Beş yaşında bir çocuk annesi ve 35 yaşında modern bir kadın olarak asla araba kullanmadığımı bilir misiniz? Bir ara ehliyet aldığımda 2-3 kere elim direksiyona değdi ve sonra yine yan veya arka koltuğa geri döndüm.
Çok eleştiri aldım. Bana yakıştırılmadı bu durum. Hatta insanlar benden değil araba, uçak kullanmayı beklerlerdi. (Ki onu da denemiştim!!!)
Çoğu arkadaşım çocuktan sonra pes edeceğimi ve benim de sürücü koltuğuna oturacağımı bekliyordu.
Ama daha olmadı. İşimi, evimi ve Sinan’ın okulunu aynı üçgen içine sokabilme başarım ve şansımın da bunda etkisi büyük tabii! Bir de kendimi bildim bileli yürümeyi sevmenin...
Dolayısıyla Sinan da yürüyor. Ayrıca değişik vasıtaları tanıma fırsatımız oluyor. Öyle her fırsatta kendini taksiye atan tiplerden değiliz. Gideceğimiz yere göre farklı araçlar kullanmayı, gezerken o vasıtalar hakkında konuşmayı pek seviyoruz. Vapur ve iki katlı otobüs Sinan’ın en sevdikleri.
Ne var ki uzun zaman beraber çalıştığım; hayatını, işini, kariyerini otomobillere adayan gazeteci arkadaşım Şule Yücebıyık’ın yazdığı ‘Direksiyon Cadısı’ (Neden Kitap Yayınları) adlı kitabı okuyunca ona karşı kendimi biraz utanmış hissettim.
OĞLAN ÇOCUKLARI VE OTOMOBİLLER
Kitap gerçekten çok eğlenceli. Otomobillerle ilgili bilgi kısmından çok; bir kadın, bir eş, bir anne olarak otomobil ve trafiğin sosyal yanını görmemizi sağlıyor. 15 yıldır araba kullanan Şule, 30’dan fazla ülkede neredeyse var olan bütün araba ve modelleri denemiş, dünyanın çevresini 6 kere dönecek kadar yol yapmış işten eve gidip gelirken.
Valla ne diyeyim? Belki ben de o kadar yürümüşümdür!!!
Kitapta arabalara kadınların da duyduğu bağlılıktan tutun da, trafik flörtlerine, arabaya göre karakter tahlilinden, biz kadınların yüklendiği suçlara kadar pek çok detay var.
Çocukla beraber araba gezileri, bir anne olarak dikkatimi çeken yazılardan biri oldu. Hatta pofidik bir erkek annesi olan Şule, oğlu Eren’in dünyasında arabanın yerini de anlatmış bize. Ben de bunu tecrübe edenlerdenim zaten. Çünkü Sinan ‘anne’ demeden ‘ağaba’ demesini biliyordu. Nitekim ikimiz de erkeklerle arabaların ilişkisinin genetik olarak var olduğuna inanıyoruz. Gece yarıları uyanan oğlanları sokaktan geçen arabalarla oyalamak -tabii gecenin o saatinde araba geçsin diye dua ediyorsunuz!-, çeşitli araba hikayeleri anlatmak, olmadı mı arabaya bindirip gezdirmek, her oğlan ailesinin kaderinin bir parçası.
Şule’ye attığım mesajda araba kullanmayan biri olarak kitaptan büyük zevk aldığımı söyledim. O da bana gayet rahatlatıcı bir cevap yazmış: ‘Böyle devam et. Araba kullanınca üzerine çok daha fazla yük biniyor!’
Bu kitabı ailecek okuyabilirsiniz. Eşlerinizin araba sevdasını anlayabilirsiniz. Kendiniz araba kullanmanın tadını nasıl daha fazla çıkarabileceğinizin yollarını bulabilirsiniz.
Ben, etiketim haline gelen araba kullanmama çabamı sürdürmeye devam edeceğim. Hatta bisiklete bile binmeyi bilmediğimi söyleyerek daha da büyük bir darbe yaşatabilirim sizlere!
Ne var ki sonbahar için sıkı planlarım var. Şöyle küçük, fazla hızlı gitmeyen mahalle arası kullanabileceğim bir motor niyetindeyim.