Bir anne olarak çocuğunuzun nesini ya da neresini farklı buluyorsunuz? Nedir sizin için onu diğer çocuklardan bariz bir şekilde daha farklı tutan? Bunu cevaplarken lütfen onun sizin evladınız olduğu maneviyatını bir tarafa bırakın. Bütün çocukları bir tutun. Düşünün ki, hepsini siz doğurdunuz, ya da Angelina Jolie!
Ben arkadaşlarımın çocuklarına baktığımda hepsi için bir şey söyleyebilirim. Kiminin gözleri ya da kirpikleri derim, kiminin kalem tutuş tarzı ya da yürüyüşü... Tabii ki kendi oğlum için de böyle bir durum söz konusu. Kimileri onun yakışıklı olacağını söylüyor. Bilemem, ben anlamam. Zaten yakışıklı dediğin çok geniş bir kavram. Ayrıca yakışıklı olup olmaması birinci dereceden beni değil, karşılaşacağı kızları daha çok ilgilendirecek.
Benim onunla ilgili en hoşuma giden farkı, kalıplı iriliğiydi. Bir yandan boyunun 1,5 metreye yaklaşması hoşuma gidiyor, bir yandan da giyilmeyen ayakkabıları dağıtmaya başlamak canımı sıkıyordu.
Geçenlerde ofiste bir genç başladı işe. Onu nedense hep otururken görmüştüm. Sonra bir ara yürürken çocuğun boyuna dikkat ettim ve ofisin ortasında, "Fatih, yavrum, senin boyun ne öyle!" diye sordum. 196 santim imiş. Hemen yanına gittim ve yanında nasıl göründüğüme baktım. Ona izah ettim durumu tabii, "Yanlış anlama, evde bir tane büyüyen var böyle de, nasıl olacağına baktım!" diye.
Ne var ki, pek gururlandığım bu erken ve hızlı gelişim, oğlumun bu yaz 3 ay toplu sporlardan uzak kalmasına neden oldu.
Cuma gecesi başlayan diz ağrısı, cumartesi sabah uyanınca da devam edince panikleyip doktora gitmeye karar verdik. Çünkü diz, pek çok farklı sebepten dolayı sinyal verebilir. Romatizmal ağrılardan tutun da ucu boğaz ya da kalbe kadar dokunabilir. Böyle bir şey olduğunu sanmıyordum ama sporcu bir çocuk olduğu için de dizlerine iyi bakması gerektiğinden emin olduğum için doktora koştuk.
Gerçekten de doktor, 11 yaşında olduğunu sandığım oğlumun, 13-15 yaşlarında görülen gelişimle alakalı ve sporcularda çok rastlanan bir rahatsızlık geçirdiğini söyledi. Tıbbi detaylara ve kelimelere girmiyorum ama eklemle alakalı olduğunu anladım! Velhasıl, bazı takviyeler, dizlik ve 3 ay top yasağı geldi bize. Hem de tam yaz okulu öncesinde. Dizlerinin sağlam gelişimi için buna dikkat etmemiz şart. Ama uyandığı zaman tuvalete giderken bile ayağında top olan bir çocukla bunu nasıl becereceğim bilmiyorum. Hemen NBA dergi ekibine gidip onlardan akıl fikir sormam lazım. Olmazsa onların yanına staja vereyim de oynayamıyorsa, okusun bari!
Bazen heyecanla izlediğimiz gelişmeler, böyle sürprizlere neden olabiliyor işte.
Veda etmeniz gereken 5 hurafe
Hemen her anne-babanın, daha evliliğe ilk adım attıkları andan itibaren gerçek olduğuna inandıkları bazı ebeveyn hurafeleri vardır. Bunlar öylesine kuvvetlidir ki, çocuk gelişimi ile ilgili okudukları kitaplara ve hatta başkalarına verdikleri öğütlere rağmen, doğru kabul edilen bilgilerin hayata yansımasına her fırsatta engel olabilecek niteliktedir. Söz konusu çocuklarımızın sağlıklı gelişimi olduğuna göre, ebeveyn hurafelerinin ejderha ya da dev adam efsaneleri kadar zararsız olduğu söylenemez. Sizler için bu hurafelerin en önemlilerini listeledik ve onlarla baş etmenin yollarını hazırladık.
ONU HERKESTEN İYİ TANIRSINIZ
Doğru olan bölümü: Çocuğunuzun muzu çok sevdiğini ama şeftaliden nefret ettiğini tabii ki sizden başka kimse bilemez. Mizacını, aç, kızgın ya da mutsuz olduğunda nasıl davranacağını da en iyi anne ve babası bilir. Bu gerçeği duymak için gidip bir psikolog ya da psikiyatrdan onay almaya gerek yok.
