Çocuklarla anne-babalar arasındaki mesafe giderek açılıyor. Babalar çocukları hakkındaki 10 sorudan yalnızca ikisine doğru yanıt veriyor.
Babalar bana kızacaklar ama "Çocuk annenindir" diyenler doğru söylemişler. Bence de çocuk her zaman annenindir. Ayrıca bu tespiti araştırmalar da onaylıyor. Geçtiğimiz günlerde Hacettepe Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhunde Öktem başkanlığında bir araştırma sonucu yayınlandı.
Aslında bu araştırmanın ilki 12 yıl önce yapılmış, bir ay önce ise tekrarlanmış. 300 anne, baba ve çocukla görüşülmüş. Önce çocuklara "Ayakkabı numaran kaç? En sevdiğin arkadaşın kim? Bir öğretmeninin ismini söyle. Hangi takımı tutuyorsun? Hangi dondurmayı seversin? En sevdiğin yemek hangisi? Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?" gibi son derece basit 10 soru yöneltilmiş.
12 yıl önce babalar bu sorulardan ortalama 2,5 tanesini bilirken, günümüzde bu sayı 2 doğru cevaba düşmüş. Anneler ise 12 yıl önce çocukları hakkında sorulan soruların 7,5’unu bilirken, bugün ancak 7’sine doğru yanıt verebilmişler.
Bunun anlamı nedir? Çocuklarla anne-babalar arasında mesafe giderek açılıyor. Ebeveynler, çocuklarını daha az tanıyor. Araştırmayı yapan Hacettepe Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ferhunde Öktem, bu konuyu anlatırken ilginç bir örnek de veriyor. İbretlik bu durumu Profesör Öktem şu sözlerle anlatıyor: "Bir milletvekili babayla görüşüyordum. Çocuğunda çok ciddi problemler vardı. Milletvekili görüşmelere gelmiyordu. Babaya ’Bakın, çocuğunuz şunu yaptı, bunu yaptı. Hayatı elden gidiyor. Neden gelmiyorsunuz’ diye sordum. Bana ’Hocam, karar aldım. Ortaokulu bitirinceye kadar annesi, ortaokuldan sonra ben ilgileneceğim’ dedi. Bu konuşmalar yapılırken çocuk da aynı odadaydı. ’Baba, ben lise 2’deyim’ dedi. O hiç unutmadığım bir örnektir."
Anneler de bilmiyor
Bu örneği okuyunca hemen "cık cık" yapmayın. Bu memlekette hocanın anlattığı milletvekili babadan istemediğiniz kadar var. Bizim memleketin babaları tek bir soruda ful çekiyor. Hepsi çocuklarının tuttuğu takımı firesiz doğru yanıtlıyor. Adamlar çocuklarının en sevdiği arkadaşının adını, ayakkabı numaralarını, hangi sınıfa gittiklerini, öğretmenlerinden birinin adını, hangi çeşit dondurma sevdiklerini bilmiyorlar.
Sanki çok lazımmış gibi, babalık değil amigoluk yapma konusunda iddialılarmış gibi trajikomik bir tablo çiziyorlar. Çocuklarına hiç dondurma ısmarlamamış gibi sevdiği dondurma çeşidi sorusunda bile sıfır alıyorlar. Babaların hepsi böyle mi? Sanmıyorum. Çocuğu büyürken hep ilgili olan babalar da var ama sayıları o kadar az ki!
Topa tuttuğumuz sadece babalar değil, aynı durumda olan anneler de var. Anneler de çocuklarıyla ilgili 10 sorudan ancak 7’sini biliyor. Yani onlar da çocuklarını tam anlamıyla tanımıyor.
Bu araştırma kanıma dokundu. Biz ilgili ellerde büyüdük, ilgili ellerde çocuklarımızı büyütmeye çalışıyoruz. Peki, sizin durumunuz ne, hiç merak ettiniz mi? Önce çocuğunuzu ne kadar tanıyorsunuz, bunun yanıtını verin.
