Bu yazıyı yazdığım sabah, tartıya çıktım ve kendimi iki kilo almış buldum.
Birlikte çalıştığım ekibin yeni çıkmaya başlayan Leziz Dergisi’nin kazığı bu. Oysa altı aydır oradayım ve her şey yolunda idi. Ne zaman dergi çıktı, bir ayda iki kilo aldım!!!
Sabah Sinan’a gidip, "Sinaaaaannnnn, kilo almışım. Lütfen beni uyar. Şişmanlatıcı yemek yememem lazım" dedim ona. Aynen sizinle paylaştığım gibi aldığım kiloları onunla da paylaşarak üzerimden atabileceğimi umut ettim. Hani sıkıntınızı paylaşır da rahatlarsınız ya, belki kilonuzu da paylaşırsanız rahatlarmış gibi!!!
Olmadı tabii. Az yemeye karar verdim ama onu da beceremiyorum işte. Hadi, laf açılmışken bana en çok sorulan sorulardan biri üzerinden gideyim bu sefer bari. Ebru Şallı ile karşılaştırılmam mümkün değil tabii, çünkü benim doğumda aldığım kilo, muhtemelen onun normal zamandaki kilosuna eşittir. Ben, hamilelik döneminin bir kadın için kilo almaya hakkı olan bir süreç olduğuna inanırım. Görüntümüz modern de, kafada var alaturkalık biraz...
Hamile dediğin; yer, içer, yayılır. Ben 107 kiloyla girmiştim doğuma. Gerçi bunda iki senedir yediğim hormonların, galon galon içtiğim sütlerin ve aldığım vitaminlerin de etkisi vardı. Şimdi incecik olmasam da o halime rast gelenler nasıl kilo verdiğimi soruyorlar.
ÇEKİNMEYİN YİYİN!
Onlara ilk önce emzirmenin yardımından bahsediyorum. Çünkü hatırlıyorum, emzirirken hamileliğimden daha fazla yememe rağmen her tartıya çıktığımda azar azar eksiliyordu kilolarım. Meğer emzirme ciddi kalori yakıyormuş, öğrendik tabii.
Sonra oğlan büyümeye, hareketlenmeye başladı. Benim de fiziksel olarak yaşantım iki katı hızlandı tabii. Sabahlara kadar ayakta kalmalar, günde iki posta o koca puseti alıp parkta gezmeler, tam oturduğun sırada "Aannee gel top oynayalım" talepleri, epey hareketli bir yaşama soktu beni. "Yardımcısız çocuk büyütmenin" bir avantajı daha anlayacağınız. Bir ara da spora gitmiştim, ki seneye tekrar başlamayı düşünüyorum. Ama spor yaparken de çok acıktığımdan güzel yiyordum.
Rejim yapamadım, şimdi de yapamıyorum. İşlerimi yürüyerek halletmek, tembellik yapmamak en büyük şansım. Ne var ki biraz boşlayınca çeneyi tutmak gerekiyor.
Benim hamileliğim zamanında o kadar moda değildi kilo kontrolü yapmak. Şeker yükselmedikten ya da başka bir sorun çıkmadıktan sonra, çok fazla kilo almayı takmazdı benim çevremdekiler. Fakat daha sonra epey moda oldu. Gramını takip eder oldu hamileler.
Bence o kadar kasmaya gerek yok. Ama abartmaya da gerek yok. Hamileyken yiyin gari! Sonrasında bol bol koşturun. Üşenmeyin, hareket edin. Ben şimdi gidip bi tartılayım, bu kadar yazdıktan sonra belki biraz hafiflemişimdir...
Çok dilli çocuklar
Son yıllarda okul öncesi yaştaki çocuklara Türkçe ile birlikte ikinci bir lisan öğretme çabaları arttı. Pek çok anne, çocuğunun iki dil konuşarak büyümesi için elinden geleni yapıyor. Tabii bunun ilk şartı, anne ya da babanın bu ikinci dili çok iyi bilmesi.
Tara, üç yaşında ve üç lisan konuşuyor. Yeni yeni konuşmaya başlasa da üç dili de bilerek konuşması pek çok kişinin hem ilgisini çekiyor, hem hayranlık uyandırıyor. Üstelik Lal bir mucize çocuk değil; çünkü çocuklar, her şey gibi lisanı da büyüklere nazaran çok daha kolay öğreniyor. Lal’in annesi Alman, babası Türk. Annesi Petra Diehl Somuncu, kızı ile ilk günden beri Almanca konuşuyor. Babası da Türkçe. Küçük yaşta lisan öğrenmek çok kolay olduğu için kızının bu fırsattan yararlanmasını istemiş annesi. Ama önemli olan kişinin çok iyi bildiği dili konuşması. Annesi de öyle düşünüyor: "Kişi çocuğu ile anadilinde konuşmalı. Yarım yamalak bilinen ikinci dille bu işe kalkışılmaz. Ben Alman olduğum için Almanca konuştum, babası da Türk olduğu için Türkçe konuştu."
Lal ile aynı yuvaya giden Sarah da çok iyi İngilizce ve Türkçe konuşuyor. Annesi Aslı Erim, kızı ile günlük hayatta Türkçe konuşup, Türkçe kitaplar okuyor ama oyun oynarken İngilizce konuşuyor: "Sarah, yuvada İngilizce eğitim verilen gruba devam ediyor. Böylece gün boyunca İngilizce konuşuyor. Babasıyla her iki dilde konuşuyor. Çocuklarının anadilleri dışında en az iki dil konuşmasını isteyen aileler, başladıkları işleri bitirebilen, sabırlı insanlarsa, çocuklarına iki dil öğretebilirler." Çocuklar yeni bir dil öğrenirken, sorgulamadan içgüdüsel konuşuyorlar. Televizyonu rahatlıkla takip edebiliyorlar. Sarah’nın iki lisanla büyümesi onda bir karmaşa, yorgunluk ya da birinde gerileme yapmadığı için anne-babası bunda bir dezavantaj görmüyor.
