Maalesef ben de bunu yapıyorum Sinan'ı başka çocuklarla kıyaslıyorum

Bazen ister istemez kendi çocuğumla diğer çocukları karşılaştırıyorum. Bunu maalesef yapıyorum. Ne var ki öyle gözü kör, oğluna aşık ve başka hiçbir şeyi tanımayan biri gibi değil...

Mesela oğlumun öyle reklamlara çıkacak kadar 'bebek yüzlü' olmadığının farkındayım. Bana çeken boncuk mavi gözleri de yok... Ama onun gözleri çok anlamlı bakıyor. O kadar güzel olmasa da olur...

Tabii karşılaştırmalarım güzellikle ilgili olmuyor çoğu zaman. Yaramazlığını, bana verdiği cevaplarını, başkalarına tutumunu, sosyal ilişkilerini, bir şey yaptırma tarzını inceliyorum. Ve oğlumu çok düzgün buluyorum.

Kimileri bunun 'onun yapısı' olduğunu söylüyor. 'İyi huylu, hamuru iyi' bir çocuk... Kimileri de bunun tamamen benim tutumumla ilgisi olduğuna inanıyor.

Öyleyse ben ne yaptım?

Size anlatayım ben neler yaptım...

Bir kere hazır olduğuma inandığım ve gerçekten istediğim zaman doğurdum. Kendimi tamamen ona hazırladım. Nitekim doğumdan sonra bütün hayatımı ona göre değiştirdim.

Bebekler ilk 2 ay hiç ama hiçbir şeyin farkında olmazlar. Ancak 6 aydan sonra civarda birilerinin farkına varırlar. Bu dönem içinde istedikleri tek şey 'aynı kişi tarafından kaliteli bakım'dır. Bu kişi anne, anneanne veya bakıcı olabilir ama kaliteli bakım elden ele geçerse de çok iyi sonuç vermeyebilir.

Ve bebeklerin 1 yaşına kadar hisleri de yoktur. Ağlama, öfke, heyecan, kızgınlık... bilmezler. Sadece anneden gördüklerini taklit ederler. Yani anne sakin ve rahatsa, çocuk da öyle olur. Panik ve evhamlıysa da, öyle...

Bu yüzden ben ilk aylarda yaşadığım acemilik paniğini bile ona hissettirmeden geçirmeye çalıştım. Sakin, rahat, 'istiyorsa öyle olsun' demeye çalışarak, ama arada çaktırmadan bazı şeyleri yerine oturtmayı becerdim.

Şimdi de öyleyim. Koltuğa çıkmaya çalışan Sinan'ı görünce babası panikleyip bana çıkışmaya kalkıyor ama ben oradan düşse bile fazla zarar görmeyeceğini bildiğim için onu rahat bırakıyorum.

İlla ki uyuyacak diye uykusu olmadığı günlerde onu böğürtene kadar yatağında bırakmıyorum.

Hasta olduğunda ona 'Ayyy, benim oğlum çok hastaaaa' demiyorum.

Giymek istemiyorsa evin içinde yeleği üzerine tıkıştırmıyorum.

Bazı şeylerin bedelini ödemesine izin veriyorum: 'Sana dedim ki kahve sıcaktı!'

Ve inanın o ihtiyaçlarını kendisi belirleyip gidermeyi öğrendi bile...

Bu arada kimbilir neleri atlıyor, ya da nerelerde hata yapıyorumdur ama olsun. Kendime güveniyorum ve içim rahat.

Rahat ve eğlenceli bir çocukluk dönemimiz de başladı. Umarım böyle devam eder.


Torun beklenen yaşta doğuruyorlar ama geç kalan annelere çocuk iyi geliyor

Karşıdan pusetli bir kadın geliyor. Yaşı biraz geçkince... Anneanne mi acaba...

Hayır, anneymiş!!!

Hayatın gittikçe değişmesi, hızlanması ve zorlaşması bebek sahibi olma konusunda alternatifleri de beraberinde getiriyor. Kadınlar evlenmeden önce çalışmak istiyor. Kimisi güvence için parayı, kimisi kariyeri tercih ediyor ve ne sebeple olursa olsun, çocuk fikri de ilerki tarihlere atılıyor bir şekilde...

