Özellikle ilk kez çocuk sahibi olacak bir anne adayı için bebek odası hazırlamak, hamilelik sürecinin en zevkli, en heyecanlı aktivitelerinden biridir.
Her anne, kendi imkanları dahilinde, çocuğuna en iyisini vermek ister. Yeni doğmuş bir bebek henüz oyun oynayamayacağından, odasında ille de oyuncak bulunması gerekmez. İlk ihtiyaç duyulan şeyler, tabii ki yatak, alt değiştirme tezgahı ve eşyalarını yerleştirebilmek için bir gardırop. Bunların yanında bir gece lambası ve kapaklı bir çöp kutusu. İnanın, ilk aylar için, bunlar haricinde hiçbir şey acil ihtiyaç kapsamına girmez. Peki bunları seçerken nelere dikkat edeceksiniz?
BEŞİK PRATİK DEĞİL
Bir kere beşik, kullanım süresi açısından çok pratik değil. Dolayısıyla, 60-120 cm veya 70-140 cm ebatındaki karyolalar tercih edilebilir. Kafesli model alacaksanız, yatağı çerçeveleyen çubukların 4 cm'den geniş olmaması tercih edilir. Cam malzemeli modellerden kaçının ama bir tarafın pleksiglas olması mümkün. Şilte en üst düzeyde ve parmaklık en alt seviyede iken, parmaklık yüksekliğinin 44 cm olması, en doğrusudur. Başta alt seviyede tutabileceğiniz ayarlanabilir parmaklıkları bebek ayaklanmaya başladığı zaman sürekli yüksekte tutmanız gerekecektir. Yastık ve yorgan ilk sene kullanılmıyor ama mevsime göre battaniyeyi ihmal etmeyin.
ALT DEĞİŞTİRME TEZGAHI ÖNEMLİ
Üstteki tezgahın hemen yanına alt bezlerini, pişik kremlerini ve ıslak mendillerinizi koyabileceğiniz bir alanınız olmalı. Eğer yoksa, tezgahın üstüne bir raf sistemi de kurabilirsiniz. Bu tezgahın alt kısmı çekmeceli ya da raflı olursa pek çok eşyayı muhafaza edebilmeniz açısından da pratik olur.
BOL BOL CEKMECELİ DOLAP
Belki şimdilik eşyaları az ve ufak olduğu için çok yer tutmuyor ama birkaç sene içinde durum değişecek. Askılıklı bölmesinin dışında raflarının da olmasını tercih edin. Bir de tabii bol bol çekmece... Çekmeceli kısım, dolap kapağının içinde kalırsa, her geçen gün biraz daha meraklı bir afacana dönüşen çocuğunuzun parmağını sıkıştırma riski de azalır. Çünkü bebekler, hareketlenmeye başlar başlamaz, ne hikmetse ilk olarak çekmecelere saldırıyor ve onları açıp kapatırken ellerini sıkıştırabiliyorlar.
AYARLI LAMBALAR
Normal lambanın yanında, masa üstü abajur da iş görecektir. İsterseniz lambaya bir dimer taktırın ki ışığı dilediğiniz derecede kısıp açabilin. Bu sayede, gecenin bir vakti odasına girmek durumunda kalırsanız, birden açtığınız ışıkla çocuğun dünyasını şaşırtmazsınız.
DUVAR SAATİ FAYDALI
Elzem olmamakla birlikte, duvar saati edinmekte de fayda var. Hem emzirme sürelerini hem de uyku düzenini oturturken saatle çok işiniz oluyor.
KAPALI ÇÖP KUTUSU
Çöp kutusunun kapalı olmasının nedeni, tahmin edileceği üzre, kirli bezlerin salacağı kokuyu önlemek!!! Arzu ederseniz, bir de ayna asmanızda fayda vardır.
ANTİALERJİK HALI
Odaya sereceğiniz halı da önemlidir. Çok tüy bırakmayan, antialerjik halılar tercih edilmelidir.