ÇOCUKLAR İÇİN OYUN
İngilizce öğretmeni olan Lale Çatal’ın kızı Lal üç lisanla büyüyor. Annesi İngilizce, babası Almanca konuşuyor. Lale Çatal, kızının üç lisan öğrenerek büyümesinin hiçbir zorluğunu görmediğini anlatıyor. "Tam tersine hep çok keyif aldı. Çevresindekilere çeviri yapmaktan ve bir nesnenin birden fazla ismi olduğunu bilmekten çok hoşlandı ve bunu hep oyuna çevirdi. Ben İngilizce eğitim gördüm ve eşim de uzun bir süre Almanya’da yaşadı. Bu dillere çok hakimiz. Bu yüzden de hiç tereddüt etmedik. Tek sıkıntımız, onun yanında, ondan gizli konuşacak bir lisanımız olmaması!"
Almanca’yı çok iyi bilen tekstilci Bülent Taşören, oğlu doğmadan önce karar vermiş ona bu lisanı öğretmeye. "Eşim de beni destekledi. Günümüzde iş ve sosyal hayat globalleşmiş durumda. Dolayısıyla ne kadar çok yabancı dil bilinirse, başarı o kadar yüksek olur düşüncesindeyim" diyor.
Nihayetinde kimi çocuklar lisan konusunda daha şanslı, birkaç dil konuşarak büyüyorlar. Ama diğerleri de okulda öğreniyor ikinci, üçüncü lisanları. Önemli olan, çocukların yaşları kaç olursa olsun, mutlaka yabancı dil öğrenmelerini sağlamak. Tabii bunu yaparken, anadillerini de unutmamak!
Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Uzm. Dr. Neslim G. Doksat
ÖNCE ANADİL, SONRA DİĞERLERİ
İki ya da üç lisanla çocuk büyütmenin avantajları ve dezavantajları neler?
- Evde iki ya da üç lisan kullanılırsa, çocuğun konuşması gecikebilir. Konuşamayan çocuk, sosyal ipuçlarını değerlendiremeyeceği için sosyal öğrenmesi gecikir. Bu durum ileride özgüven eksikliğine yol açabilir. Birden fazla lisan bilen kişinin her yönden avantajlı olduğu bir gerçek. Bu yüzden doğru yöntemler uygulanarak öğrenilen diğer diller çocuklar için büyük avantaj. Bu çocuklar öğrenmeye daha açık, daha sosyal ve özgüvenleri yüksek olur.
Nedir bu doğru yöntemler?
- Bebek, anne karnında sesleri algılamaya başlar. O yüzden, daha o dönemde çocukla anadilde konuşmaya başlanmalı. Çocuk ilk lisanını, yani anadilini öğrenirken evde herkesin o lisanı kullanması gerekli. En azından çocuğun en çok iletişiminin olduğu ebeveyn veya bakım veren kişi mutlaka o lisanı konuşmalı. Çocuk anadiline hakim olduktan sonra, ki bunlar basit cümlelerdir, ikinci lisan diğer ebeveyn veya bakıcı tarafından günlük iletişime eklenebilir. Önemli olan çocuğun her lisana ayrı ayrı hakimiyeti gelişene kadar aynı kişilerin aynı lisanı kullanmalarıdır. Lisan hakimiyeti tam olarak geliştikten sonra, ebeveynler karışık olarak her iki dille de konuşabilirler.
Üçüncü lisanın devreye girmesi ne zaman olabilir?
- Her iki lisan da oturduktan sonra, yine ayrı bir kişi tarafından üçüncü lisan devreye sokulabilir. Ama bu kişi de öğrenme tamamlanana kadar çocukla sadece bu yeni lisanda konuşmalı.
Çocuğun gelişiminde bu durumdan dolayı farklılıklar olur mu?
- Çok dil bilen çocuklar daima öğrenmeye açık, sosyal, özgüveni yüksek olan çocuktur. Çocuklar kiminle hangi lisanda konuşmaya alıştıysa, bunu o şekilde yürütürler. Hızla öğrenir, öğrendiği şeyin ayrımını hızla yapar ve uygularlar.
Çocuklara Festival
Garanti Bankası ve (TÜRSAK) işbirliğiyle gerçekleştirilen "Garanti Mini Bank Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali"nin üçüncüsü 2124 Nisan 2006 tarihleri arasında düzenleniyor. Festivalide dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ve çocukların gelişim basamakları ve psiko-pedagojik yapılarına yönelik, 3-5, 6-9, 9 yaş ve üzeri yaş gruplarına yönelik farklı filmler var. Festival filmleri Cinebonus Maçka G-Mall, Kadıköy Cinebonus Tepe Nautilus ve Fransız Kültür Merkezi sinemalarında gösterilecek. G-Mall ve Tepe Nautilus Cinebonus sinemalarında yapılacak gösterimlere giriş ücreti 5 YTL. Garanti Mini Bank üyeleri filmleri ücretsiz izleyebilecek. Fransız Kültür Merkezi’ndeki tüm gösterimler ise ücretsiz.