Acaba biz ne zaman gezmeye başlayacağız?

Ya bu işlerin biliyorum ki doğrusu yanlışı yok. Azı çoğu yok...

Karın deli gibi yağdığı fırtına gecesiydi. O gece daha önceden Sinan’ın annemde kalmasını planlamış ve arkadaşlarımızla bir yemek organizasyonu yapmıştık.

Sinan annemdeydi, ne var ki vahim hava şartları bizim yemek programımızı bozacak gibi görünüyordu.

Azimle, son ana kadar yemeğe çıkmak için uğraştık. Olmadı ve sonuçta Gümüşsuyu’nun Taksim’e kaynaştığı noktada nefis bir apartmanda oturan bir arkadaşımıza gittik. Onu da alıp yürüyüş mesafesindeki bir meyhaneye gitmeyi planlıyorduk.

Sokağa çıktığımız anda rüzgar iki metrelik kocamı savurunca vazgeçtik ve arkadaşımızın evine döndük.

Kocam o anda mızmızlanmaya başladı: ‘Eve dönmek istiyorum, oğluma çok uzağım’ diye...

‘Kendine gel’ dedim ona. Oğlumuz gönül rahatlığıyla teslim edebildiğimiz kişilerden biri olan annemin yanında, bizim evin bir sokak üstünde, mışıl mışıl uykuda... Biz de sadece 3-4 kilometre mesafedeki bir arkadaşımızın evindeyiz...

Kocam, bir terslik olursa oğlumuza uzak olduğumuzu düşünüyordu.

Oysa ben artık bu kadar paranoyak ve evhamlı olmamamız gerektiğine inanıyordum.

Ve bunu bayram tatilimde görümcemle yakın bir arkadaşımızın eşliğinde konuşmaya başladık.

Doğum öncesinde çok fazla sayıda insan tanıyan ve onlarla gündüz gece görüşen biri olarak doğum sonrasında ciddi bir ‘limitizasyon’ sonucunda ‘ev bazlı’ bir hayata geçmiştik. Sadece benim için değil, kocam için de geçerliydi aynı durum. Bize gelen insanlara kapımız açıktı ve sık sık da gelen oluyordu ama biz kimseye gitmiyorduk. Eh, bize gelenler de belliydi zaten. Dolayısıyla çok az insan ve çok az yer kalmıştı geçmiş hayatımızdan bu günümüze...

Kimileri yadırgadı, kimileri normal buldu bu durumumuzu ama biz mutluyduk bu şekilden...

Ve biz hemfikirdik: Belli bir yaşa kadar biraz fazla taviz vermeyi uygun bulmuştuk. Bir süre az gezmenin, evde oturmanın bir zararı olmazdı nasıl olsa... (Bu sürenin kişiden kişiye değişebileceğine inandığımdan bir zaman koymak istemiyorum. Yanlışlıkla kimseyi ev bunalımına sürüklemeyi istemem...)

Dönüp de kendi çocukluğuma baktığımda, on küsur yaşlarımda annemlerin cumartesi geceleri çıktığını hatırlarım. Hatta bana getirdikleri intersoft kasetleriyle şimdiki istikrarsız müzik altyapımı bile oluşturmuşumdur. Yıllarca ev kadını olan annem, biz ortaokula başladıktan sonra işe başlamıştı, hálá da çalışır.

Kocam annesini dokuz, babasını on bir yaşında kaybetmiş ve kendisinden on beş yaş büyük olan ablası tarafından yetiştirilmişti. Yani gerçekten farklı iki ortamda büyümüştük. Ne var ki ikimizin de aileyle ilgili aklımıza gelen ilk kavram, eksikliğini hissetmediğimiz ‘güven’di.

Düşündüm...

Birkaç sene daha evde kös kös oturabilir, ondan sonra annemlerden hatırladığım gibi gezmelere başlayabiliriz.

Belki de başlayamayabiliriz.

Fark eder mi bilemem ama acelemiz yok ki...

Bebeğiniz bir aylık

Bebeğinizin ay ay gelişimiyle ilgili bilgiler vermeye devam ediyoruz. Bu hafta bir aylık bebekleri anlatacağız. Bu, annenin bütün acemiliği ve evhamıyla geçecek bir ay. Artık bir birey olmaya başlayan bebeğinizle konuşmayı, onunla oynamayı ihmal etmeyin. Size cevap veremese bile bunlar onun için en güzel anlar olacaktır. Ona gülün ve bol bol fiziksel temasta bulunun. Altını değiştirir ya da beslerken göz teması kurmayı ihmal etmeyin. Bebeğinizi bol bol kucağınıza alın. Şımarır ya da kucağa alışır diye endişelenmeyin, bu zamanlarda şımarmaları mümkün değildir. Ona bol bol şarkı söyleyin. Bu onu hem sakinleştirir hem de ritim duygusunu geliştirir. Unutmayın ki bu zor haftalar bile çabucak geçecek ve bir daha da geri gelmeyecek...


Bebekler ağlar

Birinci ay için en başta söylenmesi gereken şey herhalde bebeğin ağlamasıyla ilgilidir. Ağlasa da ağlamasa da anne her daim merak içindedir. Hemen söyleyelim: Bebekler ağlar. Çünkü kendini ifade edebilmesinin tek yolu budur. Eğer karnı tok, gazı çıkmış, altı temiz ve hastalık belirtisi yoksa da ağlamasını fazla kafaya takmayın.

Hareketlenmeye başlıyor

Bir aylık bebek düz bir yüzeye yatırdığınız zaman kafasını kısa bir süre kaldırabilir. Bazıları minik minik hareket ettirilen bir nesneyi takip de edebilir. Fiziksel olarak aynı gibi görülse de pek çok farklı hareketlerde bulunabilirler.