MİNİK MASA, SANDALYE
Minik bir masa ve iki sandalye de çocuğun üzerinde çok zaman geçireceği eşyalardan olacaktır. Onun üstünde arabalarla, bebeklerle oynamanın yanı sıra boyama, hamur işleri gibi faaliyetlerini de zevkle gerçekleştireceklerdir. Ağır ve sivri köşeli olmamasına mutlaka dikkat edilmelidir.
OYUNCAKLAR İÇİN ÇÖZÜM
Sandık tipi kutuların yanı sıra raflı kütüphane de çok işe yarıyor. Alt sıralara çocuğun erişmesini istediğiniz oyuncakları yerleştiriyor, üst katlara da ilaçlarından albümlerine kadar pek çok şeyi koyabiliyorsunuz. Ama önemli bir not. Kütüphaneyi üst taraftan duvara monte edin ki çocuk raflara abandığında ters bir durumla karşılaşmayın.
KOLAY SİLİNSİN
Kullanılan mobilyaların kolay silinebilir olmasına dikkat edin ki çocuğunuzun eli kalem tutmaya başladığında ‘‘sanatını döktürdüğü,’’ boyadığı yerleri bezle silebilesiniz. Tabii, mobilyaların üretildiği malzemenin kurşun içermemesi de son derece önemli.
Spor partneri arıyorum
Hayatımın 10'lu yaşlarında bir kere; 20'li yaşlarında da bir kereliğine, en fazla birer ay olmak üzere, spor yapmışlığım vardı.
Şimdi de 30'ların kürü başladı ama bu sefer bunu hayat boyu sürdürmek istiyorum. Çünkü çocuktan sonra sağlıklı kalmak istiyorsunuz. Sinan'dan önce ne kadar yaşayacağım umurumda değildi. Hatta ‘‘hızlı yaşa genç öl’’ lafı bana hoş bile geliyordu ama artık her şey değişti. Mümkün olduğunca onun yanında olabilmek için uzun ve sağlıklı yaşamam gerektiğini düşünüyor ve artı kendime iyi bakmak istiyorum.
Ne yapıyorum?
Motus'a gidiyorum. Oradaki çalıştırıcı bey, yapılan testlerin sonucunda, sadece 11 kilocuk vermem gerektiğini söyledi. Bana özel bir program hazırlandı ve program minik bir anahtara yüklendi. O minik anahtar kaytarmalarımı, şişirmelerimi bile fark edip hafızasına alacak kadar adi ve disiplinli bir beyin!
Acılar(!) çeke çeke sporumu yapıyorum. Çok sıkılmıyorum çünkü her yürüyüş bandının önünde bir televizyon monitörü var. Bir de sokaktan geçen insanları seyrediyor, kendi kendime sokak testleri yapıyorum. ‘‘Sabah şu saatler içinde kaç kadın, kaç erkek geçti’’ gibi...
Beceriyorum anlayacağınız. Hatta üçüncü günümden sonra havaya girip yürüyüş bandındaki hızımı kendi kendime yükseltmeye bile başladım. Son 2,5 dakikaya da sıkı bir depar ekledim. Ne hırs bendeki, inanamazsınız!!!
Çünkü Motus'da acayip güzel şeyler var. Mesela tip tip masaj var. Amacım ilk beş kilodan sonra üç kişinin aynı anda yaptığı masaja girmek.
Daha önce bir cilt bakımı ödülü de koyabilirim kendime. Hatta sporu her gün yapabilirsem haftada bir cilt bakımı hediyesi bile hak edebilirim.
Derdim sadece kilo vermek değil. Spora alışmak... 10 kiloyu verene kadar gittikten sonra orayla bağlarımı koparmayacağım. Evet evet, azimliyim ve cayarsam da beni bombardımana tutun.
