Mesaj 1: Dünyada her yıl ortalama 1 milyon çocuk lösemiye yakalanıyor. Bu gerçekten çok hüzün verici bir rakam. Dolayısı ile bu çocuklara destek olmak hepimizin görevi. Çünkü lösemi tedavi edilebilen bir hastalık. Ne var ki üç yıllık yoğun bir savaş gerekiyor. Lösemili Çocuklar Haftası 28 Mayıs- 3 Haziran arasında pek çok ülkeden gelen lösemili çocukların katılımıyla gerçekleşecek. Onlar için çeşitli paneller, geziler ve partiler düzenlenecek. Birbirinden habersiz aynı hastalıkla uğraşan çocukları bir araya getiren bu haftanın amacı, onlara yalnız olmadıklarını göstermek. Bunun için de yarın İstanbul ve Ankara’da aynı anda başlayan bir koşu var. "Lösev- Yalnız Değilsin" koşusu sabah 11.00’de Ankara’da Milli Kütüphane önünden başlayacak ve Armada’da son bulacak. Koşu İstanbul’da da aynı saatte Caddebostan Migros’ta başlayıp Suadiye Tan Sokak’ta bitecek.
Her zaman yapabileceğiniz maddi yardımların dışında bu koşuya katılarak bu çocuklara yalnız olmadıklarını da gösterebilirsiniz.
Mesaj 2: Doğuştan metabolik hastalık olan PKU hakkında daha önce sayfamızda bilgi vermiştik. Hatta bir annenin kızı için verdiği mücadeleyi anlatmıştık. Aradan geçen zamanda, anne Deniz Atakay, kızı Lal için giriştiği mücadelesini genişleterek bir dernek bile kurdu. Şimdi PKU Derneği,Milupa’nın ve Ankara Halk Ekmek’in desteği ile Ulusal PKU Günü Olan 1 Haziran’daAnkara Kocatepe Kültür Merkezi’nde saat 10.00’da başlayacak bir sempozyum düzenliyor.
Ayrıca önümüzdeki salı özel Milli Piyango biletleri satışa çıkıyor. Biletlerin üzerinde "Bir damla kan aldırın, çocuğunuzu sağlıklı yaşatın" ve "Yeni doğan tarama testleri bebeğinizin sağlıklı geleceği için çok önemlidir" yazıyor. Buradan özel bir gelir sağlanmıyor ama insanların PKU’yu fark etmesi için bir adım. PKU, doğumdan sonra yapılan ilk taramalarda ortaya çıkabiliyor ve çocuğun özel beslenmeyle sağlıklı büyümesi sağlanabiliyor. Bu yüzden bu testlerin her yeni doğana yapılması gerek. Daha da önemlisi bu çocukların yememesi gereken pek çok besin olduğu için, bu çocukların yiyebileceği türden ürünlerin teminini sağlamak da önemli.
BİRAZ DA KİTAP KONUŞALIM
Biraz da yeni kitaplardan bahsetmek istiyorum. Çünkü son yazdığım kitap yazısından sonra epey anneden kitap önerileri ve soruları geldi. Ben de arada bir kitaplara yer vermenin uygun olacağını düşünüyorum.
Öncelikle, bildiğimiz eserlerin ya da çocuk klasiklerin basitleştirilmiş kitapları mutlaka çocukların kütüphanelerinde olmalı. Bunun dışında yazarlarımızın yeni kitaplarına da yer vermeliyiz. Mesela 1971 doğumlu bir anne olan Şiirsel Taş’ın yazdığı, özellikle şiddete karşı tavrıyla dikkati çeken Hayy Kitap Yayınları’ndan çıkan kitabı "Düşkurdu Bir Düş Kurdu"yu öneririm. Her gece uyumadan önce ya da sıcak yaz günlerinde öğleden sonra siestalarında çocuğunuza okuyabilirsiniz. Sekiz yaş ve üzeri için öneriliyor ama birkaç yaş daha küçük çocuklar için de son derece uygun bence.
