Kasko fiyatında damping başladı, sigorta yaptırmanın tam zamanı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
AÇIKÇASI, günün birinde sigortacılıkla ilgili böyle bir yazı yazacağımı söyleselerdi, mümkün değil inanmazdım. Meğer kriz nelere kadirmiş.
Yazımın sonunda söyleyeceğimi peşin peşin başta belirteyim. Eğer otomobilinizin sigortası yoksa, kasko sigortası yaptırmanın tam zamanı. Bu fırsatı kaçırmayın derim.
Hani tekstilde dönemsel indirimler vardır... Mağazalar belli başlı aylarda ’fırsat’ adı altında kampanyalar düzenlerler; "yüzde 50 indirim", "üç tane alana bir tane bedava", "kredi kartına 10 taksit" gibi. İşte sigorta şirketleri şimdilerde kasko sigortasında aynı tarz kampanyalara başladılar. Nedeni de ekonomik kriz.
Bu hale nasıl gelindiğini baştan itibaren anlatalım ki, daha net anlaşılsın. Malumunuz, bugün dünya global ekonomik krizle çalkanıyor. Türkiye ise, geçen senenin ortalarından itibaren ekonomik durgunluğun içine zaten girmişti ve global kriz de üzerine gelince kimi sektörler bu durumdan ciddi anlamda etkilenmeye başladı. Bu sektörlerin başında da sigortacılık geliyor. Çünkü sigorta sektörü ekonomideki dalgalanmalardan, tüketicilerin alış-veriş ve tasarruf eğilimlerinden birebir etkilenen bir sektör. Daha açık bir anlatımla, kriz dönemlerinde ticari işletmelerden tutun da sokaktaki vatandaşa kadar hemen hemen tüm kesimler, ilk tasarruf tedbirine sigorta harcamalarını kesmekle başlıyor.
Diğer taraftan da kriz nedeniyle otomobil ve konut satışlarındaki durgunluk direk olarak sigortacılığa yansıyor. Yani, otomobil şirketi otomobil, inşaatçı da konut satamayınca sigorta şirketi de sigorta yapamıyor.
Kıyasıya fiyat rekabeti
İşte bugün durum aynen budur. Kriz nedeniyle otomobil ve konut satılamadığı için sigorta sektörünün neredeyse ana girdisini oluşturan kasko ve konut poliçeleri satışı sekteye uğradı. Öte yandan, bankalar da kredi vermedikleri ya da kriz nedeniyle tüketiciler kredi kullanmaktan kaçındıkları için hayat sigortası satışı da neredeyse durma noktasına geldi. Yani, sigorta şirketleri yeni poliçe kesemiyor, dolayısıyla da prim üretemiyor.
Nitekim, sigorta sektörünün 2008 yılının Ocak-Eylül dönemine ait resmi verilerine bakıldığında bu durum daha iyi anlaşılıyor.
Çok detaya girmeden bir-iki rakam vereceğim. Bu yılın dokuz aylık döneminde 8.8 milyar YTL prim üretilerek, geçen yılın aynı dönemine oranla reel bazda sigorta sektörü yüzde 1’e yakın küçüldü. Ne ilginç ki, geçen yılın 9 aylık döneminde 23.1 milyon olan poliçe adedi, bu yılın aynı döneminde yüzde 14 artışla 26.3 milyona çıktı. Demek ki, sigorta şirketleri poliçe satmışlar ama karşılığında kendilerine para kazanamamışlar. Dikkatinizi çekerim ocak-eylül döneminden bahsediyorum. Yani, global krizin pik seviyeye henüz çıkmadığı bir dönem.
Krizi avantaja çevirmek
Bu tablonun yılın son çeyreğinden değişmeyeceğini, hatta Türkiye’yi de etkisi altına alan global kriz nedeniyle durumun çok daha kötü olacağını bilen sigorta şirketleri, şimdilerde özellikle kasko sigortasında fiyatları daha da aşağı çekip, kampanyalar düzenleyerek bir anlamda ayakta kalma mücadelesi veriyor.
Niye kasko sigortası diyecek olursanız. Sigorta şirketlerinin en fazla poliçe satıp, prim ürettikleri branş bu da ondan. Dolayısıyla kasko sigortasında hiçbir şirketin pazar kaybına tahammülü yok.
İşte bu yüzden son günlerde sigorta şirketlerinden ’bize sormadan kasko yaptırmayın’, ’kaskoda fiyatları düşürdük’, ’özel sürücülere özel indirimler’ tarzı kampanyaları sıkça duyar olduk. Ve önümüzdeki günlerde hemen hemen tüm şirketler bu tarz fiyat dampingi furyasına katılacaklar.
O nedenle diyorum ki; otomobiliniz sigortalı değilse, bu kriz ortamından ve şirketlerin birbirlerinden sigortalı çalmak ve portföy kaybetmeme adına aralarında girdikleri fiyat rekabetinden yararlanıp, kasko sigortası yaptırın. Tam zamanıdır. İnanın bu dönemde üç otuz paraya arıcınızı sigortalatabilirsiniz. Krizi avantaja çevirmek de bu olsa gerek.
Son olarak şunu da belirteyim. Bu fiyat rekabetiyle oluşan damping dönemi tüketicinin yararına ama sigorta şirketlerinin çok ciddi zararına. Ve önümüzdeki yıllarda bunun faturasını birileri ödeyecek. O birileri de biliyoruz ki, tüketici olmayacak.
Bakıyorsunuz, 2007 yılının 9 aylık döneminde sigortacılar toplam 23 milyon 128 bin adet poliçe satışı gerçekleştirmişken, 2008’in aynı döneminde poliçe satışını 26 milyon 344 bine çıkartmışlar. Yani, poliçe sayısı yüzde 14 artmış.
Daha başka bir anlatımla sigorta sektörü bu yılın Ocak-Eylül döneminde üretimde reel olarak yüzde 1 oranında küçülürken, poliçe satışında ise yine reel olarak yüzde 3’e yakın artış göstermiş. İlginç değil mi?
Daha bitmedi... Bu yılın ilk üç ayının sonunda poliçe sayısı 14 milyon civarındayken, eylül ayı sonuna baktığınızda poliçe sayısı 26.3 milyon adete çıkıyor. Yani, yüzde 85’e yakın bir artış oluyor. Ciddi bir oran.
Tabi şimdi soracaksınız, bu nasıl oluyor diye. Yine en basit haliyle anlatayım. Sigorta şirketleri gerek global krizden gerekse de iç pazarda ekonomideki durgunluktan; tabi biraz da rekabetten dolayı, sigorta fiyatlarını aşağı çekince poliçe sayısı artıyor ama bu artış aynı oranda prim üretimine yansımıyor. İşte olay bu kadar basit.