Bunun bir mahsuru var mı yok mu tartışmaya bile değmez bence. Çünkü annelik için en doğru zaman kişinin hazır olduğu zamandır. Dolayısı ile pek çok kadın hayatında pek çok şeyi hallettikten sonra çocuk sahibi olmayı tercih ediyor. Ve bu yaş artık 35'i bile geçti.

Tıbbi olarak 35 veya 40 yaşlarında anne olmanın sakıncaları söz konusu olabiliyor. Ama bizim konumuz tıbbi kısım değil, manevi kısım.

ASLI: TERCİHİM 27-28

İlk ve (şu anlık) tek çocuğunu 37 yaşında doğuran THY'nda çalışan Aslı Özdayı, geç evlenmesinin geç doğurmayı getirdiğini söylüyor: 'Eğer yeniden dünyaya gelsem doğurmak için sanırım 27-28 yaşlarımı tercih ederdim o zaman kızımla yaş farkım daha az olurdu bu da sanırım onu daha mutlu ederdi. Şu anda kızım iki yaşında ve aramızdaki yaş farkı 35. Bunun onun açısından ileride küçük de olsa problem yaratacağına ve bundan hoşnut olmayacağına eminim,' diye düşünüyor Aslı. Ama ben ona katılmıyorum çünkü lise arkadaşım Zeynep'i annesi evlendikten 14 yıl sonra doğurabilmişti ve 5 kız arasında annesi ile arası en iyi olan, en yakın olan oydu.

Tabii geç anne olmanın iyi taraflarını da yaşıyor Aslı: ‘‘En çarpıcı olanı hayatın gerçek tadının anne olmak olduğunu kavramak. Genç anne olduğunda bence bu mümkün değil çünkü hayattan çok fazla ve farklı beklentilerin var. Ben kızımın doğumuyla hayatımı ikiye ayırdım Zeynep'ten önce ve sonra. Kızımdan sonra, daha önce yaşadığım birçok şey anlamını yitirdi. Artık hayata çok farklı ve daha pozitif bakıyorum. Şimdi düşünüyorum da ne kadar boş şeyler için kendimi üzmüş ve yormuşum. Onun için de geç anne olacak adaylara en büyük tavsiyem enerjilerini boşa tüketmemeleri. Çünkü bu küçük canavarlar için inanılmaz bir enerji gerekiyor. '

IŞIL: TAZELENİYORUM

Bir başka anne olan ve 3 oğlan sahibi Jülide Işıl Bağatur ise sonuncusunu 37 yaşında doğurmuş. İlk oğlan Berke 23 yaşında. Sonra ortanca Ege ve son olarak da Efe Dağhan... Hukukçu olan Jülide Hanım'ın deyimiyle kendi yaptığı 'taammüd'! İlk çocuk için anne yaşının pek önemli olmadığını düşünüyor Işıl Hanım: ' İlk çocuktan sonrasında tecrübenin dayanılmaz hafifliği var. Yine de bir yaş seç deseniz, tercihim 30 ila 40 yaş arası olurdu. Bu dönemde, ilişkiler oturmuş, hayata bakış açısı daha olgun, iş, para kazanma genellikle rayına girmiş oluyor. Yani aklın biraz daha dingin olduğu bir dönem.' 40 yaşında da doğurmayı düşünen Işıl Hanım bunun çok keyifli oluğunu söylüyor: 'Çocuk bu yaşlarda inanılmaz keyifli, hafif anne/anneanne tadında bakıyorsun. Bir kere neyin önemli olduğunu artık iyice bildiğin için, rahatsın. Yaşıtlarım, arkadaşlarım artık anneanne babaanne olmanın düşlerini kurarken ben 'Dadiş'le tazeleniyorum, menopoz ve andropoza girmeye pek vaktimizin olmayacağını düşünüyorum. Ayrıca çok daha bilinçli yaşanan bir dönem bu, daha komplekssiz. Haliyle bu ilişkilere de yansıyor.’’