Yavaş yavaş büyüyen çocuklarına ciddi kitap okumak ve okutmak için Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nı ve Can Yayınları Gençlik veya Çocuk yayınlarını da takip etmenizi öneririm. Çünkü onlardan da çok güzel kitaplar çıkıyor.
Bebeğiniz doğumdan itibaren sağlıklı beslensin
Sağlıklı yaşamın temel kurallarını bir önceki kitabı Sentez Diyeti’nde anlatan Kümeli, bu kez birikimlerini bebek, çocuk ve ergenler için bir araya getirdi. Altın Kitaplar’dan çıkan Bebeklikten Ergenliğe Sağlıklı Beslenme Rehberi’nde Kümeli, beslenmeyle ilgili, "Ne zaman, ne şekilde, nasıl ve ne kadar" sorularına yanıt veriyor. Uzman diyetisyen Taylan Kümeli bu kitabı çalışma arkadaşları diyetisyenler Yasemin Batmaca ve Özlem Sert ile birlikte yazdı. Kitapta, güncel bilgilere dayanarak bebek, çocuk ve ergenlik dönemlerinde doğru beslenmenin yolları anlatılıyor. Ayrıca sağlıklı beslenmenin bir alışkanlık haline gelmesi ve yaşam boyu sürdürülmesi bilincinin de oluşturulması hedefleniyor. Kitapta sadece 0-18 yaşa yönelik beslenme önerileri yer almıyor. Diğer gelişim göstergelerini de yakından izlemenin ipuçları veriliyor. Kümeli, sağlıklı beslenmenin yetişkinlik döneminde öğrenilmesinin çok daha güç olduğunu söylüyor: "Bilgilenmeden geçen yıllar, maalesef birtakım yanlış önyargıların, olumsuz alışkanlıkların yerleşmesine yol açıyor. Bu yüzden çocukluktan itibaren doğru beslenmenin öğretilmesi, bu bilincin oluşması çok önemli."
Mesude ERŞAN
İlk 16 ayda beyin gelişiminin yüzde 97’si tamamlanıyor
Bebeklerin geleceği için ilk 16 ayın kritik önemi var. Bu zaman zarfında beyin gelişiminin yüzde 97’si tamamlanıyor. Sinirlerin etrafında, kablolar gibi düşünebileceğimiz beynin işlerliliğini ve yeteneğini artıran kılıflar oluşuyor. Dolayısıyla doğru beslenme ilk 16 ayda çok önemli. Bebeklerde büyüme ve gelişmenin dikkatle izlenmesi, olası fiziksel ya da zihinsel hastalıkların geriliklerin saptanmasında ve erken teşhisinde büyük rol oynuyor.
Mutlaka anne sütü!
Süt çocuğu için en uygun besin anne sütü. Anne sütü, bebeğin sindirim sistemine uygun bir yapıda ve bebeğin hemen hemen tüm gereksinimlerine cevap veriyor. En uygun protein ve yağları içinde bulundurur, sterildir. Bebeğin organizmasında antikorlar oluşana kadar anne sütüyle beslenmesi enfeksiyona yakalanma riskini azaltır. Bağırsaklarda zararlı bakterilerin üremesini ve ishal olmasını önler. Sağlıklı ve dengeli beslenen bir annenin sütü, inek sütünde bulunmayan ve laboratuvarda elde edilemeyen 100’e yakın bileşik içeriyor. Anne sütünün içeriği bebeğin ihtiyaçlarına göre sürekli değişir. Örneğin birinci aydaki anne sütünün değerleri, altıncı aydakinden farklı. Yalnız enfeksiyonlardan değil, şişmanlık, kalp ve diyabet gibi önemli sağlık sorunlarından da koruyor.
