Bu hafta benden mola... Babaya devrettim söz hakkımı. O da içindekileri bir döksün bakalım, baba olmak ne demekmiş...
Tüm çocukluğum boyunca, en güzel teşekkür metnini, Oscar heykelciğini elime aldıktan sonra okuyabilmeyi hayal etmişimdir: Aileme, arkadaşlarıma, yönetmene, tüm film ekibine...
Sevgili karım geçen gün elime káğıdı, kalemi verip, 'Haydi bakalım, bu hafta babalar günü, köşe senin, bir şeyler yaz,' dediğinde aklıma yukarıda sözünü ettiğim teşekkür konuşması geldi.
Oscar heykeli alan insanların o konuşmaları yaparken neler hissettiklerini öğrenebilmem pek olası değil. Ama baba olan insanların neler hissedebileceklerini artık ezbere biliyorum.
BEN BABASIZ BÜYÜDÜM
Ben babasız büyüdüm. Bir babaya sahip olmanın ne demek olduğunu bilmem. Ancak artık baba olmanın ne demek olduğunu, çok içeriden öğrendim. Kendi kendime hayatı sorgulamaya başladığım anlardan beri hep yaşamın anlamını ve sebebini merak ettim. Her insanın bir görevi olduğunu ve bu görevi yerine getirmek için dünyaya gelmiş olduğunu düşündüm.
Bütün hayat, kendi görevimi merak edip durdum. Sonra bir gün, bir hastanede, bir camın arkasında, bir hemşirenin kucağında, çığlıklar içinde ağlayan, sivri kafalı, mor suratlı, göbeğinden kordonu sallanan o küçük adamla göz göze geldim.
İşte o an öyle bir şey oldu ki kafamdaki hayatla ilgili tüm sorular cevaplandı. Benim hayattaki görevim, çığlık çığlığa tam karşımda duruyordu. Ben doğmuştum çünkü, oğlum doğmalıydı. Ben hayatımda çok şeyler görmüştüm, oğluma da göstermeliydim. Beni kollayan, koruyan insanlar olmuştu, ben de oğlumu korumalıydım. Benim görevim buydu.
Bazen düşündüğümde aklıma ablamla yaptığım konuşma gelir. Demiştim ki; 'Yıllarca Nora'yla kavga ettik, geçinemedik, bir flört bile edemedik. Şimdi onunla evleniyorum ve kendimi dünyanın en mutlu adamı gibi hissediyorum. Bu kadar mutlu olacağımı bilsem, onunla daha önce evlenirdim.'
Demişti ki; 'Bu dünyaya sizin vasıtanızla gelecek biri vardır. Zamanı o ayarlıyordur.'
HAYATIMIN TEŞEKKÜRÜ BU
Evet, zamanı o ayarladı. Biz gelmesi için çok uğraştık; o istediği zaman geldi. Şimdi fırsat elime geçmişken buradan herkese hayatımın en gerçek ve en güzel teşekkür konuşmasını yapmak istiyorum:
‘Herkesten önce beni bu dünyaya getiren anneme ve babama; beni büyüten ablalarıma, okuldan nefret etmemi sağlayıp antikacı olamama neden olan İzmir'deki kolejime, bütün hayat boyu beni terk eden ve terk ettiğimde giden sevgililerime, beni boşayan ilk karıma, ölünceye kadar aşık olmaktan vazgeçmeyeceğim ve oğlumu doğuran ikinci karıma, kızlarını bana veren kaynanam ve kayınbabama ve her şeyden önemlisi bu hayatında baba olarak beni seçen biricik oğlum Sinan'a, baba olmam için destek ve köstek olan herkese, hepinizin huzurunda sonsuz teşekkürler ediyorum.''
Ben dünyanın en mutlu kocası ve babasıyım. Umarım ikinci defa teşekkür yazısı yazmam için Leyla elini biraz çabuk tutar!!!
Şerif ÖZKILIÇ
Tip tip, cins cins baba var
Yarın Babalar Günü. Bu mühim günün şerefine, babalara özel, eğlenceli bir derleme hazırladık. Günümüzün yeni baba tiplerini ironik bir üslupla toparlamaya çalıştık. Tabii ki babalarımız bu kadar vahim durumda değillerdir ama arada size ya da eşlerinize aşina gelen kimi detaylar olacaktır... Bu arada Babalar Günü'nün ilk kez 19 Haziran 1910'da Washington'ın Spokone şehrinde kutlandığını biliyor muydunuz?
