Yıllara meydan okumak isteyenlere beslenme kılavuzu
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yaş ilerledikçe kalori ihtiyacı düşüyor, besin değeri açısından kaliteli gıdaları tercih etmek ve günlük kalori alımını kısıtlamak, formu korumak açısından daha da önem kazanıyor. Yaşlanmanın etkilerini azaltmak ve sağlıklı yaşamak için de "anti-aging" beslenme öne çıkıyor.
Anti-aging beslenme hakkında bilgi aldığımız Dr. Burak Başarır, anti-aging ve beslenme konusu ile diyet veya kilo vermenin birbirine sıklıkla karıştırıldığını söyledi: "Bunun başlıca sebebi genellikle orta yaş ve üzerindeki kişilerde fazla kilo problemi olması. Anti-aging ve beslenmeden bahsetmeden önce şunun altını çizelim; fazla kilosu olan kişiler öncelikle diyet yapmalı. Beden kitle indeksi ve yağ oranı normal sınırlar içine çekilmeden yapılan yaşlanma etkilerini geciktirici beslenme, sağlıklı yaşam açısından tam anlamıyla uygun değil."
ANTI-AGING BESLENMENİN ANA KURALLARI
n 1 - Kilo ve harekete göre günde 1,5 ila 3 lt. arasında sıvı almalısınız. Çay, kahve ve meşrubatlar sıvı sayılmaz. Meyve çayları, meyve suları ve maden suyunu alınması gereken sıvı miktarı içinde sayabilirsiniz. Çevre ısısı arttıkça, sıvı alımını da artırmak gerekir.
n 2- Mevcut sağlık risklerini ekarte etmeli veya önlemelisiniz. Kolesterol, trigliserid ve şeker, en sık rastlanan risk örnekleri... Kolesterolü düşürmek için meyve, sebze, yararlı yemişler ve lif açısından zengin besinler tüketmek gerekir. İlaç ile tedavi öncesi her zaman 3 aylık bu tür bir beslenme programı denenmeli.
İlerleyen yaşlarda artan şeker hastalığı riskini ekarte etmek ve şekeri düzenlemek hayati önem taşır. Şekerli gıdalardan, aşırı alkol alımından ve beyaz unlu gıdalardan uzak durulmalı, bu yiyecekler mutlaka kısıtlanmalı.
n 3- Kemik erimesine karşı kalsiyum alımına önem göstermeli ve iskelet sistemini uyarıcı egzersizler yapmalısınız. Yürüme, koşu, ağırlık çalışması, stepper, cross trainer ve kürek, ideal egzersizlerdir.
n 4- Yağ seçimine ve tüketimine mutlaka dikkat edilmelisiniz. Yağ kullanırken sıvı yağlar, özellikle de zeytinyağı tercih edilmeli. Katı yağlar ve margarin kesinlikle tüketilmemeli ve yağda kızarmış besinler yenmemeli. Ev dışında alınan besinlerin de nasıl hazırlandığı sorulmalı ve ona göre tercih yapılmalı. Örneğin, balıkçıda kalamar, midye, karides ve kızarmış balık yerine, ızgara balık, lakerda, ahtapot salatası tercih edilebilir.
n 5- Serbest radikallerden oluşan oksidasyonlar sonucu biriken zararlı maddelerin atılımını kolaylaştıran antioksidanları besinler aracılığıyla veya destek olarak alın (Vitamin E, C, selenyum, carotenoidler, flavanoids, kuarcetin, glutatyon, alfa lipoik asit, CoQ10) ...
DOĞRU BESLENMENİN İPUÇLARI
n Her gün en az 1 porsiyon (doğru) protein türevini tüketin.
n Tüm öğün saatlerine sadık kalın ve günde en az 2 ara öğününüz olsun.
n Süt ürünü grubundan günde en az bir besin seçin.
n Yağ seçimine dikkat edin ve yağ alımını azaltın.
n Tüm şeker türevlerini ve tatlıları minimuma indirin.
n Alınan sıvı miktarı ve niteliğine dikkat edin.
n Haftada en az 1 veya 2 öğün balık tüketin.
n Haftada 1 kez yağsız kırmızı et yiyin.
n Besin gruplarını, olabildiğince glisemik indeksi dikkate alarak seçin.
n Ayda bir gün detoks yapın.
BALIK, ET VE YUMURTA TÜKETİMİ
n Deniz balıkları omega 3 ve iyot içerirler.
n Kırmızı et yüksek kalitede protein, B vitamini ve demir içerir, ancak yağsız olmasına dikkat edilmeli.
n Yumurta hem protein hem vitamin hem de mineral açısından zengindir. Balık ve et ile dönüşümlü olarak sebzeler eşliğinde yemek planlarında bulundurulmalıdır.
Spor yapayım derken sakat kalmayın
Spor, hayatın her döneminde gerekli. Ancak uzman kontrolü olmadan, dikkatsizce yapılacak spor, sakatlıklara yol açabiliyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Semih Akı Semih, spor yaparken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.
n Hangi yaşta hangi spor yapılmalı?
