Paylaş
Kimse alınmasın ama, “Aracımın kilometresi düşük. Ayda yılda bir kullanıyorum, gözüm gibi de bakıyorum” gibi laflar da bana boş geliyor.
Trafikte dikkat ediyorum. 15-20 yıllık araçlar, üç kuruş paralarla el değiştirip, egzosuna bilmem ne takılarak, ya gürültü kirliliği ya da aracın dört bir tarafı gece kulübü gibi ışıklarla donatılıp, görüntü kirliliği yaratılıyor. Hatta bir adım daha ileri gidiyorum. Nedendir bilinmez, bu tür araçları kullanan sürücülerin bir kısmı trafikte de ciddi terör yaratıyor.
Daha üç gün önce, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım bu konuda, “Yollardaki yaşlı araçların trafikten çekilmesine yönelik düzenleme ile bugüne kadar yaklaşık 20 bin araç hurdaya ayrıldı” diyor. Tahmin ediyorum daha bir o kadar, daha da fazla hurdaya ayrılması gereken araç bulunuyor. Yine tahmin ediyorum, bu araçların büyük bir çoğunluğu da muayene yaptırmadan, trafikte kaçak dolaşıyor. Nereden mi tahmin ediyorum. Trafikte her gün en az beş-on tanesine rastlıyorum da ondan.
Bu satırları okuyunca, haliyle, neden böyle bir konuyu gündeme aldığımı soracaksınız. Bir süredir okuyuculardan, sigorta şirketlerinin eski model araçları sigortalamadıkları ya da fahiş primlerle sigortaladıkları yönünde şikayetler alıyorum. Kimi okuyucular, “1997 model, kazasız bir araç için yıllık, 1.500 lira kasko primi isteyen şirketlere neden değinmiyorsunuz” şeklinde sert eleştiriler de bile bulunuyorlar. Şunu söyleyeyim. Sigorta şirketleri eski model araçları hiçbir şart altında sigortalamıyor değiller. Ancak sigorta yapmaktan kaçındıkları doğrudur.
30 yıllık araç sigortalanır mı
Eğer bahsi geçen sigorta, zorunlu trafik sigortasıysa. Sigorta şirketleri, her yaşta, her model araca ama yüksek, ama düşük primle sigorta yapmak zorundalar. Yüksek ya da düşük derken. Zorunlu sigorta olduğundan, bunun da Hazine tarafından konmuş belirli bir oranı var. Yani, isteyen kafasına estiği gibi prim belirleyemiyor. Primler şirketten şirkete de değişiyor. Burada temel sorun, eski model araç sahiplerinin trafik sigortası yaptırmak istememesi... Daha açık bir anlatımla. Kars’ın, köyünde yaşayan Mehmet Emmi; 80 model aracına, prim ödeyerek, trafik sigortası almıyor. Ama Mehmet Emmi, o aracı ile karayoluna çıkıp, bir köyden diğer köye gidebiliyor. Varın ne demek istediğimi siz düşünün. Eğer ki, kasko sigortasından bahsediyorsak, o zaman farklı. Bilindiği üzere kasko sigortası isteğe bağlı yaptırılan bir sigorta. Yani zorunlu değil. Nasıl ki, vatandaş isterse kasko sigortası yaptırıyorsa. Sigorta şirketleri de isterlerse, riskli gördükleri araçlara bu sigortayı vermeyebilirler.
Sahte hasarlarda kullanılıyor
Ama sigorta şirketlerinin yaşlı araçları sigortalamak istemeleri ya da bu konuda seçici davranmalarının birkaç temel nedeni var.
1- Temel sorun, hayatında hiç sigorta yaptırmamış kişilerin, eski model araçlarını sigorta ettirmek istemelerinden kaynaklanıyor. Şirketler de bu tür araçların büyük oranda hileli hasarlara karıştıklarını tespit ettiklerinden, sigorta yapmama ya da pahalı yapma seçeneklerini kullanıyor. Yeri gelmişken belirteyim... Eski model araçlar, çoğunlukla hasar sahteciliğinde kullanılıyor.
2- Bazı araçların yedek parçalarının bulunmaması sigorta şirketlerinin hasar maliyetlerini olumsuz yönde etkiliyor.
3- Sigortacılara göre bir başka neden de, eski model araçların piyasa rayiç değerinin sağlıklı ve güncel tespit edilememesi. Hal böyle olunca da, sigorta şirketi bu tür araçlar için ya yüksek ya da düşük prim belirliyor. O zaman da sigortalı ile şirketler arasında uyuşmazlık çıkıyor. Marka vermek istemiyorum ama özellikle bazı yabancı araçlarda bu konuda yıllardır çok ciddi sorunlar yaşanıyor.
İşte bunlardan dolayı sigorta şirketleri eski model araçları sigortalamaktan kaçınıyor. “Bu nedenlerin hiçbiri bana uymuyor”diyeniniz varsa da.
Maalesef, ‘kurunun yanında yaş da yanar’ misali, şirketlerin bu uygulamasından herkes nasibini alıyor.
Ama başta da söylediğim
gibi. Sigorta şirketleri hiçbir koşul ve şart altında yaşlı araçları sigortalamıyor da değiller.
Paylaş