Yaşları 7-16 arasında değişen suçlu çocuklar üzerinde yapılan bir araştırma, "suçlu çocuk eşittir sokak çocuğu" önyargısının çok da doğru olmadığı gerçeğini ortaya koydu.
Araştırmaya göre sokaktaki değil aile yanındaki çocuklar daha fazla suça karışıyor.
izim toplumumuzda önyargılar gerçeklerden daha çok prim yapar. Son dönemde yaşanan olaylar nedeniyle toplumda özellikle sokakta yaşayan çocukların suça daha fazla eğilimli oldukları konusunda bir önyargı oluştu. Çoğunlukla yalnızlığa itilmiş, aile tarafından da terk edilmiş sokak çocuklarına toplumun adaletsiz bir yaklaşım sergilediğine inanıyorum.
Bu nedenle Prof. Dr. Bengi Semerci başkanlığındaki Bengi Semerci Enstitüsü’nün yaptığı "Suça sürüklenen çocuklarda ruhsal sorunların ve ailenin suça sürüklenmedeki rolü" başlıklı araştırma sokak çocuklarının lehine sonuçlandığı için kendi adıma mutluyum. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, suça sürüklenen çocuklar sanıldığı gibi ağırlıklı olarak sokakta yaşayan çocuklar değil. Bengi Semerci Enstitüsü ekibi, yaptıkları araştırmayla suça sürüklenen çocukların yüzde 75’inin aileleri ile yaşadığını ortaya koydu.
Uluslararası Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Konferansı’nda (IACAPAP 2008) ilk sonuçları açıklanan araştırma, Ağaçlı Suça Sürüklenen Çocuklar Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeki çocuklar üzerinde yapıldı. Yaşları 7-16 arasında değişen toplam 52 (20 erkek, 32 kız) çocuğun katıldığı araştırmayı değerlendiren Prof. Dr. Bengi Semerci, çocukların suça ve yasal olmayan olaylara gün geçtikçe daha fazla karıştığına dikkat çekiyor.
Enstitü ekibinin yaptığı araştırmadan çıkan bazı sonuçlar ise dikkat çekici... Normal çocuklarda yüzde 4-8 oranında görülen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu oranı, suça sürüklenen çocuklarda yüzde 40,4 oranında ciddi bir artış gösteriyor. Tedavi edilmeyen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, davranım bozukluğuna dönüşüyor. Davranım bozukluğunun belirtileri ise evden kaçma, okuldan kaçma, insana, hayvana ve mala zarar verme gibi davranışları kapsıyor.
Suça sürüklenen çocuklarda davranım bozukluğu oranı yüzde 69,2... Bu oranın normalde yüzde 20-30 arasında olduğunu dikkatinize sunarım. Zamanında tanısı konulduğunda kolayca tedavi edilip kontrol altına alınabilen ’dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun’ tanınması ve tespiti de çocukların suça sürüklenmesini önlemede büyük önem taşıyor.
Aile ile iletişim önemli
Araştırma kapsamında değerlendirilen çocukların yüzde 75’i aileleri ile yaşarken, yüzde 14,3’ü yurtta, yüzde 10’u da sokakta yaşayan çocuklar. Buna göre, aile ile yaşamak koruyucu önlem değil. Çocukların suça sürüklenmesinde aile en önemli etkenlerden biri olsa da, ailenin yanında olmaktan çok ailenin çocukla iletişimi ve koruyucu olması önemli. Aynı araştırmada, suça sürüklenen çocukların yüzde 76,6’sının ailesinde en az bir başka bireyin de suça karıştığı görülüyor.
Araştırmayı değerlendiren ve suçlu değil suça itilen çocuklar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Bengi Semerci şu noktaların altını çiziyor: "Yapılan değerlendirmelere göre bu çocukların yaklaşık yüzde 45’i eğitim sisteminin dışında. Eğitim sisteminin içinde olanlarsa başarısız ve zor okuyan çocuklar. Başarısızlık nedeni ile okulu bırakmış ve eğitim alamamış çocuk, ailenin ve çevrenin insafına kalıyor. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, başarısızlığın en önemli nedenlerinden biri. Oysa tedavi edildiğinde çocuk hem eğitim sisteminin içinde kalarak daha iyi korunup izleniyor, hem de eğitim aldıkça suça karşı kendini savunacak değerleri öğrenebiliyor. Risk taşıyan ailelerin denetlenmesi, çocukların gerektiğinde koruma altına alınması ve izlenmesi, ailenin bu konuda eğitilmesi ve izlenmesi koruyucu olabilir."