Pratik öneriler


yş İsrail'deki Hayfa Üniversitesi'nde yapılan araştırmada elde edilen sonuca göre, uyku saatinden önce yapılan masaj, bebeğin 24 saatlik vücut ritmini ayarlamasına yardımcı oluyor. Araştırma, iki gruba ayrılan 24 bebek üzerinde yapıldı. Birinci gruptaki bebeklere, doğumlarından 10-14 gün sonra başlayarak, uyku saatinden önce yarım saat süreyle masaj uygulandı. Masaj, anneler tarafından, bebeğin alnından arkaya doğru hafifçe tek elle ovuşturma şeklinde yapıldı. Masajın uygulanmasından 8 hafta sonra, bebeklerin anneleriyle aynı uyku saatini paylaşabildikleri gözlendi. Dolayısı ile masajı ihmal etmeyin.

yş Fermuarlar sıkışırsa: Kurşun kalemle fermuar dişlerinin üzerini karalayın.


Anne orası koltukaltı değil kolaltı!


Daha iki yaşındayken anneme gidip bir sprey göstererek bu ne demişim, annem 'koltuk altı spreyi' demiş. Onun üstüne ben içeri annem de mutfağa gitmiş. Oturma odasına geldiğinde ağır bir koku duymuş bi bakmış benim elimde sprey yastıkları kaldırıp kaldırıp sıkıyorum. Annem, ne yapıyorsun, demiş. Ben, koltuk altı spreyini sıkıyorum, demişim. Annem o koltukların altı için değil, kolunun altını gösterip vücuttaki koltuk altı için olduğunu söylemiş. Ben de ama anne orası koltuk altı değil, kolaltı demişim.


Bir gün daha konuşmayı yeni sökmüşüm ve numara falan ezberlemeye başlamışım. Annemler uyurken uyanıp anneannemleri aramışım. Gelin beni alın demişim. Anneannemlerde biraz bana fazla düşkün. Gecenin yarısı üstlerine bi şey alıp gelmişler. Kapı çalmış annemler kapıyı açmış gece yarısı karşılarında ne görsünler anneannem ve dedem 'ne oluyo' demişler. Anneannemler 'Batucan aradı onu almaya geldik' demişler ve beni almışlar. Gece bir kolum anneannemde bir kolum dedemde uyumuşum. İzmir'den Batucan (15)


ANNEMİN KÖŞESİ


Nora, annelik yapmayı bana sen öğrettin


Zor bir soru ile karşı karşıya bıraktın beni Nora!!!

Ama bu tür soruları daima sevmişimdir. İnsanı kendisi hakkında düşünmesine ve kendisine gerçekçi bir gözle bakmasına yardımcı olurlar. Çünkü insan bu tür soruları kendi kendine sormaktan hep kaçar. Ben seni etkilemek için ne yaptım?

Sen zaten en doğru cevabı verdin. Hiççççç!!!!! Gerçekten seni etkilemeyi hiçbir zaman düşünmedim. Tek düşüncem sana hep iyi ve örnek bir anne olabilmek oldu.

Ve de bunun için her şeyden evvel seninle arkadaş olmaya çalıştım. Sana anneden fazla arkadaş gibi davranmaya çalıştım. Esasında sana annelik yapmayı bana sen öğrettin. Beni sen yönlendirdin. Farkında olmadan tabii... Karakterinin oluşmaya başladığı dönemlerde realist bir açıdan baktığımda kendi çabalarımla yaptığım anneliğin sökmediğini anladığımda hafiften genişçe bir viraj alarak, seni daha fazla anlamaya çalışarak, fikirlerine, kişiliğine saygılı olarak anneliğe devam ettim.

Ve o zaman fark ettim ki, o anda aramızdaki o güzel arkadaşlığın temeli atılmış oldu.

İşte ne kadar basit değil mi?

Ama inan o kadar basit değildi!!!

İmza: ANNEN
Yazarın Tüm Yazıları