Matrak kayıt hikayeleri

17 Eylül’de okullar açılıyor ama hálá çocuğunun kaydını yaptıramayan veliler var.

İsteyenin istediği okula kayıt yaptıramadığı bir ülkede yaşadığımız için veliler kendi yöntemleriyle kayıt sorunlarını çözüyor. Sonuçta ortaya anlatılacak matrak hikayeler çıkıyor.

kulların açılmasına çok az kaldı ama çocuğunu henüz bir okula kaydettirememiş veli sayısı o kadar da az değil. Biliyorsunuz, Milli Eğitim Bakanlığı geçen yıl yeni bir uygulama başlattı. Hangi mahallede oturuyorsanız çocuğunuzu o mahalle muhtarlığının bağlı bulunduğu okula kaydettirmek zorundasınız.

Geçen yıl Haziran ayında kayıt başvuruları önce internetten alındı. Adana, Ankara, Eskişehir, İzmir ve İstanbul’da pilot olarak başlatılan e-kayıt uygulamasına veliler büyük ilgi gösterdi. Hatta ilk gün 13 bin öğrencinin kaydı internet üzerinden yapıldı.

Ancak, e-kayıttaki en önemli sorun ikametgáhtı. Çünkü Yeşilköy’de oturup Beşiktaş’taki bir okula giden öğrenci olduğu gibi Maltepe’deki bir öğrenci Kadıköy’deki bir okula kayıt yaptırabiliyordu. e-kayıt her okulun kendi bölgesinden öğrenci almasını zorunlu kılan bir uygulamadaydı.

Bunca yıllık alışkanlığı bir anda yıkmak kolay değil. Velilerin kafasına "OKS’yi, ÖSS’yi kazandıran başarılı okul" olarak kazınan okullara kayıt yaptırmak için bırakın e-kayıt sistemini her türlü engeli yok sayanlar var.

Bir tanıdığım anlattı, çok güldüm ve pes dedim. Çalışan bir anne oğlunu istediği etüt-beslenme programı olan bir ilköğretim okuluna yazdırmak için o bölgede oturan arkadaşından yardım istiyor. Önce oturduğu mahalle muhtarına gidiyor nakil için ikametgáh alıyor ve okulun bulunduğu muhtara "Eşimden boşanıyorum. Oğlumla birlikte ortada kalakaldık. Çocuğumu bölgenizdeki okula kaydettireceğim, yeni ikametgáh almak istiyorum" diyor. Mahalle muhtarı boşanma hikáyesine inanmıyor. Hikáyeyi inandırıcı bulmadığı için de ikametgáh vermiyor.

Parasını nasıl kaptırdı

Anne inatçı, oğlunu illa bu okula yazdıracak. Muhtara birkaç kez daha gidip geliyor, ağlıyor ama muhtar da inatçı. Sonunda muhtarı ikna edecek bir tanıdık bulunuyor. Tanıdık kişi annenin hikáyesini doğruluyor, muhtar ikametgáhı veriyor. Ancak işin ikinci kısmı daha önemli. Çünkü okul aile birliği kayıt için beş bin YTL’den kapıyı açıyor. Anne bu kez elinde ikametgáhla okul aile birliğinin kapısını çalıyor. Hikáyesini biraz daha trajik hale getirerek, içine gözyaşı katarak mağduriyetini anlatıyor ve karşısındakini ikna ediyor. Okul aile birliği üyesi "Zaten mağdur olmuşsunuz. Biz sizi daha fazla mağdur etmeyelim. Gönlünüzden ne koparsa verin" diyor. İş bitirici anne oğlunu 150 YTL’ye okula yazdırmayı başarıyor.

Nehir parkta oynarken annem de parka gelenlerle sohbet ediyor. Böylece akşam konuşulacak epey konuyla eve dönmüş oluyor. Okulların açılış günü yaklaştığı için konu genellikle kayıtlar üzerine yoğunlaşıyor. Annelerden biri kızını istediği okula kayıt ettirmek için araya bir aracı koyuyor. Aracı, yetkili kişiyi ikna ettiğini söyleyip aileden 2 bin YTL alıyor. Aile bekliyor bekliyor ama ortada ne aracılık eden var ne de kayıt işlemi. İşin peşine düştüklerinde aracının başka bir yere tayininin çıktığını öğreniyorlar. 2 bin YTL buhar olup uçuyor. Aile aynı okul için başka bir bağlantı bulup 2 bin 500 YTL vererek kayıt işlemini yaptırıyor.

İş çocukta bitiyor

Geçen yıl da böyle bir durum benim başıma geldi. Yakın arkadaşım kızını Bahçelievler’de bir okula kayıt yaptıracak. Ama okul 78 bin YTL kayıt parası istiyor. Bu parayı verirsen ailenin hangi bölgede oturduğunun önemi birdenbire ortadan kalkıyor. Arkadaşım olayı bana anlattı. Milli Eğitim Müdürlüğü’nün de okul müdürlerine yaptığı bir uyarı var. Ne diyorlar: "Aileyi bağış için zorlamayın. Aile istiyorsa, durumu müsaitse bağış yapsın. Yoksa velilerle pazarlık yapmayın."

Arkadaşım bağışı kabul ediyor ama biraz insaf istiyor. Okul müdürünü aradım. Müdüre, bağış karşılığında ikametgáhın neresi olduğuna bakılmaksızın kayıt yaptırdıklarını öğrendiğimi ama 78 bin YTL’nin de çok yüksek olduğunu söyledim. Müdür, bağış ne kadar yüksek olursa olsun böyle bir durumun söz konusu bile olamayacağını söyledi. İkna oldum mu, hayır. Ama yapacağım başka bir şey yoktu.

Bu konuşmanın üzerinden 24 saat geçmeden arkadaşımın eşi kızının kaydını 5 bin YTL karşılığında yaptırdı. Hem ikametgáh bile ibra etmeden. Kızının 48 kişilik sınıfta öğrenim göreceğini bile bile neredeyse bir özel okul ücretine yakın bir parayı gözden çıkardılar.

Bütün bunlara değer mi? Bırakın dershaneyi, doğru dürüst eğitim bile alamayan ama OKS, ÖSS’de dereceye giren çoban Ahmetleri, çiftçi Halilleri görünce tüm bu çabanın boş olduğunu düşünüyorum. Hangi okuya gönderirseniz gönderin, iş çocukta bitiyor. O isterse Harran Ovası’nda tarlada çalışırken, yaylalarında koyun otlatırken Robert Koleji ya da Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanıyor.
Yazarın Tüm Yazıları