Sonra çekin anne-babanızı karşınıza, ilk oyuncağınızın ne olduğunu, ezbere söyleyebildiğiniz ilk şarkıyı, söyleyemediğiniz ilk sözcükleri, ilk küfrünüzü, ilk kalp çarpıntınızı, en sevdiğiniz çiçeği, yemeği, böceği sorun. Bu imtihanı hangi yaşta olursanız olun yapın. Aranızdaki bağın ne kadar kuvvetli olduğunu öğrenmeye ihtiyacınız varsa, káğıt-kalemi alın, anne-babanızı ayrı odalarda imtihan edin!
Kimsesiz çocukları giydirirken altın kazanın
Seninle dergisi ve Anchor’un ortaklaşa düzenlediği "Sevgiyle Sarmalayalım" adlı yarışmaya katılarak, çocuk esirgeme kurumlarında barınan kimsesiz çocukların giyimine katkıda bulunabilir, bu el emeğiniz sayesinde ödüller kazanabilirsiniz.
Çocuklarınızı çok seviyor, her ihtiyaçlarını elinizden geldiğince gideriyorsunuz. Ama sizin çocuklarınız kadar şanslı olmayan minik kalpler de var.
Seninle dergisi ve Anchor firması, yaklaşan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı çerçevesinde çocuk esirgeme kurumlarında barınan çocukları sevindirmek için bir yarışma düzenledi. Yurtlarda kalan ve yaşları 3-12 arasında değişen çocuklarımızın ilmek ilmek sevgiyle örülmüş yepyeni hırkaları ve kazakları giyebilmeleri için yarışmaya siz de katılabilirsiniz.
Yarışmaya gönderilen tüm ürünler, değerlendirme ve ödül töreni sonrasında, nisan ayında, Türkiye’nin çeşitli illerindeki çocuk esirgeme kurumlarına teslim edilecek. Bu kurumların isimleri Seninle dergisinde yayınlanacak. Sevgiyle giydirdiğiniz bu minik kalpler, size el emeğinizle kazanmanın kapılarını da açacak. Yarışmada dereceye giren 15 kişi, birer tam Cumhuriyet altını kazanırken, mansiyon ödülüne hak kazanan 15 kişi ise, 50 YTL değerinde Anchor El Örgü İpliği ve Anchor Butik dergilerinden oluşan birer setin sahibi olacak. Dereceye giren hırkalar dergide yayınlanırken, ödül sahipleri ile de röportajlar yapılacak.
Yarışmaya katılmak için istediğiniz herhangi bir marka iple, 3-12 yaşa uygun hırka, kazak veya süveter örmeniz, Seninle dergisinde yer alan katılım kuponunu doldurmanız ve ördüğünüz eseri en geç 19 Mart akşamına kadar Seninle dergisine ulaştırmanız yeterli. Yarışmaya istediğiniz kadar çok ürünle katılmanız mümkün. Yarışma detaylarını ve katılım kuponunu Seninle’nin mart sayısında bulabilirsiniz.
Annen Mağara Kadını Olmuş
Eski bir ilkokul öğretmeninin dünya tarihini konu ettiği komik kitaplar dizisi, okumayı sevmediğini sanan çocukları bile kitap okumaya teşvik ediyor. Jon Scieszka’nın yazdığı "Zamanda Gezinen Üç Kafadar" dizisinin iki kitabı "Annen Mağara Kadını Olmuş" ve "Ne Halin Varsa Gör Gladyatör" çıktı. Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan dizinin kitaplarında arkadaşlık, tarih öncesi, hayvanlar, doğa olayları, sanat, Arşimet, matematik, aile gibi temalarla yenilikler, gelişmeler, dünya ve uzay konuları işleniyor. Dizi özellikle 5 ve 6. sınıf öğrencileri için ideal.