Obez çocuklarda birçok hastalık görülüyor
Çocuklarınızı obeziteden koruyun. Tip 2 diyabet, obez çocuklar ve ergenlerde (yetişkin yaşta başlayan) korkutucu bir biçimde yaygınlaştı. Obez çocukların çoğunda, kalp rahatsızlığına yol açabilecek kolesterol ve kan basıncı seviyelerinde büyük artış görülüyor. En büyük sorunlarından biri de uyku apnesi (uykuda nefessiz kalma). Uyku apnesi bazen öğrenme ve hafızayla ilgili sorunlara yol açabiliyor. Ortopedik rahatsızlıkların, karaciğer hastalıklarının ve astımın obez çocuklarda görülme olasılığı daha yüksek. Aşırı kilolu ergenlerin yetişkinliklerinde obez olma olasılığı yüzde 70.
"Yemeyeceğim" inadını aşmak için stratejiler
Çocuğun beslenmesinde sorunlarla karşılaşılabilir. Bunların aşılması için bazı basit yöntemler var:
Süt içmek istemiyorsa: Sütü bazıları soğuk, bazıları sıcak ya da ılık sever. Çocuğunuzun nasıl sevdiğini deneyerek bulun. Bardağına renkli kamışlar koyun, onlarla içmeyi sevebilir. Sütlaç, muhallebi gibi tatlılar yapın. İçine meyve ezip koyabilirsiniz. Peynir ve yoğurt da süt yerine geçer. Yemeklerin üzerine yoğurt ya da peynir ekleyebilirsiniz.
Et yemek istemiyorsa: Köfte sert geliyorsa, dolmalara kıyma ekleyin. Kırmızı et yerine tavuk veya balık verebilirsiniz. Makarnanın yanına kıymalı sos yapabilirsiniz. Kıymalı börek ve poğaçayı sevebilir. Mercimek, nohut ve kuru fasulye, et gibi protein ve mineral kaynağı. Bunlarla yemek yapın. Yumurtayı terbiye ve kek içinde verebilirsiniz. Fındık, ceviz gibi kuruyemişlerde ettekine benzer maddeler var.
Sebze yemek istemiyorsa: Meyveler de sebze yerine geçer. İstediği meyveleri ya da meyve sularını verin. Salatalık, havuç gibi sebzeleri çiğ olarak yiyebilir. Siz de sebze yemekleri yiyin ki görerek alışsın. Sevdiği yemeklere (çorba, köfte, sos) rendelenmiş sebzeler katın. Farkında olmadan yer.
Hep şekerli şeyler yemek istiyorsa: Evde fazla şekerli besin bulundurmayın, kolayca bulup yemesin. Meyve bulundurun, canı isteyince meyve yesin. Çikolata ve şekeri ödül olarak kullanmayın. Kurabiye ve kekleri meyveli yapın, böylece daha az şeker kullanmış olursunuz.
ANNEMİN KÖŞESİ
Anne-kız zayıflama yarışındayız
Yaz geliyor ya; annemle, zayıflatmasa da kilo alımını engelleyen takviyeler araştırması içindeyiz. O bir ürün alıp kullanıyor, ben başka bir tane. Tabii ben eczacı arkadaşım Fulya sayesinde bir adım önde gidiyorum. Mesela, kimyasal hiçbir şey kullanmadan sistemimi kuruyorum. Likitlere ağırlık veriyorum. Her hafta da annemle durum raporu veriyoruz birbirimize. Hangimizin kullandığı ne işe yaradı ya da yaramadı diye...
İşte yaza doğru insan böyle oluyor demek ki... Gerçi annem yaz kış böyle. Belli bir yaştan sonra işlerin çok zorlaştığını, 100 gramın bile sorun olabileceğini söylüyor. Beni şimdiden uyarıyor.
Ben de annesini dinlemeyen siz kızları uyarayım bari. Annesini dinlemeyenler, beni dinlesin bari... Yaş ilerledikçe kilo vermek zorlaşıyor. Ve bu kilo işleri beni bayıyor!
Niye anne deyince aklıma, bana bakan, beni yetiştiren biriyle ilgili kutsal duygular gelmiyor da rejim ve kozmetik geliyor? Güzellik ve bakım geliyor?