Hormonlu gıdalar kızımdan uzak durun

Patlıcanın parlağını, kabağın küçük olanını seçmek için pazarcıyla verdiğim mücadelenin boş olduğunu anlamış bulunuyorum. Bile bile hormonlu ürünlerin hasını satın alıyormuşum. Doğru bildiğim her şeyi çöp kutusuna atıp, en azından kızım için organik gıdalarla dost olmaya karar verdim.

Sebze çorbasına Nehir henüz dört aylıkken başlamıştım. Her gün taze çorba yedirirdim. İlerleyen aylarda sebze çorbalarında yaratıcılığımı kullandım. Çorbaya pirinç yerine, köy bulguru koyardım. Mutlaka birbirine yakışan tatlarda sebzeleri karıştırırdım. Soğan, sarımsağı her çorbanın içine koyar, soğanı bütün halde geri çıkarır, sarımsağı ezerdim.

Minik bir tencere almıştım, onu sadece Nehir için kullanıyordum. Ayrıca kendi buharıyla pişsin diye kısa sürede, kapağını hiç açmadan, su koymadan pişirir, tuzunu inmeye yakın atardım. Bu özel çorba pişirme durumu en az üç yıl devam etti. Ne zaman Nehir anaokuluna başladı, işte o zaman evde pişen yemeklere ortak oldu.

Nehir’in beslenmesi konusunda hiç üşengeçlik yapmadım.

Kıyma aldığımda, üç-dört adet köfte çıkacak şekilde küçük parçalara ayırır, derin dondurucuda öyle saklarım. Nehir, köfte istediğinde bir saat içinde yemeği hazır olur. İlk yıl, her akşam yoğurt mayaladım. (Yaptım, ettim diyorum ama annemin de emeği az değil)

Yaptıkları sebze çorbasını iki üç gün çocuklarına yediren annelere hayret ediyorum. Uzmanlar her gün her şeyin tazesinin tüketilmesi konusunda bas bas bağırıyor. Ama bazıları inatla bu uyarılara kulaklarını tıkamaya devam ediyor.

Günümüzün çocuklarına ‘çürük elma’ adını biz taktık. Onların çürük elma olmalarında yedikleri gıdaların payının az olduğunu düşüneniniz varsa çok fena yanılıyor.

Organik gıdalar pahalı mı

Bütün derdim kızımı sağlıklı beslemek. Bunun için fast food tarzı yiyeceklerden olabildiğince uzak tutuyorum, tüm gazlı içekleri sulandırarak veriyorum.

Bir ara tavan yapan hormonlu tavuk, hormonlu salatalık tartışmasında ben de taraftım. Pazarda, marketlerin meyve-sebze reyonlarında gördüğüm her ürüne hayatımı tehdit eden bir terörist gibi yaklaştım. Hatta bir ara annemle her ürün için ayrı ayrı ‘Bunda hormon kullanmışlar, yok bu hormonsuz’ tartışması bile yaptık.

Çevremde kanserle mücadele eden her tanıdık özellikle yiyeceklere daha tereddütlü yaklaşmama neden oluyor. Bazen öyle bir paranoyaya kapılıyorum ki, uzmanların kansere karşı etkili olduğunu söyledikleri yiyecekleri birer ilaç gibi tükettiğimi fark ediyorum.

Bizleri paranoyaya sürükleyenler, üç kuruş daha fazla kazanmak, 10 günde büyümesi gereken ürünü üç günde toplamak isteyen bazı üreticiler.

Bin metrekarelik marketlerde sadece iki metrekarelik bir alana yerleştirilen organik ürünleri alanlar herkesin dikkatini çekiyor. Çoğu kişi için organik gıda tüketenler pimpirikli ve parası bol olanlar.

Oysa organik ürünlerin hikayesi o kadar da eski değil. Tarımsal üretimde daha fazla ürün almak için 1940’lı yılların başında başlayan bozulma 1985’li yıllara kadar devam ediyor. Ancak ekolojik denge bozulunca, Avusturya başta olmak üzere bazı kuzey ülkeleri bu gidişe dur demek için harekete geçiyor. Ve tarımda eski yöntemlere dönüyorlar. Yeni tarım alanlarını karayollarından ve endüstri bölgelerinden en az 1 kilometre uzağa taşıyorlar. Daha önce kullanılan kimyasalların topraktan temizlenmesi ise üç yılı alıyor. Ancak üreticiler maddi kaybı göze alarak az ürüne tamah ediyorlar.

