Çok konuşulup tartışılan sigortacılıkta yabancı sermaye oranı...
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
OKUYUCULARIMDAN her gün sigorta ile ilgili onlarca e-posta alıyorum. Kimileri soru soruyor, kimileri yorum yapıyor, kimileri de, çoğunlukla şikayetlerini dile getiriyor. Soruların bir kısmına yine sayfadaki Danışma Köşesi’nde cevap vermeye çalışıyorum. Bir kısım postalara da, yetişebildiğim ölçüde, şahsen dönüş yapıyorum.
Geçenlerde bir okuyucumdan gelen bir elektronik posta ise ilgimi çekti. Sizlerle de paylaşıyorum: "Sigorta sektörünün yabancı şirketlerin hakimiyetine geçtiği söyleniyor. Yabancıların pazar payı hakkında da her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Gerçekten pazarın tamamına artık yabancılar mı hakim? Eğer durum böyleyse, bu ileride birtakım sorunlara yolaçmaz mı?"
Gerçekten de yabancı sermayenin son 3-4 yıldır Türk sigorta sektörüne yoğun ilgi göstermeye başlamasıyla da bu konuda, her kafadan ayrı bir ses ve ayrı bir yorum çıkmaya başladı. Belli ki, bu söylemler tüketicide de ciddi kafa karışıklığı yaratıyor. Dolayısıyla da bu konuya bir açıklık getirmek gerekiyor.
23 ŞİRKET EL DEĞİŞTİRDİ
Öncelikle şunun altını çizeyim, Türkiye’deki kural ve kaidelere uyulduğu müddetçe bana göre sermayenin yerlisi, yabancısı olmaz. Şu anda pazardaki yabancı sermayeli şirketler tamamen Türk sigortacılık kurallarına ve yasalarına göre faaliyet gösteriyorlar; Türkiye’deki denetim kuruluşları tarafından denetleniyorlar.
Gelelim konumuza. Yani, Türk sigorta pazarında yabancı sermayenin ağırlığına ve pazardaki konumuna.
Yukarıda da değindiğim gibi son 3-4 yıldır yabancı sermayenin, daha doğrusu dünyanın büyük sigorta devlerinin, Türk sigorta sektörüne ilgisi çok büyük oldu. Ve bu süreç içinde 15 şirketin tüm hisselerini yabancı sermaye alırken; 8 şirkete de yabancılar, çoğunluk hisseyle orta oldular. Kısaca 3-4 yıl içinde yerli sermayeli 23 şirket el değiştirdi. Yine bu dönemde 6 tanede yüzde 100 yabancı sermayeli yeni şirket kuruldu.
SERMAYENİN YÜZDE 63’ÜNE SAHİPLER
Bugüne geldiğimizde sigorta sektöründe toplam 52 şirket faaliyet gösteriyor. Bu şirketlerden 11 tanesi hem hayat sigortası, hem de bireysel emeklilik planları satıyor.
52 şirketin 28 tanesi yüzde 100 yabancı sermayeli. 10 şirkette ise yabancı sermayenin ortaklığı var ki, bu hisseler yüzde 50 ve üzeri oranlarda. Ve Türk sigorta sektöründe 14 şirket yüzde 100 yerli sermayeli. Daha iyi anlaşılması için küçük bir not ileteyim. Yabancı sermaye Türk pazarına bu kadar yoğun ilgi göstermezden önce yani, 4 yıl önce, sigorta pazarında yüzde 100 yabancı sermayeli sadece 6 şirket faaliyet gösteriyordu. 5 şirkette de yabancı sermayenin payı vardı.
Bugün Türk sigorta sektöründe toplam sermayenin yaklaşık yüzde 63’ü yabancı sermayeye ait. Yerli sermayenin payı ise yaklaşık yüzde 34. (Sermaye oranı hesaplanırken halka açık şirketlerde halka açıklık oranları hesaba katılmamıştır.)
PAZARIN YÜZDE 59’U YABANCILARIN
Gelelim üzerinde spekülasyon yapılan ve her kafadan ayrı sesin çıktığı pazar payı konusuna. Yabancı sermayenin sigorta sektöründeki toplam pazar payı yüzde 59. Daha doğrusu, yüzde 100 yabancı sermayeli şirketlerin pazar payı ile, yerli ve yabancı ortaklı şirketlerdeki sadece yabancı sermayenin payını hesapladığınızda; yabancı sermayenin pazarın yüzde 59’una hakim olduğu ortaya çıkıyor. Yabancı sermayede ağırlığı ise, Fransızlar oluşturuyor. Son 3-4 yılda özellikle Fransız sermayesinin sigorta sektörüne ilgisi bir hayli yoğun. Fransızları, Alman ve ABD sermayesi izliyor. Türk sigorta sektörüne yatırım yapan ülkeler arasında; İngiltere, Hollanda, Yunanistan, Belçika, Avusturya, İsviçre, İtalya ve İspanya da geliyor.
Evet, Türk sigorta sektöründe yabancı sermayenin durumu şimdilik böyle. Önümüzdeki dönemde bu oranlar değişir mi derseniz; global kriz bitene kadar değişmeyeceği kesin. Ama ondan sonrası bilinmez.
ZAMANLAMA ÇOK DOĞRUYDU
Son olarak bir noktanın daha altını çizmek istiyorum. Belki bu görüşüme bazı kesimler karşı çıkabilir. Yabancı sermayenin Türk sigorta sektörüne yatırım yapma zamanlaması gerçekten çok doğruydu. Hele ki, bugünleri hesaba katınca bunun ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Çünkü, özellikle bazı şirketleri o dönem yabancı sermaye almasaydı ya zaman içinde ya da bugünkü global kriz ortamında bu şirketler kapısına kilit vurmak zorunda kalacaktı.
Nitekim, o dönemlerde bu şirketlerden birisinin yöneticisinin satış sonrası, "Eğer satamasaydık, bitmiştik" dediğini daha dün gibi hatırlıyorum.