Paylaş
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı da bu merkezlerin hızla hayata geçmesi için taraf olmalı.
Konu malumunuz. Hüseyin Üzmez’in 14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunması ve sonrasında çorap söküğü gibi gelen olaylar…
İş artık Hüseyin Üzmez olayından çıktı. Artık, B.Ç’nin yaşadığı olaylar zinciri, istismara uğrayan kadın ve çocukları ilgilendiriyor. Çünkü bizim aslında bilmediğimiz, yabancı olduğumuz mevcut sistemin, istismara uğramış çocuk ve kadınlar üzerinde daha fazla travma yarattığını adli tıp uzmanları ve hukukçular söylüyor.
Biliyorsunuz 14 yaşındaki B.Ç için verilen raporun altında çocuk psikologu olmadığı için rapor tartışmalı hale gelmişti. Bu vahim bir olay. Daha vahimi ise bugüne kadar verilen raporların altında bir psikolog ya da psikiyatr imzasının bulunmaması. Çünkü düne kadar Adli Tıp Kurumu’nda bir psikiyatr görev yapmıyordu.
Hafta başında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer ile 25 üniversitenin Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkan ve öğretim üyelerinin imzasıyla adli tıp hizmetlerinin yeniden yapılandırılması konusunda hem basın açıklaması hem de yazılı bir bildiri yayınlandı. Adem Sözüer, lafı hiç dolandırmadı. Dünyanın hiçbir ülkesinde zaten istismara uğramış, zaten travma yaşamış çocuk ve kadınların bulundukları yerden başka bir yere gelmek zorunda bırakılmadıklarını, Türkiye’de ise bulundukları yerde adli rapor almaları mümkünken Türkiye’nin dört bir yerinden kalkıp İstanbul’a taşındıklarını, bu şekilde daha çok mağdur olduklarını söyledi.
Öğreniyoruz ki, B.Ç olayından sonra Adli Tıp Kurumu’na bir çocuk psikiyatrı atanmış. Ama tek bir psikiyatr sorunu çözüyor mu? Atanan psikiyatr bir günde en fazla kaç çocuğu muayene edebilir? Üç mü, yoksa beş mi? O gün Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden 20 çocuk gelirse o çocuklar muayene için Adli Tıp Kurumu’nun koridorlarında kaç gün geçirecek? Bugüne kadar çocuk psikologu olmadan verilen raporlar tartışmalı hale gelmedi mi?
Daha fazla mağduriyet
Üniversitelerin Adli Tıp Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinin söylediği “Çocuklarınızın bu odalarda muayene olmalarını istemezsiniz” sözleri ile “İstismara uğramış çocuklar en mahrem sorulara bir kurul önünde yanıt vermek durumunda bırakılıyorlar” demeleri benim canımı acıttı. Söylenenleri gözümde canlandırınca hukuk devletinin kendi çocuklarını nasıl böyle korumasız bıraktığına isyan ettim.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, bir çocuğun tanıklığına ihtiyaç duyulduğunda mahkemeye götürülmeden, bir uzman eşliğinde kayıt yapılıp mahkemeye sunulması gerektiğini söylerken, adli tıp uzmanları ve hukukçuların istismara uğramış bir çocuğun muayene şartlarına itirazlarını ciddiye almak gerekir.
Prof. Dr. Adem Sözüer, önümüzdeki günlerde konuyla ilgili bir yasa taslağı hazırlayıp Adalet Bakanlığı’na sunacaklarını söyledi. Bu tür yasa taslağı çalışmalarında Sivil Toplum Kuruluşları’nın katkısı önemli hale geliyor. Biz kadınlarda bu çalışmada taraf olmalıyız. Çocukların ve kadınların daha fazla sistem tarafından mağdur olmalarının önüne geçmek için her ilde ‘Çocuk Dostu İlk Adım Merkez’leri kurulmalı. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı da bu merkezlerin hızla hayata geçmesi için taraf olmalı. Adil tıp hizmetleri çocuk ve kadınlar lehine yeniden yapılandırılmalı. Çocukları istismar edenlerin ekmeğine yağ süren sistem yeniden gözden geçirilmeli.
Paylaş