Paylaş
Fotoğraf, ‘Pirinçhan, Ahi Elvan Camii ve Arslanhane aynı karede’ notuyla paylaşılmış.
Hollanda Rijksmuseum’dan ödünç alınan, 18’inci yüzyıla ait tablo, yaklaşık iki yıldır müzede misafir. Önceleri ‘Halep Manzarası’ olarak bilinen eserin, Prof. Dr. Semavi Eyice tarafından yapılan çalışmalar sonucunda Ankara’ya ait olduğu tescillenmiş. Kentin kültür ve ticaret hayatıyla ilgili görsel bir belge niteliğindeki tabloyu gördükten sonraysa, @ankaramanzarasi Instagram hesabını yeniden inceledim. Hesapta, kentin tarihi ve kültürel hafızası, Ankara Manzarası tablosu ile belgeselinin detayları, şehre dair paylaşımlar ve Ankara Sözlüğü gönderileri yer alıyor.
Muhammed Murat Arslan’ın kaleme aldığı; zıtlar mecmuası, su perileri, entekke, sof, hemhüm, sergah, belde-i mamure gibi Ankara’ya dair pek çok detayın bulunduğu sözlük ilgimi çekti. Bunun üzerine konuştuğum @muhmuratarslan, şu bilgileri verdi:
“Hem tarihi hem güncel paylaşımlar yapıyoruz. Hikâyemiz belgesel yapım süreci ile başladı. Belgeselle aynı isimdeki sosyal medya hesaplarını açtık. Ankara Sözlüğü ise yeni bir girişim. Kent belleğine ait unsurları kısa tanımlarla popüler platformlarda paylaşıyoruz. Beklentimizin üstünde ilgi gördü. 100 adet kelime veya kelime öbeği hedefliyoruz. Hatta bir kitapçık olarak bastırmayı planlıyoruz bunları.”
Fotoğrafa, ‘Belgesel çekimlerimizden bir kare. Ankara Kalesi ve çevresini karış karış gezdik’ notu düşülmüş.
BELDE-İ MAMURE
İşte, @muhmuratarslan’ın kaleminden, Ankara Sözlüğü’nde yer alan birkaç tanım:
Entekke: Eski Ankara mutfağının yöresel lezzetlerinden olan böreğe verilen isim. Ankara ile özdeşleşen Entekke Böreği kıymalı bir iç harçla hazırlanır. Kızgın yağda pişirilerek elde edilen bu böreğin pişiye benzer bir görünümü vardır.
Sergah: Tarihi Ankara evlerinin balkonuna verilen isim. Seyregah olarak da bilinir.
Belde-i Mamure: Bayındır, güzel, bakımlı yer. 19. yüzyıl şairlerinden Razi’nin Ankara’yı anlatırken ve işaret ederken kullandığı tamlama.
Zıtlar Mecmuası: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir adlı eserinin Ankara bölümünde farklı medeniyetlerin bu şehirde bir sentez halinde yaşadığını anlattığı satırlarda Augustus mabediyle Hacı Bayram-ı Veli Camii’nin yan yana oluşunun felsefi derinliğine atfen söylediği söz.
Kentle ilgili bu tip girişimleri çok kıymetli ve heyecan verici buluyorum. Dilerim sözlük içeriklerini istedikleri gibi kitaplaştırır, seslerini hızla daha çok kişiye duyururlar.
KALBİMİZ EGE’DE
İzmir’de cuma günü yaşanan deprem hepimizi çok üzdü, korkuttu. Sosyal medyada ise Ankaralılardan İzmir’e destek mesajları yağdı. Geçmiş olsun İzmir. İşte o mesajlar:
@aypare0 Ankara bugün İzmir’e çok ağladı.
@leumacen Ankara’dayım ama yıkıntıların arasında gibiyim. Umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşursun İzmir.
@tzorbay #izmir Acımızın az, aldığımız dersin çok olması ümidiyle. 30.10.20, Ankara.
@ladyderya Bugün Bodrum’dan ayrılıyorum. Ankara yolundayım, kalbim Ege’de. İzmir ve çevresi herkes kendine çok iyi baksın. Sarsıntılar can sıkıcı olmaya başlamış sabırlar diliyorum.
ANKARA’YA SIĞAMIYORUM
@uygarerdoan Uyuyamıyorum. İzmir can çekişirken nasıl uyuyalım. Ankara yanında dayanın be kurban olduklarım.
@nyuging Ben Ankara’dayken bu kadar korkar halde ve gerginken şu an izmir’de olanları gerçekten düşünemiyorum. İnşallah daha fazla kimseye zarar gelmez ve göçük altındakiler de bir an önce kurtulur.
@ataskiran Kalbimin yarısı Ankara’da diğer yarısı İzmir’de yaşıyor...
Böyle uzaktan kötü haberleri okuduğumda kalp denen şey dağılıp un ufak oluyor.
@benseksendokuz Ankara buz ama İzmir kadar üşümüyoruz.
@SuuGizemSuu Uyuyamıyorum, enkaz görüntülerini izlemeden edemiyorum, gitsem gidemiyorum, kalsam Ankara’ya sığamıyorum. İçim yanıyor.
DEPREM SONRASI HİÇBİR ŞEY ONUN KADAR İYİ GELMEDİ
Twitter’da, 99 depremini yaşayan bir gencin paylaşımı çıktı karşıma. Çocuk gözünden ve gönlünden depremi anlatan @zekigunesdemir’in çağrısına kulak verelim:
“99 depreminde evimizi, düzenimizi kaybettik. 8 yaşında çocuktum. Bizim binamız ağır hasar aldı, ertesi gün kepçelerle yıktılar. Beraber uyuduğum fotoğraftaki oyuncak tavşanım, evimden kaçırabildiğim tek dostumdu.
O kadar mutlu olmuştum ki, kelimelerle anlatamam. Depremden sonraki süreçte Ankara Üniversitesi’nde Melda Hoca’dan iki sene psikolojik tedavi gördüm. Fakat hiçbir şey bana tavşanım kadar iyi gelmemişti... Sizden ricam, eğer bu gönderiyi okuyorsanız, #izmir’e oyuncak gönderin. Her şey enkazdan sağ çıkınca bitmiyor. İzmirli çocuklar için dünya artık eskisi gibi olmayacak. Geçmiş olsun çocuklar, kader dostlarım geçmiş olsun...”
Paylaş