Organik ürünler bizde pahalı. Çünkü tarımdaki üretimin yalnızca yüzde 10’u organik. Oysa Avusturya’da bugün yüzde 85, 90 oranında organik tarım yapılıyor. Bu nedenle organik ürünler, bizdeki hormonlu ürünlerle fiyat açısından fark yaratmıyor. Demek ki talep edilmesi lazım. En azından bir sonraki nesillerin sağlığı için ‘organik tarımın’ desteklenmesi konusunda adım atılması şart. Bunun için de gerçek anlamda hükümete baskı mı yapılır, protesto mu edilir, bunun şekline kamuoyu karar vermeli.

Bilgi ve bilinç gerek

Türkiye’deki tüketici ne yazık ki tam bilinçli değil. Çünkü bilgi eksikliği var. Sağdan soldan duyduklarımızla sağlığımıza dikkat etmeye çalışıyoruz. Ama kanser vakalarının artması bizi düşündürmeli ve çocuklarımızı hormonlu yiyeceklerden uzak tutmalıyız.

Doğru bildiğimiz yanlışlar

Bir anne olarak kızımın bile bile kimyasal madde kullanılarak üç günde büyütülen gıdalarla beslenmesine gönlüm razı olmuyor.

Organik mama başta olmak üzere organik ürünler üreten Milupa’nın medikal direktörü Dr. Yalım Üner’le konuştuktan sonra daha dikkatli tüketim yapmaya karar verdim.

Üç ayakkabı almak yerine iki ayakkabı alıp organik gıdaları daha fazla tüketmeyi planlıyorum. Kızımın organik mama yeme yaşı geçti. Bu nedenle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın sertifikası bulunan ürünlerle daha fazla haşır neşir olacağım. Bir hatırlatma yapmakta yarar var; Sertifikasız ürünler organik değil. O kadar az üretiliyor ki, resmen kuyumcuların kullandığı terazilerle tartılıp satılacak kadar değerli oluyorlar.

Dr. Yalım Üner, pazarda alışveriş yaparken doğru bildiğim yanlışların neler olduğunu da anlattı.

Mesela patlıcan alırken siyah ve parlak renkte olanlarını seçerim. Aslında büyük yanlış yapıyormuşum. Çünkü patlıcana atılan ilaç, hücre içindeki sıvının kabuğa doğru çıkmasına neden olduğu için patlıcan o kadar parlak görünüyormuş. Bundan böyle patlıcanın mat olanı seçilecek.

Bir başka yanlışı kabakta yapıyormuşum. Kabağın hep küçük boyda olanlarını tercih ederim. Kabağa atılan ilaçların yarılanma ömrü ortalama 14 günmüş. Ama kabak çok hızla büyüyen bir sebze.

Kullanılan kimyasal madde kabağı daha hızlı büyüttüğü için üretici üçüncü dördüncü gün topluyormuş. Böylece kullanılan madde kabakta ömrünü tamamlamadan direkt midemize iniyor.

Bu nedenle kabağın küçüğünü değil, en büyüklerini, hatta 25-30 santim olanlarını almaya bakın. Zaten lezzet bakımından da aralarında büyük fark varmış.

En çok tükettiğimiz domateste ise balık hormonu kullanılıyormuş. Avrupa Birliği ülkelerinde bu hormonun kullanılması iki yıl önce yasaklanmış. Bizde de 2005 sonunda yasaklanacak. Ama üretici ne gelse kardır hesabı, Ocak 2006’ya kadar balık hormonlu domatesleri bize yedirmeye devam edecek.

Kafam çok karışık. Bile bile sağlığımızla oynanmasına izin verdik. Ama kararlıyım, kızımı hormonlu gıdalardan uzak tutmak için topla tüfekle olmasa bile kredi kartlarım ve nakit paramla savaşacağım.
Yazarın Tüm Yazıları