Evet, bizim oğlan okula başladı. Ödevler, el yazısı muhabbeti derken okul hikayesine kaptırdık kendimizi. Ama ben başka bir konuda daha çok hassasım. O da spor...
Bir kere, bütün çocukların küçük yaşta spora başlamaları ve alışmaları gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde 35 yaşında spor salonlarına üye olup senenin yarısında gitmeyen, her sabah, "ay bu gün gitmesem mi!" diye uyanan, ite kaka spor yapan insanlar haline geliyoruz.
Sinan’dan daha büyük, hatta ergen çocukları olan babalarla konuşmuştum bir kere. Bana özellikle erkek çocukların spor yapmaları gerektiğini öğütlemişti. Mümkünse de grup sporu... Böylece yaşı gelince bar pavyon dolaşacağına daha yararlı şeyler yapabilir, demişlerdi.
Ben de spor izlemeye bayılan, ama spor yapmamış olan, yine de spor yapmaya çalışan bir anne olarak, oğlumu okuldan önce sporla tanıştırmak istedim.
Geçen sene beş oğlan için aikido kursu ayarlamıştık. Gerçekten de her hafta sonu iki gün derse gitmişlerdi. Bu sene benimki okulda ciddi olarak basketbola başladı. Her cuma ve pazartesi, derslerden sonra antrenmanı var. Dolayısı ile aikido’yu bir süre için erteledik...
Çalışmalar sırasında bazen gidip onları seyrediyorum. Çok keyif aldıkları belli. Bir keresinde eve dönerken ona çok şanslı olduğunu söyledim. "İleride bana çok dua edeceksin. Çünkü okul arkadaşların var; benim arkadaşlarımın çocukları olan arkadaşların var. Bir de spor arkadaşların olacak ve onlarla da ayrı programlar yapacak, gezeceksin" dedim. Şimdiden etki altında bırakıyorum onu!!!
BU KİTABI OKUYUN
Sonra elime bir kitap geçti. Optimist Yayınları’ndan çıkan Dr. Eric Small’un yazdığı "Çocuk ve Spor" adlı kitaptı bu. İçinde de sporcu ebeveyni olmakla ilgili sayfa sayfa yazı vardı.
Doğru ya, işe hiç bu taraftan bakmamıştım. Daha işin başında olduğum için belki de... İleride maçlar, yarışlar başlayacak. Ve biz maç seyretmeye gideceğiz. Yazıyı yazmadan evvelki antrenmanı camdan seyrederken son dakikalarda iki grup arasında bir yarış vardı. 15 basket atan kazanıyordu. Onları seyrederken kendimden geçmişim... Birden kendimi kapı eşiğinden kendi kendime kısık sesle bağırma çabaları, ahlamalar ohlamalar içinde buldum. O zaman anladım ki bu kitaba biraz bakmam lazım.
Oğlumun iyi ve başarılı bir sporcu olmasını istiyorum ama bu arada ben de doğru ve örnek bir sporcu annesi olmasını da öğrenmem lazım. Evet, sigarayı bıraktım, spora başladım. Bunlar iyi şeyler ama, oğlunun maçında diğer çocuklara laf eden bir anne olursam da fena bir durum olur.
Bu kitapta beslenmeden doğru spor seçimine, spora göre karakter yapısından iyi antrenörün özelliklerine kadar pek çok şey var. Tabii sadece çocuklar değil, ergenler için de geçer, orada yazılanlar.
BİR BABANIN GÖZÜNDEN
Yine bir kitaptan bahsetmek istiyorum. İlke Gürsoy’u Milliyet ve Parents okurları tanırlar. Babalık tecrübelerini aktaran bir arkadaşımızdır. Kendisinin işe başladığı günü bilirim! Neydi o günler geyiği yapmayacağım ama pırıl pırıl bir cevher olan İlke, gerçekten espri anlayışı da olan çalışkan biri. Sabah sabah yaptığım abuk esprileri bir tek o anlar, o gülerdi.
