Paylaş
Sigortacılar, tavan fiyat başladığından beri ‘zarar edeceğiz’ diye bağırıyor. Haklılık payı var mı? Bakalım. Geçen senenin Nisan ayından, bu yılın başına kadar, trafik sigortasında fiyatlar yüzde 10 düştü. Son bir yılda yüzde 10 civarında enflasyon var. Dolayısıyla toplamda prim, yüzde 20 düşmüş. (Bu tespit bana ait değil, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in, 17 Şubat’ta yaptığı açıklamadan alıntıdır.) 12 Nisan’da başlayan tavan fiyat uygulaması ile de fiyatlar; aracına, iline göre değişmekle birlikte, ortalama yüzde 30 aşağı çekildi. Bu da şu anlama geliyor ki, kaba bir hesapla, trafik sigortasında prim yüzde 50 ucuzladı. Sigortacılar, hasar maliyetleri hesaba katıldığında büyük şehirlerde indirim oranının yüzde 60’ı bile geçeceğini söylüyor. Hatta bir hesap yapmışlar, sene sonuna kadar 8 ayda trafik sigortasında zarar, 2,5 milyar lirayı bulacak. Hatırlayacaksınız, 2016 yılı hariç son 10 yılda sigortacılar, trafik sigortasından 7 milyar lira zarar ettiler.
POLİÇE SATIŞINDA SORUN
İşte bu yüzden şirketler, zarar korkusuyla, şimdilerde poliçe satmamak için kırk takla atıyor. Öyle ki, kimi şirketler, sigorta satışı yapmamaktan dolayı devletin keseceği cezaya bile razı. Bu yüzden Hazine, sürekli şirketleri uyarıyor. Bu yüzden trafik sigortasında taksitli satış kalktı, peşine dönüldü. Bu yüzden acenteler, poliçe kesmekte zorlanıyor. Bu yüzden, geçen hafta Rekabet Kurumu, kimi şirketlere, hatta o şirketlerin kimi acentelerine baskın yapıp, inceleme başlattı. Geldiğimiz duruma bakın; tam bir kaos. Kabul edelim, trafik sigortası, hem tazminatı, hem primi, hem de ödenecek komisyonları kamunun belirlediği; sigorta şirketlerinin ise sadece hasar ödediği bir sigorta haline geldi.
Gelelim, kamu boyutuna. Hani, sigortacılar, ‘hesap yaptık, zarar edeceğiz’ diyor ya; sigortacılığı düzenleyen ve denetleyen kurum olan Hazine, ‘biz de hesap kitap yapıp tavan fiyatı öyle belirledik, zarar etmezsiniz’ diyor. Yani sigortacılarla, kamunun hesabı birbiriyle örtüşmüyor. Artık kimin hesabı doğru, sene sonunda belli olacak. Kamu bir şey daha söylüyor; ‘zarar edeceğine inanan, poliçe satmamak için uğraşan şirketler varsa gelsin, trafik sigortasındaki ruhsatını iptal ettirsin, hemen iptal ederiz’. Peki, birileri çıkıp, ‘ruhsatımı iptal edin’ der mi; hiç zannetmiyorum. Kimse devletle ters düşmek istemez; hele ki, yabancı sermaye hiç istemez.
Olayın bir de tüketici boyutu var. Tüketici mutlu, geçen seneye oranla sigortayı yüzde 50 indirimli yaptırıyor. Hele ki, senede 3-4 kaza yapan sürücü daha da mutlu. Ne kadar kaza yaparsa yapsın, en yüksek ödeyeceği fiyat belli. Mesela, İstanbul’da, bir kamyonet sürücüsü, ne kadar kaza yaparsa yapsın, kaç kişinin ölümüne neden olursa olsun ödeyeceği en yüksek fiyat 2 bin 700 lira. Otomobil sürücüsüyse ödeyeceği en yüksek fiyat 2 bin 100 lira. Peki, ne olacak? Sigortacılar, tavan fiyat uygulaması sene sonuna kadar sürer, gelecek seneden itibaren serbest sisteme geçilir beklentisi içindeler ve önümüzdeki 8 ayı öyle ya da böyle en zararla atlatmanın hesabını yapıyorlar. Açıkça söyleyeyim, tavan fiyat uygulamasının sene sonunda kalkacağını zannetmiyorum. Malum, 2019’da seçimler var ve konu, 20 milyon kişinin cebini yakından ilgilendiriyor. Şimdilerde kimi sivil toplum kuruluşlarının başkanları, uygulamanın gelecek sene de devam etmesi yönünde söylemlere başladı bile. Elbette sene sonunda tavan fiyat artacaktır, ama primlerin yüzde 50 düştüğü, sene sonuna kadar hasar maliyetinin bilinmediği ve sigortacıların 2,5 milyar lira zarar öngördüğü hesaba katıldığında, yapılacak artışın kime yararı olur, bilinmez.
Eminim birileri, ‘yani, ne demek istiyorsun’ diyecektir. Bir şey demek istemiyorum. Başta da belirttim, bugün için durum tespiti yaptım. Bu pilav daha çok su kaldıracağından, önümüzdeki günlerde trafik sigortasını bolca konuşuruz, çözüm önerileri varsa onları da paylaşırız.
Paylaş