PaylaÅŸ
Anlatayım; öyle bol bol rakam verip, kafa karıştırmadan, işin özünü anlatayım. Önce kısa bir bilgi. KGF, kredi veren bir kurum değil, bankaların verdiği kredilere kefil olan bir kurum. Hani yıllardır, işletmelerin, ‘yeterli teminatımız yok, bankadan kredi alamıyoruz’ diye şikayet ettiği sorunu çözen bir model. Daha açık bir anlatımla, KGF; krediye ulaşmakta zorlanan KOBİ’lerin vereceği teminat ve kefaleti belli oranda karşılayan, bu sayede de teminat sorunu çeken şirketlerin finansmana erişimine imkan tanıyan bir sistem. Peki, sağlanan kefalet oranı nedir? KGF, işletmelere yüzde 80 oranında kefil olabiliyor. Yani, KOBİ’yseniz ve bankadan 500 bin liralık kredi kullanacaksanız, 400 bin lirasına kefil oluyor. Bir de Hazine kaynaklı verilen kefalet var ki, ihracatçı KOBİ’ler için oran yüzde 100’e kadar çıkıyor. KGF kefaletinden yararlanmak için de yapılacak tek şey, bankaya başvurmak. Yeri gelmişken şunu da belirteyim, bankalar, KGF kefaleti ile kredi kullandırmada tamamen bağımsızlar. Yani, ‘kefalet sisteminden yararlanmak istedim ama banka kredi vermedi’ diye şikayet etmenin pek de anlamı yok, çünkü banka ister verir, ister vermez.
ELEÅžTÄ°RÄ°LER NE KADAR HAKLI?
Tamam, bankalar, KGF de olsa tüm KOBİ’lere kredi vermiyor. Tamam, kredi kullanırken kesinti oranları kimilerine yüksek geliyor ki, bu konuya gelecek yazımda detaylı değineceğim. Tamam, bankalar, devlet garantisi ile kredi veriyor, ödenmezse bu paralar Hazine’nin kasasından çıkacak. Tamam, KGF kredileri ile sorunlu kredi oranı önümüzdeki dönemde yükselecek.
Tüm bu eleştirilere katılıyorum; kiminde haklılık payı var, kiminde bana göre yok. Ama konuya bir de şöyle bakın. Son bir senedir ekonomide ciddi bir daralma var. Düne kadar KOBİ’ler bankalara olan borçlarını ödeyemiyor; ipotek, teminat mektubu bulamıyor; bankalar da kredi vermekten kaçıyor hatta verdiği kredileri bile geri çağırmaya çalışıyordu. Hal böyle olunca da ekonomi daha da daralmaya başlamıştı.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ ÖNEMLİ
Önce KGF sistemi devreye sokuldu ardından Hazine desteği sağlandı ve daha önce bankaların kapısından dönen KOBİ’ler, kredi kullanmaya başladı, Hazine desteğini arkasına alan bankalar da kredi musluklarını açtı. Sonuç; işletmeler finansmana ulaştı, bankalar bilançolarını bozmadan kredi verdi ve piyasa rahatladı, ekonomiye can suyu oldu. Hadi, bir-iki rakam da vereyim. Son 15 ayda yani, ekonominin tıkandığı dönemde, 152 binin üzerinde işletme KGF imkanından yararlanmış ve KGF de yaklaşık 113 milyar liralık kefil olmuş. Demek ki, bankalar KGF de olsa kredi vermiyor değilmiş. 152 bin KOBİ kredi almış.
Neymiş efendim, işletmeler bu kredileri ya sermaye olsun diye ya da önceki borçlarını ödemekte kullanmış, hatta çalışanın maaşlarını ödeyen bile varmış. Tamam da arkadaş, sen sonuca bak. Bu işletmeler, bu model sayesinde rahat bir nefes almış mı, işini çevirebilmiş mi; sen ona bak. Zaten KGF’nin harekete geçirilmesinin, Hazine’nin destek vermesinin nedeni de bu değil mi; piyasayı rahatlatıp, ekonomiyi bir ölçüde canlandırmak.
Önemli olan konu bence baÅŸka. KGF doÄŸru bir model ve bunun sürdürülebilir olması lazım. Evet, belki referandum nedeniyle piyasayı rahatlatmak için bu model harekete geçirildi ama görüldü ki, reel sektör hem kolay hem de ucuz finansmana ulaşıyor, bankalar da sorunsuz KOBİ’lere destek olabiliyor. DiyeceÄŸim o ki, sorunlu kredi oranlarını artırmadan, devletin kasasına yeni bir yük getirmeden KGF modelini tüm finans kurumlarına yayıp; bundan sonra üreten, istihdam yaratan iÅŸletmeler için uygulamamız lazım. Â
PaylaÅŸ