Üniversite hastanelerinin durumu ve tamamlayıcı sağlık sigortası

BİR süredir, günlerimin çoğunu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin hastanesinde geçiriyorum. Nedeni ise, sağlık sorunu değil.

Tarifimi mazur görün; bir erkeğin belki de hayatta yaşayacağı en güzel duyguyu, geçen hafta yaşadım... Evet, baba oldum. Geçen hafta neden yazmadığımı ve ortalarda gözükmediğimi soran, hem okuyucularımın hem de dostlarımın merakını da sanırım giderdim. Neden Cerrahpaşa diye soracak olursanız. Riskli bir durum vardı ve hangi doktorla konuşsam Cerrahpaşa’yı adres olarak gösterdi. Yani, ülkenin hastane ihtiyacını karşılamak için değil de; istisnai hastalara ve vakalara bakmak için kurulmuş olan üniversite hastanesini. Hoş, yapılan son düzenlemelerle üniversite hastaneleri bu özelliklerini artık sürdürebilecekler mi; işin o tarafı, tartışılır. Gelelim asıl konumuza. Dediğim gibi, bir süredir günlerimi Cerrahpaşa’da geçiriyorum. Bu sayede 26 Ağustos’ta, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile başlayan Tam Gün uygulamasının etkilerini de gözlemleme ve doktorlarla konuşma fırsatı buldum. Önce gözlemlerimi paylaşayım sonra, birkaç tespitte bulunacağım.
Tablo aynen şöyle: İstifalar ve ücretsiz izinler nedeniyle hastanenin kimi bölümlerinde hastalara bakacak doktor yok. Olanlar ise uygulama nedeniyle hasta bakamıyor, ameliyat yapamıyorlar. Sadece öğretim üyesi olarak ders verebiliyorlar. Vatandaş da durumun farkında ki, bu bölümlere gelmiyor. Daha doğrusu gelemiyor. Hal böyle olunca da hastane koridorlarında in cin top oynuyor. Kimi bölümlerde ise tam tersi bir durum yaşanıyor. Kalan birkaç doktor, günde 40’a yakın hastaya bakmaya çalışıyor. Haliyle bu durumdan ne hasta memnun ne de doktor...
ÇOĞU DOKTOR İSTİFA ETTİ
İşin daha kötüsü, kimse ne olacağını ve ne yapacağını bilmiyor. Gelen hastaya baksalar, kanun gereği suç işlemiş sayılacaklar. Bakmasalar, doktorluk ilkesine aykırı davranmış olacaklar. Anlayacağınız tam bir karmaşa yaşanıyor. Öğrendiğime göre 26 Ağustos’ta başlayan uygulama sonrası İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışan doktorların yüzde 30’a yakını ya istifa etmişler ya emekliliklerini istemişler ya da ücretsiz izne ayrılmışlar. Durum bu kadar vahim. Şunu da belirteyim. Ayrılan bu doktorların hepsi de alanında uzman hekimler. Şimdi gelelim tespitlerime. Kimse alınmasın, gücenmesin. Bu belirsizlik ve karmaşa devam ederse, kısa zamanda ciddi sıkıntılar yaşanacak. Açıkça söyleyeyim, cebinde parası olan için sorun yok... İstediği özel hastanede, istediği uzman hekime muayene olabilir. Ancak sade vatandaş açısından durum farklı. Özellikle, istisnai vakalarda ya uzman doktorun muayenehanesine gidecek ya da özel hastaneye. Hal böyle olunca da cebinden ciddi paralar ödemek zorunda kalacak. Kimse kalkıp da bana, ‘ne olacak canım, illa da o doktor mu olmalı, başkasına gitsin’ demesin. Çünkü, o kadar basit değil.
SIKINTIYI VATANDAŞ ÇEKECEK
Böyle bir ortamda bana göre, önümüzdeki dönemde, özellikle de büyük şehirlerde, kaliteli sağlık hizmeti almak isteyenler için özel sağlık sigortası ciddi bir alternatif olacak. Daha açık şöyle anlatayım. Bugün gelinen durumda bir iyileştirmeye gidilmezse, uzman doktorlar ya kendi muayenehanelerine çekilecekler ya da özel hastanelere kaçacaklar. Takdir edersiniz ki, bunların her ikisi de vatandaşın kolay ulaşabileceği ve ucuz hizmet alacağı yerler değil. İşte bu yüzden önümüzdeki dönemde, özel sağlık sigortasının alternatif olarak gündeme gelebileceğini söylüyorum. Ama en doğru model hangisidir diye sorarsanız. Tamamlayıcı sağlık sigortasıdır derim. Yani, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), bugün olduğu gibi belli bir limite kadar tedavi giderlerini karşılar; üzeri için de kişiler, özel şirketlerden sigorta yaptırırlar. Tedavi giderinin belirli bir miktarını SGK karşılayacağı için de özel sigortanın primleri cüzi olur. Asıl önemlisi, kişiler istediği hekime gidebilir, istediği hastanede tedavi görebilir. Yani, kaliteli sağlık hizmetine ulaşabilirler. Anlayacağınız artık tamamlayıcı sağlık sigortasını konuşmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Yazarın Tüm Yazıları