Onun da artık bir kitabı var. Kelebek Yayınları’ndan çıkan kitabın adı, "Oğlum Mozart Dinlesin mi?" Bir nefeste okudum bitirdim. İnanın siz de o kadar çabuk okuyacaksınız.
Bazı şeyleri babaların gözünden görmek açısından da faydalı. Biz burada kadın kadına geçinip gidiyoruz, biliyorum. Ama babaları da fazla harcamamak lazım.
Değil mi İlke? Hálá kesmedin mi şu sakallarını!!!
Bütün çocuklar sinemaya!
Çocukların ve çocuk kalmayı başaranların büyük bir heyecanla beklediği Uluslararası İstanbul Çocuk Filmleri Festivali, salı günü başlıyor. 14-30 Kasım arasında dördüncü kez gerçekleştirilecek olan festival, 40’ın üzerinde ülkeden 100’ün üzerinde filmi çocuklarla buluşturuyor. Pedagoglar tarafından izlenmiş ve onaylanmış filmler, iki hafta boyunca 2-15 yaş arası çocuklarla buluşacak. Festival bu yıl iki ana bölüme ayrılıyor: Birincisi; 15-16 Kasım tarihlerinde Ihlamur Kasrı’nda gerçekleştirilecek olan yarışma ve atölye çalışmaları gibi, çocuklara sinemanın kamera arkasını tanıştırmaya ve sevdirmeye yönelik faaliyetleri kapsıyor. İkinci bölüm ise 17-30 Kasım arasında sadece İstanbul Cinecity Sinemaları ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek olan film gösterimlerinden oluşuyor. Filmler; Cinecity D-Point Etiler, Bonus Premium Cinecity Trio Kozyatağı, Cinecity Olivium Zeytinburnu ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Balmumcu olmak üzere 4 farklı noktada gösterilecek. İşte sizin için seçtiğimiz filmler.
BARBAZAN: Balder Westein & Patrick Raats’in yönettiği, 2005 yapımı olan Hollanda filmi sözsüz. Altı yaş üzeri için öneriliyor. Filmde, İnanılmaz Barbazan cüretkar akrobasi numaraları ve sihirli hileleri ile karşınızda. Peki acaba Barbazan düşünüldüğü kadar inanılmaz mı? Neyse ki sadık yardımcısı Fritz her zaman yanında!
AY ÇOCUKLARI: Manuela Stacke’nin yönettiği 2006 Alman yapımı film 87 dakika, Türkçe seslendirmeli ve 6 yaş üzeri için. Konusu şöyle: Henüz altı yaşında olan Paul her öğleden sonra 12 yaşındaki abisini ziyarete gitmektedir. Abisinin tedavisi olmayan Ay Hastalığı vardır ve evden dışarı çıkmaması gerekmektedir. Lisa, vakit geçirmek için hayal ürünü bir oyun uydurur: Paul uzayda kaybolmuş bir uzay gemisi kaptanıdır. Fakat Lisa’nın hayatında ilk defa aşık olmadan önce yolda onu bekleyen ve gitgide daha önemli hale gelen başka bir randevusu vardır. Abi ve kardeş olarak bu yeni gerçeklikle yaşamayı öğrenmeleri gerekecektir.
RENKLER: Yaklaşık üç saatlik İspanyol filminin yönetmeni Marcial Carrillo. Sözsüz olan film, 2 yaşından büyük çocuklar için uygun. Filmde, birkaç arkadaş canlısı kalem, ufak çocuğun yatak odasını çizerler. En genç olanı resmi bitirebilmek için diğerlerinin ona yardım etmesini ister. "Renkler" arkadaşlığın ve takım çalışmasının önemini anlatan hoş bir hikaye.
DOBRİNYA VE EJDERHA: 65 dakikalık 2006 yapımı Rus filminin yönetmeni İlya Maksimov. 13 yaş ve üstü çocuklara uygun olan film Türkçe altyazılı. Konusu şöyle: Dobrinya, Nikitich Dük’ünün yeğeni Zabava’yı ejderhanın pençelerinden kurtarmak için yola çıkar. Dobrinya ve genç dostu Yelisey’in, kendilerini bekleyenleri fark etmeleri kolay olmayacaktır. Dobrinya’nın çok çetin bir sınav vermesi gerekmektedir. Dürüst ve samimi Dobrinya ve dostu Yelisey karşısında yaşlı cadı bile güçsüz düşecektir.
