VAN depremi sonrası, ‘istifa et’ çağrılarına Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, TBMM Genel Kurulu’nda, “İstifa etsem ne olacak, ne değişecek” cevabını vermişti. Çok doğru. Hiçbir şey değişmeyecek.
Tıpkı, önümüzdeki dönemde gündeme gelecek olan ve yine Erdoğan Bayraktar’ın açıkladığı, Afet Riski Altındaki Yapılar Kanun Taslağı ile hiçbir şeyin değişmeyeceği gibi. Neden değişmez biliyor musunuz? Çünkü kanunlar çıkarmak, sembolik olarak uygulamaya koymak bir işe yaramıyor da ondan. Nitekim, depreme hazırlık anlamında, 99’dan sonra birçok kanun çıktı ama ne doğru dürüst uygulanabildi ne de arkasında duruldu. Van depremi oldu, şimdi yeni bir kanun taslağı gündemde. Özetle… Depreme dayanıksız ve kaçak yapılar rehabilite edilecek… Vatandaşın evinin yerine yenisi yapılacak ya da başka yerden ev verilecek. Bu arada da kira yardımı yapılacak. Vatandaş bunların hiçbirini kabul etmezse, kamulaştırma yoluna gidilecek. Erdoğan Bayraktar’ın açıklamalarına göre de sadece İstanbul’da yıkılması gereken, oturulamayacak durumda 14 bin bina varmış. Afet Riski Altındaki Yapılar Kanun Taslağı ile yapılacaklar yeni mi? Değil. Bugüne kadar kentsel dönüşüm ya da deprem master planı adı altındaki projeler veya uygulamalarda bunların çoğu vardı. Yapıldı mı; daha doğrusu yapılabildi mi? Hayır. HALKA GERÇEKLER ANLATILMALI Açıkça söyleyeyim, ülkenin depreme hazırlanması, kanunların uygulanabilmesinin tek bir yolu var. Halkın mutabakatı ve ortak konsensüs. Bu mutabakatın sağlanabilmesi için de devlet büyüklerinin çıkıp, halka doğruları ve gerçekleri söylemesi gerekiyor. Peki, nedir bu gerçekler? İstanbul’dan bahsedeceksek. Toplam konut sayısı 2 milyon 800 bine yakın. Olası bir depremde 200 bine yakın binanın hasar göreceği ve toplam konutların yüzde 2’sinin -ki, bu da 56 bin konut anlamına geliyor- ağır hasara maruz kalacağı tahmin ediliyor. 99 depreminden önce İstanbul’da toplam konut sayısı 2 milyona yakındı ve bunların yarısına yakını hiçbir mühendislik hizmetinden yararlanmamıştı. Bugün ise, ön etüdü yapılmış bina sayısı yüzde 20’yi bile geçmiyor. İstanbul’un, özellikle belli semtlerindeki binalar, her sene bir kat çıkılarak ve çoğu da zayıf betonla yapılan apartmanlar. Bu tür binaların sayısının 500 bine yakın olduğu tahmin ediliyor. Bunları ben söylemiyorum. Devletin elinde bulunan ve yapılmış bilimsel araştırmaların sonuçları. Ama maalesef bir türlü ortaya çıkartılmayan ve kamuoyu ile paylaşılmayan araştırmalar. KAÇ KANUN ÇIKTI AMA UYGULANAMADI Devam ediyorum… İstanbul’da depreme dayanıksız konutların rehabilitasyonu için son 10 yıldır, belediyelerin uygulamaya koyduğu projelerle; bankaların ucuz kredi vermesinden tutun da birçok çalışma yapıldı. Ama sonuç alınamadı. Hatta, hükümetin daha önce çıkardığı kentsel dönüşüm projesi, İstanbul’da belli semtlerde uygulamaya bile çalışıldı… Küçük parseller büyük hale getirilip, yeni konutlar yapılmak istendi. Sonuç mu? Hüsran. Apartmanlarda ortak karar alınamadı. Kimileri, müteahhitlerle anlaşıp, bir evi karşılığında birkaç ev kapmanın hesabını yaptı. Kimileri, ‘kalacak başka yerim yok’ dedi. Kimileri de, evini bırakmak istemedi. O nedenle önce, gerçeklerin kamuoyuna anlatılması, sonra halkın ortak mutabakatı ile depreme hazırlanılması ve radikal kararlar alınması gerekiyor. Yoksa, bu sefer de ‘kamulaştırma’, ‘evimin değerini alamadım’ gibi yıllarca sürecek davalar yüzünden, bir arpa boyu yol alınamayacak. Son olarak şunu da belirteyim. Van depremi sonrası gerek hükümetin söylemlerinde gerekse de yapılan çalışmalarda sigorta konusuna hemen hemen hiç değinilmiyor. Anlaşılan Van depreminden de ders alınmadı. Bilinmeli ki, içinde sigorta sisteminin olmadığı uygulamalarla, depreme tam anlamıyla hazırlıklı olamayız.