Yuva sahibi bir arkadaşım var. Arada buluşur, yemek yer, yaşıt olan çocuklarımızı ve yuva ortamının getirdiği durumları konuşuruz.
Onun sahip olduğu yuvada ilginç bir uygulamaya başlamışlar. Atölye adını verdikleri bir oda açmışlar. Burada çocuklar başka bir dünyaya giriyor. Günlük rutinden çıkıyor, farklı materyaller ve aletler kullanarak, öğretmen olarak konumlandırılmayan bir abla ve abi eşliğinde bir şeyler üretiyorlar.
‘Abileri’ Melih, bahçe ve marangozluk işlerini çocuklarla birlikte hallederken; ablaları Güneş, dikiş, kille çalışma, heykel gibi aktiviteleri çocuklarla yapıyor. Ama bunlar ders gibi yapılmıyor. Bahçenin yapraklardan temizlenmesi, sebze ekimi, çit yapımı gibi işler, günlük hayatın bir parçası gibi yaşanıyor. Çalışmalar, çocukların sorumluluk almalarını destekleyen, günlük hayata her anlamda katkıda bulunarak kendilerini daha çok ait hissedecekleri bir alan yaratmayı amaçlıyor.
SINIR TANIMAYAN ÖĞRETMENLER
Normalde sınıf öğretmenleri çocuklar için gündelik ritmi belirleyen ve sınırları çizenler konumundayken, bu iki kişi sınırları genişleten, ritmi değiştiren konumunda çocuklar için. Onlarla birlikte sınırları olmayan bir alanda kendilerini ve hayal güçlerini fark ediyorlar. Atölyede masa başında değil, geniş alanlarda çalışıyorlar ve farklı aletler kullanıyorlar. Atölye, aynı zamanda bir alet kullanmanın risklerini anlayabilecekleri, alet kullanma kabiliyeti kazanma ve dikkat geliştirme için önemli bir deney alanı oluyor.
Arkadaşım Başak bir projelerini anlattı: ‘Proje, çocukların atölyede çalışırken kıyafetlerin kirlenmemesi için kullanacakları önlükleri kendilerinin tasarlayıp, üretmesi. İlk aşamada önceden hazırlanmış önlük kalıbı kumaşın üzerine yerleştiriliyor. Sonra çocuklar tek başlarına ya da yardım alarak önlüğün kalıbını kumaşa çiziyorlar. İkinci aşama, büyük bir kumaş makasıyla kalıbın kesilmesi. Kalıbı kestikten sonra da dikiş makinesinin başına geçip Güneş ablalarıyla birlikte önlüğü dikiyorlar. Önlük daha sonra zevke göre incik boncuklarla süsleniyor.
Artık yuvaların bizim zamanlarımıza nazaran çok daha farklı olduğu bir gerçek. Eskiden iki şarkı, üç şiir, bir iki boyama ile günler geçerdi. Artık herkes çocukların gelişimine katkıda bulunmak ve ilginç yöntemler bulmak için didinip duruyor. Buluyorlar da... Üstelik arada bir farklı şeyler yapmak, çocukların kendilerini özgür ve aykırı hissedebilecekleri bir ortam da oluşturuyor. O yüzden bu değişiklik ilgimi çekti.
Bir süre önce kendi oğlumda da görmüştüm, bu değişikliklerin işe yaradığını. Marangozluk işinden çok iyi anlayan ve kendi işlerini yapan arkadaşımız Peri ile birlikte koca masa yapmışlardı beraber. Ne ben, ne de babası çalışırken onu bu kadar düzgün tutamıyor, dediklerimizi yaptıramıyorduk. Ama Peri ablası ile gerçekten çırak gibi çalışmıştı.
Her okulda bu ya da benzeri çalışma imkanları olmayabilir. Ama çocuklarımıza okulda olmasa da evde ve diğer alanlarda bir şeyler becermesi için fırsat verebiliriz diye düşünüyorum. Mesela misafirliğe gittiğinizde ev sahibine yardım etmeleri bile bu yolda bir adım bence...
Eee, hem nerede neler öğrenilir belli olmaz. Belki bu sayede bir yeteneklerini de fark ederiz...