İDRAK ZORLUĞU ÇEKEN BABA
Bu tip babalar için çocuğun kız ya da erkek olması teorik açıdan pek fark yaratmasa da, erkek çocuk sahibi olmayı tercih ederler. Bu tip babalar, daha ziyade meslekleriyle uğraşırlar ve bir -ya da birkaç- çocuk sahibi olduklarını, ancak bir sorunla karşı karşıya kaldıklarında hatırlarlar. Eve geldiklerinde çocuğa bir 'bıdı bıdı' yapıp işlerinin, televizyonun ya da sofranın başına geçerler. Sinir bozan tiplerdir. Rutin hayatı ve asla şaşmayan düzenleri severler. Yaşları nispeten ileridir; 35 üstü gibi...
ÇOCUKTAN DAHA ÇOCUK BABA
Her yaştan olabilirler. Çocukları onlar için bir bahanedir. Çocuğa oyuncak seçerken kendi zevklerine göre oyuncak alır ve inanın, çocuktan daha çok oynarlar. Bunlar da erkek evlatlarına daha düşkündürler ama bunun sebebi şovenizm değildir. Bu tercih tamamen oyun ve eğlence bazlıdır. Canı top oynamak istiyorsa; 'Evet evet, pikniğe gidip top oynamak istiyorsun, değil mi? Eh, ne yapalım, vazife... Madem öyle, gel böyle,' diye önce çocuğun kanına girer, sonra onu kaptığı gibi pikniğe götürür, neticede de bütün gün oğlana pas atmadan, azgın bir tempoyla top oynar. Çocuğun bütün sıkıntı ve sorumluluğunu anneye havale eder; 'Ya, sen hallediverirsin be güzelim' cümlesini kurar kurmaz, depar atarak kaçarlar.
EVHAMLI BABA
Evhamlı babanın diğer adı; Eyvah Baba'dır! Yandınız, onun eve gelmesiyle terör başlar. Bütün günü evin dört bir yanında akrobatik hamlelerle geçiren çocuk, baba eve geldikten sonra sandalyeye tırmanırken bile gerilir. Zira baba çocuğa ve annneye doğru; 'NNNİİİYYYEEEAAA?!?' diye bağırmaya başlamıştır. Çocuk az yese derttir, çok yese 'neden?'dir. Kolunu sinek ısırsa doktora telefon açar, en olmadı anneye açtırır. Bu babaların ileriki yaşlarında çocuklarını gizli kamerayla takip etmeleri kuvvetle muhtemeldir. Annelere de dalaşmaya bayılırlar çünkü onların gayretlerini asla yeterli bulmazlar. Onları sık sık fazla rahat olmakla itham ederler. Mesela kumsaldayken, çocuk denize 5 metre kadar yaklaşacak olsa, anneye 'Çocuk denize düşecek, sen hálá buradasın!' diye haykırır, durduk yerde panik yaratırlar. Allah yardımcınız olsun...
FAZLA BABA
Bebeklik itibarıyla çocuğun peşinden ayrılmazlar. Mümkünse bebek doğduktan sonraki bir mühlet, ‘‘doğum izni’’ alıp, işe gitmemeyi tercih ederler (!) İzin süresi dolup da işe gittiklerinde, günde yaklaşık 50 kere telefon açarlar. Bebeğin altını değiştirdiklerinde fetihten dönmüş muzaffer kumandan edalarına bürünürler. Gün be gün çocuğun bakımı ile ilgilenirler. Bu tip ailelerde, ağırlıklı olarak evdeki işleri yürüten anne, pusetle çocuğu dolaştıran, ele güne havasını basan ise genellikle babadır. Çocuktaki en ufak gelişimi uluorta herkese anlatmaya bayılırlar. Kendi çocuklarının her yaptığını özel ve biricik sanırlar. Kısacası fena halde iç bayarlar! Çocuklar Duymasın'daki Selami'nin böyle bir baba olması bekleniyor.