İki-üç saatte bir acıkır

Bu ayda bebekler 2-3 saatte bir emmek isteyecektir. Zaten beslenme ve uyku sistemi de yavaş yavaş düzene girmeye başlayacaktır. Şanslı bir anne iseniz ayın sonuna doğru geceleri 4-5 saat uyuyan bebeğiniz olabilir. Olmasa da dert etmeyin, eninde sonunda olacaklar!!!

Oyuncakları yanına asın

Bebeğin görünüşü hızla değişmeye devam edecektir. Bebeğiniz kısa sürede bakışlarını istediği noktaya odaklamayı da öğrenecektir. Her ne kadar hareket edecek bir nesneyi seyredecek kadar kafasını çevirebilse de bunu yapmayı akıl edemez. Bunun yerine bir desene ya da hareketsiz bir nesneye uzun uzun bakmayı tercih eder. Ayrıca kontrast renkler ilgisini çeker. Kafası genelde yana dönük olduğu için oyuncakları tepeden değil, yandan sarkması daha uygundur.

Onunla konuşun

Bebekler anne ve babalarının yüzlerini incelemekten hoşlanırlar. Genellikle de saçlara odaklanırlar. Onlarla küçük oyunlara başlayabilirsiniz. Mesela ona hafifçe şarkı söyleyip konuşabilirsiniz. Zeten karnınızda olduğu zamanlardan sesinizi tanıdığı için sizi dinlemek çok hoşuna gidecektir. Ağız hareketlerinizi de keyifle seyreder.

Oyunları gündüze bırakın

Bebekler bu haftalarda hafif seslere karşı daha rahat odaklanırlar. Yüksek sesler ve karmaşık görüntülere karşı algılarını kapatırlar. Bu yüzden de o uyurken fazladan bir sessizlik ortamı sağlamanıza gerek yoktur. Annelere endişe veren bir durum da gece gündüz ayrımının yapılmasıdır. Bunun için çocuğunuzu gündüz daha aydınlık ve sesli bir ortamda uyutmanın faydası vardır. Gecenin sessizliğini ve karanlığını da tanımalı. Ayrıca gündüz emzirmelerinde onunla konuşabilirsiniz ama gece mümkün olduğunca sessiz kalın. Altını değiştirirken asla oynamayın. Bütün hareketli eylemleri gündüze bırakın.

Tırnak kesme zamanı

Bu arada bebeğinizin yüzünde ya da açıkta olan başka yerlerinde ufak sıyrıklar görürseniz tırnaklarını kesme zamanı geldiğini anlayabilirsiniz. Bu işi özel makaslarla bebek uykuda iken yapabilirsiniz. Bazı anneler, incecik olan tırnakları dişleriyle bile kestiklerini anlatırlar. Biz yine de makası öneririz.

Göz teması ve ilgi başlar

Göz temasının başladığı bu haftalarda karşısındakinin yüzünü inceleyen bebek sessizleşir. İnsan sesi duyduğunda da tepki verir. Artık yeni dünyasına uyum göstermeye başlamıştır anlayacağınız. Yine de uyanık olduğu sürenin çoğunda sakin ve tepkisizdir. Annesini özellikle kokusundan tanır ve birkaç dakika aralıklarla gördüğü bir nesneyi de hatırlayabilir. Bir şeye bakar ama ona daha uzanamaz. Yine de eline verdiğiniz mesela çıngıraklı bir oyuncağı kısa bir süre için kavrayabilir.

Kusması normal

Bebeklerin büyük çoğunluğu beslenme sonrasında kusabilir. Bazıları biraz daha fazla kusabilir. Eğer kilo alışı normalse bu endişe verici bir durum olarak kabil edilmez. Yine de sizi rahatsız ediyorsa, bunu doktorunuzla konuşmayı ihmal etmeyin. Beslenme sonrasında gaz çıkarmayı da unutmayın.

Akşamüstü huysuzluğu

Bazı bebekler bu dönemlerde özellikle akşamüstleri biraz fazla huysuzlaşabilirler, normaldir. Ancak size rahatsızlık veren en ufak şeyleri bile doktorunuza sormaktan çekinmeyin. Unutmayın ki her bebek farklıdır, birinde görülen özellikler diğerinde olmayabilir.

ANNEMİN KÖŞESİ

Bu ne aşktır böyle!

Salı sabahı... Evden çıkacağım, işlerim var ama halim yok. Hatta gülesim bile yok, canım sıkkın. Annem sabah telefonunu açtı. Ve sayesinde kriz geçirdim.

Efendim, cumartesi akşamı yoklarmış. Pazar sabahı Sinan’ı otele getirecekmişim.

‘Hangi otele, ne oteli, ne oluyor?’

Annemle babam, yakın arkadaşları olan iki çiftle birlikte Sevgililer Günü’nü kutlamak için güzel otellerimizden birine gidip orada kalacaklarmış!!!

Bakar mısınız, neredeyse 35-40 senelik evli çiftler bunlar...

Bu ne aşktır böyle...

Aşktan da öte, ne olduğunu ben biliyorum. Şimdi iki kişilik yemek parasıyla eş değerde olan parayla otelin paket programından yararlanıyorlar. Böylece hemen hemen aynı fiyata güzel ve değişik bir gece geçiriyorlar, yemek cabası.

İnanır mısınız, bana son derece anlamsız gelen Sevgililer Günü’nü bu şekilde değerlendirmek akıllıca sayılır.

Ben ne mi yapacağım? Temiz bir hiçbir şey...
Yazarın Tüm Yazıları