İşin aslı: Çocuğunuzu tanıyor olsanız da, tamamen tanıdığınızı söylemek önyargılı ve sınırlı bir düşünce olur. Uzmanlar, ebeveynlerin sübjektif olma eğilimi içinde olduklarını belirtiyor. Diğer taraftan, farklı çocukları da gözlemleme fırsatı olan anaokulu öğretmenleri, çocuk gelişimi uzmanları, hatta gün boyu çocuğunuzla birlikte olan bakıcısı, çocuğunuzun diğer çocuklara kıyasla hangi noktalarda farklılaştığını, kendine has özelliklerini daha doğru bir biçimde belirtebilir, sizlere yeni bir bakış açısı kazandırabilir. Diğer insanların çocuklarınızla ilgili gözlemlerini önemseyin. Çünkü sizin fark etmediğiniz bir sorunu, hatta gelişim geriliğini kısa sürede anlayabilirler. "Çocuğunuzu herkesten iyi tanımanız" gerçek olamayacak kadar doğaya aykırı bir inanç. Çocuklar büyüdükçe sosyalleşir, çevre ile ilişki ve etkileşim başladığı andan itibaren kişiliği de değişir, çevreye göre şekillenir. Siz onun yanında olmadığınızda, korkuları ya da güçlü yanları ön plana çıkıyor olabilir. Bu da diğerlerinin sizin bildiğinizin dışında da bir şeyler bildikleri gerçeğini kanıtlar niteliktedir.
Sonuç olarak: Çocuğunuzun gerçekte ne gibi özelliklere sahip olduğunu öğrenmeye çalışma ve anlama konusunda açık olun. Yıllar geçtikçe ve çocuğunuz büyüdükçe cesareti, yetenekleri, duyarlılığı, hatta rüyalarıyla bile sizi şaşırtmaya devam edecektir.
KİŞİLİĞİNİ ŞEKİLLENDİREBİLİRSİNİZ
Doğru olan bölümü: Çocukların içinde bulundukları çevre koşullarının, sahip oldukları ve olacakları kişilik özelliklerini belirlediği tartışmasız bir gerçek. Buna verilebilecek en temel örnek, evlat edinilen çocuklar. Araştırmalarda, 3 yaşlarına kadar ağır şiddet içeren ortamlarda ilgi ve sevgiden mahrum, istismara uğrayarak büyüyen çocukların, ihtiyaçlarının karşılandığı ve sevgi ortamı sunan aileler tarafından evlat edinildikleri durumlarda, diğerleri ile sevgi bağları kurabildikleri ve kişiliklerinin de sağlıklı şekillendiği görülüyor.
İşin aslı: Çocukların gelişimi ve güvenliğinin sağlanması açısından, çocuğun yetiştiği ortam hayati bir önem taşımakta. Anne-baba bu ortamın yalnızca bir bölümünü oluşturur, tamamını değil. Çocuğun genetik mirası da mizacını yüzde 30 ila 70 oranında etkiler. İkiz çocukları düşünün; aynı evde hatta çoğu zaman aynı kıyafetlerle ve aynı ilgiyi görerek, aynı olayları yaşayarak büyürler, ilerleyen yıllarda, dış görünümlerinden tutun da sevdikleri şeylere, kişiliklerine kadar ciddi farklılıklar gösterebilirler. Sonuç olarak: Çocuğunuzun kişiliğini, kilden bir heykel yapıyormuşçasına şekillendiremezsiniz. Ancak davranışlarını ve içinde bulunan yetenekleri açığa çıkarmasına, iyi yanlarını geliştirmesine yardımcı olabilirsiniz. Kişiliğe dair temel yanları yoktan var edemeyeceğinizi, her ayrıntısını şekillendiremeyeceğinizi bilmenizde yarar var.
NE KADAR VAKİT GEÇİRİRSENİZ O KADAR SAĞLIKLI OLUR
Doğru olan bölümü: Çocuklarda bağlanma sürecinin sağlıklı bir şekilde geçirilebilmesi ve çocuğun kendini güvende hissedebilmesi için, ihtiyaç duyduğunda anne-babasının yanında olacağını, onlara güvenebileceğini ve her şekilde bakılacağını bilmeye ihtiyacı vardır.
İşin aslı: Çocuklar dokununca kırılan, kırılgan çiçekler değillerdir. Pek çok farklı ortamda, anne ya da babaları yanlarında olmadan da başlarının çaresine bakabilir, potansiyellerini ortaya koyabilirler. "Güvenli bağlanma" durumu, evde kalan bebek bakıcısı ya da anneanne, babaanne gibi bakımlarını üstlenen bir yetişkin tarafından da sağlanabilir. Yedi gün, 24 saat sizin varlığınızın kesinlikle gerekli olduğu söylenemez.