İyice havaya girersem -ki zannetmiyorum- o sıkılaştırıcı, düzeltici LPG makinesine bile girebilirim. Ve inanır mısınız, bende selülit yok! Yani belki var da, çok az... O yüzden bu işi ancak iyice havaya girme ihtimalinde değerlendiriyorum. Ama orada da havaya girmemek mümkün değil. Kendimi iyi hissediyorum, sosyal hissediyorum. Üç senedir çok kapandım eve. Biraz kendimle ilgilenmek, sadece sağlık açısından değil, moral açısından da iyi geliyor. İnsanlarla konuşuyorum. Farklı hayat tarzları görüyorum. Yerin güzelliği, temizliği kendimi şımartmamda etken oluyor.
Buna hakkımız var. Belki geç bile kaldım ama bir yerlerden başlamak lazım. Ben buradan başladım.
Tabii bu süre içinde aklım çocukta olduğundan cep telefonumu onlara teslim edip, ‘‘Okuldan ararlarsa bana ulaşın, yoksa kalsın,’’ deyip oğlumla irtibatımı da kesmiyorum. Çünkü anne olduktan sonra cep telefonunu kapatmak mümkün olmuyor.
Nasip Hoca, bir partnerle zamanın daha kolay geçeceğini, sporun daha rahat yapılabileceğini söyledi. Ben de partner arıyorum kendime şimdi. Hem sonra beraber saunaya falan da girebiliriz. Ne dersiniz?
Miniklere özel
Yataş, İdaş, İstikbal, Bellona gibi pek çok ev içi üretim yapan firmanın yanı sıra, sadece bebek ve çocuklara yönelik oda ve mobilya üreten firmalar da bulunuyor. Bunların bazıları: Letto: (0216) 411 87 25, Kanguru: (0212) 296 55 77. Mondo Bebe: 0212 287 55 10, Kukla Bebe: (0216) 314 00 21, İnci Tunçel: (0212) 283 79 58, Babies & Dreams: (0216) 350 09 33, Nazar Bebe: (0216) 539 65 03, Gizmo: (0212) 675 03 59.
Aileler mobilyaların teknik özellikleri, kullanılan boyanın özelliği ve tekstil ürünlerinde ne tür kumaşların tercih edildiğiyle çok ilgileniyor.
İlk gelen müşterilerimize mobilyamızın malzemesi, cila çeşitleri (lake, patine, yani el boyası) ray ve menteşe sistemleri hakkında bilgi veriyoruz.
Genellikle pastel renkler ya da renklerin pastel tonları tercih ediliyor. Bu yıl geçmişe dönüş olarak mavi ve pembe tonlarına rağbet arttı. Ama beyazın asaleti de her zaman prim yapıyor.
Duvar káğıtları ve el boyamalarının karakterlerini de özenle seçmek gerekiyor. Ne de olsa onlar bebeklerimizin tanıştıkları ilk kahramanlar. Bu yüzden hayal gücünü olabildiğince geliştiren, eğlenceli, keyifli duvar kaplamaları olmalı.
ANNEMİN KÖŞESİ
Annemi uzaktan sevmek, aşkların en vahimi
Annem uzaklarda... Bu ne menem iştir ki, ne zaman o uzaklarda olsa ona ihtiyacım oluyor. Acaba o uzakta olduğu için mi ona ihtiyaç duyuyorum? Yoksa bilinç altımda sorunlara annemin bakış açısıyla bakmak istemem mi beni bu hislere sürüklüyor? Ona gerçekten ihtiyacım var mı, yoksa ben mi öyle sanıyorum? Peki annem yoksa anneannem aynı işi göremez mi?
Kafam karışık biraz. İçim de sıkkın.
Anne rüyalardan anlar mısın?
Ben sana hiçbir rüyamı anlattım mı?
Bütün bunların sebebi bu köşe...
Her hafta başında, hiç aklımda yokken bile zihnime düşmene sebep oldu senelerdir.
Ve şimdi yeni bir güne seninle başlıyorum ister istemez... Eskiden bu kadar içli dışlı değildik ki... Cumadan cumaya görüşür giderdik.
Off of... Akşama yemek de yok. Zaten bir gün çok param olursa, sadece günlük mönü hazırlaması için birini tutacağım.
Ay, sen bu işi bana bedava da yaparsın ya, değil mi?..