Paylaş
MADEN kazaları ve işçi ölümlerine değindiğim geçen yazımda, maden ocaklarının çok azının sigorta yaptırdığını belirterek, yazının sonunda, “Sigorta şirketlerinin denetleyip de sigorta yapmadığı maden ocağı sayısını bilseniz, şaşarsınız” demiştim. Birçok okuyucudan, ‘Nereden bilelim, yaz da öğrenelim’ tepkisi aldım. Ve araştırdım. Araştırdıkça da ortaya ilginç sonuçlar çıktı. Anlatacağım, ama önce bir tespitte bulunayım. Geçen hafta Başbakan’ın açıkladığı ekonomide dönüşüm paketine göre, yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretimi 2018’de iki katına çıkarılacak, aynı şekilde linyit havzalarında da termik santral kurulacak. Yani, önümüzdeki 5 yılda kömür yatırımı artarak devam edecek. Peki, bu ne demek? Biz bugün işçi ölümleri nedeniyle kömür ocaklarını kapatmayı tartışıyoruz, değil mi? Demek ki, hükümetin 5 yıl için böyle bir tasarrufu yok, aksine daha çok kömür üretilmesi gerekiyor. Bu birincisi. İkincisi ise, mevcut haliyle devam edersek, önümüzdeki 5 yıl biz daha çok Soma ve Ermenek faciaları yaşarız demek.
Bu tespitten sonra gelelim asıl konumuza yani, madenlerin ve bu madenlerde çalışan işçilerin kaçının sigortalı olduğuna. Yaptığım araştırma sonucunda ortaya çıkan tablo şu:
RİSKE KARŞI SİGORTA
Türkiye’de yaklaşık 14 bine yakın maden bulunuyor ve bunların sadece bin 800’ü sigortalı. Sigorta derken de kastettiğimiz; hem maden hem makineler hem de o madenlerde çalışan işçilerin sigortasından bahsediyorum. Daha da vahimi var. Araştırmam sonunda öğrendim ki, madenlerde kullanılan makinelerin hepsi sigortalı. Daha açık şöyle anlatayım. Maden işletmelerinin gerek madeni çıkarmak gerekse nakletmek üzere kullandığı; sondaj makinelerinden enjeksiyon makinelerine, yükleyici ve taşıyıcılara, kamyonlara kadar istisnasız tüm makineler olası kazalara ve risklere karşı sigortalı. En ufağından en büyüğüne kadar sigortası yapılmamış bir tane bile makine yok ve her yıl da sigortaları yenileniyor.
Neden biliyor musunuz? Çünkü madenlerde kullanılan tüm makineler ya finansal kiralama şirketlerinden uzun vadeli kiralanarak ya da bankadan kredi kullanılarak alınıyor. Hal böyle olunca da gerek finansal kiralama şirketi gerekse de banka önce sigortayı yapıyor, her yıl da poliçeyi otomatik yeniliyor. Yani, sigorta yoksa makinede yok. Olaya bakın siz. Madende kullandığın tüm makineyi zorunlu ya da değil sigortalatacaksın ama o makineleri kullanarak madeni çıkartan işçiyi; ‘prim yüksek’, ‘sigorta şirketi çok fazla güvenlik önlemi istiyor’ diye bahanelerle sigortalamayacaksın. Böyle vicdansızlık olabilir mi? Sonra da işçiler kazada hayatını kaybedince ülke olarak; sosyal güvenlikten maaş mı bağlasak, şu kadar tazminat mı versek, kredi borçlarını mı ertelesek diye kara kara düşüneceğiz. Makineye bir zarar gelse, sigorta parayı tık diye ya bankaya ya da finansal kiralama şirketine ödüyor; maden sahibi de gidip aynı şartlarda aynı makineyi bir daha alıyor, işine devam ediyor. Pes ki, ne pes.
14 bin madenden 1800’ü sigortalı
Türkiye’de yaklaşık 14 bine yakın maden işletmesi bulunuyor. Bu işletmelerin sadece bin 800’e yakını sigortalı. Yani, bin 800 maden işletmesinde çalışan işçilerin, kaza sonucu vefat etmeleri ya da sakat kalmalarına karşı sigortası bulunuyor. Peki sigorta olunca kaza olmuyor mu, işçiler ölmüyor mu? Sigortalı madende olası bir kazada sigortanın ödeyeceği tazminat milyar liraları bulacağından sigorta şirketi, başta iş güvenliği olmak üzere her türlü önlemin alınmasını istiyor. İstemekle kalmıyor, uzmanlarla denetliyor. Her yıl da bu denetim yapılıyor. O nedenle gelişmiş ülkelerde maden işletmelerinde sigorta zorunlu ve sigortası olmayan madene faaliyet izni verilmiyor.
Önlem almayanı sigortalamıyoruz
Peki, sigorta şirketleri neden madenleri sigortalamak istemiyor? Axa Grubu CEO’su Cemal Ererdi, iş kalitesi, donanım yetersizliği, iş güvenliğindeki sorunlar ve bu konularda yeterli kalite görülmediğinden reasürörlerin teminat vermediğini, sigorta şirketlerinin de sigorta yapmadığını söylüyor. Ererdi, açık madenlerin risk incelemesi sonucu sigorta kapsamına alınabildiğini belirterek, “Riske göre özel fiyatla ve limit uygulayarak sigorta yapılıyor. Bizde bazı madenlerin sigortaları var. Bunlar da gerekli önlemleri almış işletmeler ve sigortanın içine işçiler de giriyor. Yani riski doğru değerlendiren ve yeterli önlemleri alan işletmelerde sigorta yapılıyor, ancak bunu tamamen göz ardı eden işletmeler sigortalanmıyor” diyor. Ererdi, şöyle konuşuyor: “Güney Amerika’da sigortanın zorunlu tutulduğu ülkeler var. Bu sayede riskler daha iyi noktaya getiriliyor ve işçi ölümleri azalıyor.”
Garanti Emeklilik’in notu yükseldi
Sigorta ve bireysel emeklilik şirketleri içerisinde kurumsal Yönetim Uyum Derecelendirme notu alan ilk şirket olan Garanti Emeklilik ve Hayat, halka açık olmayan şirketler içerisinde de en yüksek nota sahip şirket oldu. SPK’nın Kurumsal Yönetim İlkelerine Uyum Derecelendirme Metodolojisine uygun olarak, Kobirate Uluslararası Kredi Derecelendirme ve Kurumsal Yönetim Hizmetleri tarafından yapılan değerlendirmelerde Garanti Emeklilik ve Hayat’ın Kurumsal Yönetim Uyum Derecelendirme notu 9.07 oldu. Garanti Emeklilik Genel Müdürü Cemal Onaran, SPK’nın kurumsal yönetim ilkelerine titizlikle uyduklarını vurgulayarak, “Geçen yıl yaptırdığımız değerlendirme sonucunda 8.01’lik bir derecelendirme notu almıştık. Bu yılki değerlendirmede ise derece notumuzu 9.07’e yükseltildi” dedi.
Paylaş