne oranı yüzde 9.

Ailece yapılan etkinlikler

Ailelerin birlikte yaptığı faaliyetlerin başında televizyon izlemek geliyor.
* Televizyon izlemek: Yüzde 72.8
* Sohbet etmek: Yüzde 67.6
* Akşam yemeklerini birlikte yemek: Yüzde 77.9
* Akraba ziyaretine gitmek: Yüzde 35.1
* Alışveriş yapmak: Yüzde 34.6
* Piknik yapmak: Yüzde 21.1
* Tatile gitmek: Yüzde 13.7
* Sinema-tiyatroya gitmek: Yüzde 6.8

Çocuklar ailelerinden en fazla ne istiyor?

Çocuklar, ailelerinden en fazla bilgisayar, özel bir oda ve spor yapma imkânı istiyor.
* Kendi bilgisayarım olsun: Yüzde 85.4
* Özel odam olsun: Yüzde 81.3
* Spor yapma imkânım olsun: Yüzde 78.5
* Serbestçe kullanacağım internetim olsun: Yüzde 75.7
* Ailem beslenmeme daha fazla dikkat etsin: Yüzde 69.7
* Ailemin daha fazla parası olsun: Yüzde 67.8
* Zengin çocuklarının tüm haklarına sahip olayım: Yüzde 57.7
* Çok özel oyuncaklarım olsun: Yüzde 56.1
* Markalı kıyafetlerim olsun: Yüzde 55
* Kendime ait televizyonum olsun: Yüzde 54.2
* Çok lüks bir evimiz olsun: Yüzde 52.2
* Sınırsız televizyon izleme hakkım olsun: Yüzde 51.4
* Özel okulda okuyayım: Yüzde 51.1

Çocuk yetiştirirken Türk annelerin öncelikleri neler?

* Kaliteli eğitim almaları: Yüzde 79
* Sağlıklı beslenme: Yüzde 78
* Alkol ve uyuşturucudan koruma: Yüzde 59
* Dış dünyada güvende olma: Yüzde 54
* İnterneti güvenli kullanma: Yüzde 11
* Yeterince fiziksel aktivite yapma: Yüzde 9

Çocuk yetiştirirken dünyadaki annelerin öncelikleri neler?

* Kişisel hijyen: Yüzde 77
* İyi davranışlar: Yüzde 70
* Fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenme: Yüzde 57
* Okulda başarı: Yüzde 53
* İyi sosyal ilişkiler: Yüzde 49
* Gelenekler: Yüzde 23

Annelerin çocukları için hayal ettiği meslekler hâlâ geleneksel

* Annelerin yüzde 58’i değişimi yakalamakta zorlanıyor.
* “Çocuğum büyüdüğünde önde gelen meslekler çok farklı olacak” diyen annelerin oranı yüzde 56.
* Annelerin gözünde en itibarlı meslekler: Polis, asker, esnaf, zanaatkar, doktor, öğretmen, avukat, hâkim, mühendis, mimar.

Annelerin çocuklara toleransı yüksek

* Çocukların yüzde 76’sının her gün televizyon izleme izni var. Yüzde 70’inde TV izleme süresi günde 2 saatin üstünde.
* Ailelerin yüzde 64’ü çocuklarına özel bilgisayar, yüzde 49’u akıllı telefon veya tablet sağlamış. Fakat annelerin yüzde 69’u telefon ve tabletin çocukları için zararlı olduğunu düşünüyor.
* Öte yandan ABD’de 10-12 yaş arasındaki çocukların yüzde 57’sinde, 6-9 yaş arasındaki çocukların yüzde 46’sında tablet var. 10-12 yaş arası çocukların yüzde 46’sında cep telefonu bulunurken, 6-9 yaş arasındaki çocukların yüzde 14’ü de cep telefonu taşıyor.

Anneler çocuklarını dışarı çıkarmada temkinli

* Annelerin yüzde 11’i çocuklarını dışarı çıkarmıyor, yüzde 49’unun çocuğunu dışarıya çıkardığı günler haftada 2 günü geçmiyor.
* En önemli sıkıntı, güvenlik ve zaman.
* Anneler çocuklarıyla ne oynayacaklarını bilmedikleri ve öğretme konusunda donanımsız olduklarını söylüyor.
* Çocukların evde oyun oynama süreleri daha uzun. Evde 2 saatten fazla oyun oynayanların oranı yüzde 45 iken, dışarıda 2 saatten fazla oynayanların oranı yüzde 26.

Yazarın Tüm Yazıları