BÜYÜKBABA BABALAR
Bunlar, babalık sırasını atlayıp, doğrudan dedelik mertebesine yükselmesi gereken tiplerdir. Dünyaya gelirken tek bir misyonları vardır, çocuk doğar doğmaz, onu kudurganlık kıvamında şımartmak! Sadece şımartmak üzerine yaşarlar; bunun için yaratılmışlardır. Alsınlar da alsınlar... Versinler de versinler... Sürekli çocukların ellerine bir şeyler sıkıştırırlar: Oyuncak, kıyafet, abur cubur... Oyun ve rahatlama saatlerinde spotların altında boy gösterip, iş sorumluluk gerektiren bir durum arzettiğinde çocuğu ikiletmeden anneye ya da en yakındaki tanıdığa satarlar. Çocuk sakinleşir sakinleşmez, duruma yine ‘‘el koyup’’ çocuğun sefasını sürmeye, bıraktıkları yerden devam ederler. Çocuğa aile geleneklerini aşılamaya pek meyillidirler.
VAATKAR BABA
Sürekli vaat ederler: ‘‘Bana gülsün, ona bunu alıcam; iki yaşına gelsin ona şunu yapıcam; bezini atsın, onu her gün yanımda işe götürücem. Cem, cam, cem, cam...’’ Şimdiki zamanda hiçbir şey için kıllarını kıpırdatmazken, gelecek zamanlı fiil çekimleri söz konusu oldu mu sallar da sallarlar. ‘‘Doğmamış çocuğa don biçmek’’ deyişi, bu babalara bakarak türetilmiştir. İşin en trajik boyutu da şudur ki, mevzubahis zaman geldiğinde de hiçbir vaatlerini yerine getirmezler. Üstelik bir de çocukları onları ciddiye almadığı için aralıksız sinir krizi geçirir, kendi içlerinde ve kendi çaplarında bir garip otorite karmaşasına düşerler.
SÜPER BABA
Paraları vardır, zamanları vardır, sabırları vardır, zekaları ve pratik çözüm kabiliyetleri vardır. Türlü türlü becerileri ve oyun oynama, oyun oynatma, paylaşma becerileri vardır. Romantik arzuları vardır. Sofra keyifleri ve muhabbetleri vardır. Sosyalleşme merakları vardır. Gani gani gönülleri, sevgi ve şefkat güdüleri vardır. Gelin görün ki, nesli tükenmekte olan bu tür, ortalıkta mebzul miktarda bulunmaz. Yani ismi vardır, cismi, maalesef genellikle yoktur!!!
Bu arada, 15 Haziran tarihine kadar ailem@ailem.com adresine gönderilen baba-oğul resimleri arasından en eğlenceli ve güzel fotoğraf seçilecek. Birinci gelen fotoğraf karesinde yer alan babamız, Acıbadem Sağlık Grubu'ndan ücretsiz check-up kazanacak. Gönderilen fotoğrafların tümü 'Fotoğraf Albümü' bölümünde, Babalar Günü '03 başlığında yayımlanacak..
ANNEMİN KÖŞESİ
Evlat gözüyle anne gerçekleri
Arşivimi karıştırırken, kesip sakladığım bir yazıya ilişti gözüm. Rita Rudner'ın 'Kadın Gözüyle Erkek Gerçekleri' derlemesine, erkekler tarafından verilen cevapların bir listesiymiş bu yazı. Bazılarını annem ve ben açısından ele alınca, ziyadesiyle ilginç buldum. Mesela;
'Kritik yapmaya başlayan kadın, kritik bir yaşa gelmiş demektir.' Evet, ANNE, haberin olsun, bir daha fiziğime laf etmeye kalktığında, hatırlatırım...
'İstisnasız her kadın vermesi gereken bir-iki kilo olduğunu düşünür.' Bu da doğru çünkü annem bu aralar, son 35 yılın en zayıf görünümünü arz ediyor ama hálá rejim yapıyor. Ben ise vermem gerekenleri bile veremiyorum...
'Kadının dondurmayı nasıl yediğine bakarak karakter testi yapabilirsiniz.' İşte bu yüzden biz dondurma yemeyiiiizzz!!!
'Evde saatlerce kendi giyimiyle ilgilenen kadın, sokağa çıktığında saatlerce başka kadınların elbiseleriyle ilgilenir.' İşte burada durun. Bu çoğunlukla doğrudur ama annem ve benim için değil. Çünkü biz mutlu kadınlarız!!!