Ayrıca, devamlı yanında olmanızın "güvenli bağlanma"yı kesinlikle sağlayacağı da söylenemez. ABD’de yapılan bir araştırmada, henüz bebek sahibi olmuş anneler üç gruba ayrılıyorlar: (1) doğumdan altı hafta sonra işe dönen anneler, (2) evde çalışan anneler, (3) işi bırakan, ne evde ne de dışarıda çalışmaya devam etmeyen anneler. Bir yılın sonunda, çocuklar güvenli bağlanma açısından laboratuvar ortamında çeşitli testlere tabi tutuluyorlar. Evde çalışan annelerin çocuklarında daha düşük düzeylerde bağlanma gözleniyor. Çünkü çocuğa verilen, çocuğa yöneltilen ilginin kalitesi ve tutarlılığı, beraberliğin süresinden daha önemli bir kriter. Yaşamın ilk yılında çocuk için, annesinin orada, fiziki olarak yanında olduğunu ama bir yandan da kendisiyle beraber olmadığını görmek çocuğun kafasını ciddi şekilde karıştırıyor.
Sonuç olarak: Bu konuda bir yanın siyah, diğer yanın da tamamen beyaz olduğunu söyleyebilmek mümkün değil. Her anne-baba, kendileri ve çocukları için en uygun duruma kendileri karar vermeli.
HER KONUDA SİZİ ÖRNEK ALIR
Doğru olan bölümü: Sevecen, destekleyici bir anne olmak, güvenli bağlanma figürü olabilmek demektir. Çocuğunuz nerede, nasıl davranacağı, nasıl olacağı konusunda daima sizi örnek alır.
İşin aslı: Önemli, kariyer sahibi bir ebeveyn olabilirsiniz. Çocuklar için bunun hiçbir anlamı yoktur. İşten eve döndüğünüzde, artık kim olduğunuz, nasıl bir kariyere sahip olduğunuz önemli değildir. Ancak unutmayın ki, ebeveynler, çocuklar için uzun dönem boyunca model kalmaya devam ederler. Kendinize şunu hatırlatmanızda yarar var: "Çocuğumun zihnine, hayatının kalan yıllarında ona yardımcı olacak ve yol gösterecek anılar yerleştiriyoruz." Kendi ebeveynlerinizin sizin üzerinizde yarattığı etkiyi bir düşünün. Onların sizin için oluşturdukları modelin tam tersini yapıyor olabilirsiniz; belki de çok benzer özellikler gösteriyorsunuz. Her iki durumda da, kendi ailenizi, anne ve babanızı rol model olarak almış olursunuz.
Sonuç olarak: Neler yediğiniz, ya da ne kadar spor yaptığınız, çocuklarınızın ileriki yıllara taşıyabilecekleri, örnek alacakları "değerler" değillerdir. Alırlarsa ne álá, ama bunun garantisini kimse veremez. Bu konuda bir noktada dikkatli olmanız yeterlidir: Gerçekçi olun. Elinizden gelenin en iyisini yapmanız, en iyi olmak için kendinizi paralamanızdan daha olumlu sonuçlar doğurur.
HER ŞEYİN EN İYİSİNİ YAPMALISINIZ
Doğru olan bölümü: Çocuklarımızın güvende, sağlıklı ve rahat olmasını isteriz; istemeliyiz de. Hangimiz bir dükkana girip bebeği için alışveriş yaparken "İki paket en kötü kaliteden bebek bezi, en sert kumaştan, en ucuz tulum" der ki!
İşin aslı: Ne kadar para kazanıyor olursanız olun, çocuğunuz için almak istediğiniz her şeyi almaya kalkarsanız, bütçenizde kocaman delikler açmanız işten bile değil. Çoğu anne-baba, belki çok da gerekli olmayan pek çok harcamayı yapabilmek için, kendi ihtiyaçlarını hep en son sıraya koyar. Bu yüzden, kredi kartlarınızı bir kenara bırakın. Derin bir nefes alın ve çocuğunuzun şimdi ve gelecekte, gerçekten neye ihtiyacı olduğunu bir düşünün. Çocuğunuz bir şey istediğinde hemen koşup almanız, isteklerini erteleme becerisi geliştirmesini engeller.
Sonuç Olarak: Çocuğunuz için sağlayabileceğiniz en iyi olanakların ve ona verebileceğiniz en güzel şeylerin tek adresi, büyük alışveriş merkezleri değildir. Aslında, temelde ihtiyaç duydukları son derece basit ve zaten sizde olan şeylerdir: Sevgi, sınırlar ve tutarlı olmanız.