BABAMI ÖZLÜYORUM: İki yaş üzeri çocuklar için uygun olan sözsüz film 2005 Fransız yapımı. 12 dakikalık filmin yönetmeni Cedric Babouche. Sekiz yaşındaki Antoine, babasını bir uçak kazasında kaybetmiştir. Babasının ölümünü kabullenemez. En sonunda sağlığına kavuşup bu ölümü bir rüya sırasında kabul edecek ve yas tutmaya başlayacaktır.
LEPEL: Hollanda yapımı film 92 dakika ve Türkçe altyazılı oynayacak. Willem van de Sande Bakhuyzen’ın yönettiği film, dokuz yaş üzeri çocuklar için. Lepel, kötü büyükannesinin yanından kaçan dokuz yaşındaki Lepel’in macera dolu yaşamını anlatıyor.
MARTA VE UÇAN BÜYÜKBABASI: 2006 Alman yapımı film 60 dakika. Türkçe altyazılı ve en az dokuz yaşındakiler için. Konusu şöyle: Martha’nın annesi Tita kendine yeni bir iş bulur ve Martha’yı büyükbabasına gönderir. Martha orada farklı bir aile hayatıyla tanışır. Martha, büyükbabasının aklının karışmasına neden olan bir hastalığı olduğunu fark eder.
FIRSATÇI: Sekiz dakikalık bu Finlandiya filmi, altyazılı oynayacak. 13 yaş ve üzeri çocuklar için uygun olan filmde, 10 yaşındaki Marko kendisiyle aynı yaştaki kapı komşusunu kıskanmaktadır. Marko, ailesi ve komşu çocuğuyla birlikte yolculuğa çıkarlar. Benzin istasyonunda durduklarında Marko fırsatın geldiğini düşünür.
İÇİNDE KEDİ OLAN KÖPEK: Yaklaşık 3.5 dakikalık sözsüz, iki yaşından itibaren seyredilebilecek bir İngiliz filmi. Siri Melchior yönetmiş. İçinde kedi olan ilginç bir köpeği anlatıyor. Kedi ve köpek aynı beden içerisinde yaşamaktadır ve bu doğal olarak problemlere neden olur. Sonunda, farklılıklarını kabul edip beraber çalışmanın onlara mutluluğu getirecek yegane yol olduğunu fark ederler.
DÖRDÜNCÜ KRAL: Almanya-İsviçre-İsveç ortak yapımı film 26 dakika ve 6 yaş üzeri çocuklar için uygun. Türkçe seslendirmeli gösterilecek. Soylu deve Chamberlin tarafından anlatılan hikayede, Dördüncü Kral, Bethlehem’deki ahırda diğer üç bilge adamla buluşmasına geç kalır. Ve olaylar gelişir...
BÜYÜLÜ AĞAÇ: Polonya yapımı film 24 dakika ve Türkçe altyazılı oynayacak. Dokuz yaş üzerindeki çocuklar için uygun ve 2006 yapımı. Filmde, Avrupa’da bir yerlerde büyüyen büyülü dev ağacın hikayesi var. Bir gün bu ağacı keserler ve kerestesinden türlü eşyalar yaparlar: Kızak, mobilya, oyuncaklar vb... Bu eşyalardan her biri, ağacın büyüsünün bir kısmını içinde barındırmaktadır. Satılmak için dükkana götürüldükleri zaman ilginç şeyler olmaya başlar.
TOMCAT: 14 dakikalık bu sözsüz Alman filmini 2 yaş ve üzeri çocukların seyretmesi öneriliyor. Konusu şöyle: Kediler dokuz canlıdır. Şans eseri aşık olunca depresyona giren erkek bir kedi ilk canını kaybeder ve sonrasında hayata tutunmaya karar verir.