Spor her yaşta yapılması gereken bir aktivite. Burada en onemli nokta ise kişinin yaşına, cinsiyetine, sağlık durumuna ve spordan beklentilerine uygun bir aktivite veya egzersiz programı seçmesidir. Çocukların basketbol, voleybol gibi takım sporlarına yönlendirilmesi, beraber çalışma ve paylaşma alışkanlıklarının geliştirilmesi açısından son derece önemlidir. Gençlik çağında ise performansın gelişmesine destek olabilmesi için yüzme, tenis gibi yarışmayı gerektiren sporlar tercih edilmelidir. İleri yaşlarda, sakatlıklara neden olmaması için çarpışmalı sporlardan mümkün olduğu kaçınmak yerinde olur.
n Spor, mutlaka uzman kontrolünde mi yapılmalı?
Spor ve egzersiz programı mutlaka bu konuyla ilgili doktorun önerdiği yoğunluk, süre ve sıklıkta yapılmalı. Spor iki tarafı keskin bır bıçak olup, uygun yapılmadığı takdirde vücuda zarar vermesi kaçınılmazdır.
n Son dönemde park alanlarında sıkça gördüğümüz spor aletleri, insanların daha çok spor yapmaları için önemli bir fırsat... Bu aletleri kullanırken nelere dikkat etmek gerekir?
Daha önce de bahsettiğimiz gibi uygun yoğunluk, süre ve sıklıkta yapılmayan sportif aktivite ve egzersiz programları, cerrahi müdahale gerektirecek kadar önemli sakatlıklara yol açabilir. Egzersiz öncesi uygun ısınma, sonrası soğuma dönemlerine mutlaka riayet edilmeli. Spor aletlerinin bu öneriler doğrultusunda kullanılması gerekir. Bu aletleri, vücutta hangi bölgeleri ve hangi kas gruplarını çalıştırdığını bilerek kullanmalı...
n Bu aletlerde ne sıklıkla spor yapmak doğru olur?
Kullanım sıklığının kesin bir programı olmamasına rağmen haftada 3-4 gün veya gün aşırı 30-40 dakikalık egzersiz ve spor aktivitesi ideal olarak kabul ediliyor.
n Hangi durumlarda doktora başvurmak gerekir?
Çalıştırılan vücut bölgelerinde ağrı olması doğal. Ancak bu ağrıların 24 saat veya daha fazla sürmesi, ağrıya eşlik eden şişlik, uyuşma ve lokal hassasiyet görülmesi, doktora başvurmayı gerektiren belirtiler arasındadır.
n Yaz mevsiminde hangi sporları önerirsiniz?
Yaz mevsiminde yapılabilecek en güzel spor, yüzme veya su ile ilgili diğer aktivitelerdir. Yazın, spor saatlerinin havanın ısısına göre ayarlanmasına da dikkat edilmelidir.
Terlemeye son
Gün geçmesin ki bir yenilikle tanışıp sevmeyelim, onu hayatımıza katmayalım, daha da ötesi vazgeçilmezlerimizden biri haline getirip sahiplenmeyelim... Son yıllarda ismini sıkça duyduğumuz Maxim adlı ürün de işte onlardan biri...
Amerikan sağlık örgütünün başarı onayı verdiği Maxim, terleme sorunuyla baş etmeye çalışanlara cazip bir alternatif oldu. "Maxim roll-on" özellikle gece yatmadan önce vücuda hafif bir tabaka halinde uygulandığında, ertesi gün akşama kadar terletmeme etkisini sürdürüyor. Tercihen gündüz kullanıldığında, gün içinde banyo yapılsa bile etkisini kaybetmiyor. Kokusuz ve şeffaf bir yapıya sahip olan, aşırı terlemeyi önleyip giysilerin kuru kalmasını sağlayan ürün, eczanelerde satışa sunuldu.
Doğanın modern güzellik iksiri: SU
Pembe ve taze görünümlü pürüzsüz bir tenin ihtiyacı olan en önemli yaşam iksiri nemdir. Çoğunlukla cildimiz bundan mahrum kalır ve bu değerli yapıtaşı, hücrelerde uzun süre depolanamaz. Mat ve ışıltısız, yer yer gergin ve kuru bölgeler, bu durumun en belirgin işaretleridir. Maalesef bu durum yaz mevsiminde de fazla değişmiyor. Çünkü su ve güneş, ciltteki nem oranını olumsuz etkiliyor.
Cildin nem dengesini korumanın en önemli unsurlarından biri nemlendirici kremlerdir şüphesiz... Kremlerdeki belirsiz H2O içeriklerinin bulunduğu zamanlar artık çok gerilerde kaldı. Bugünün yüksek teknolojili ürünleri artık cildin susuzluğunu mineral zengini termal suları ya da cildin yapısını tamamen değiştiren etkilere sahip su ile gideriyor.
Bilim adamlarının en büyük buluşlarından biri de şüphesiz cilde ihtiyacı olan nemi kazandırıcı etkisi bulunan bitkiler... Onlar yaşamlarını zaten en zor şartlarda bile depoladıkları suyla sürdürmeyi biliyorlar. Guerlain araştırmacıları, çöllerde yetişen bir gül çeşidi üzerinde yaptıkları araştırmalarda, bu bitkilerin en önemli prensiplerinin epidermis ve cilt yüzeyi arasındaki nem bariyerini güçlendirmek ve hücrelerdeki bağışıklığı artırmak olduğunu gördüler.
Chanel ise keçi boynuzu ağacının bileşimindeki bir ekstrenin cildin nem üretiminde etkili olduğunu ortaya çıkarmış. Shiseido ürünlerinin içeriğinde de cildin kendi nem üretimini destekleyen Asya kökenli turunçgiller bulunuyor.