Anneler bebeklerini beslerken kaliteye değil, daha çok miktara önem veriyor.
Bebeğinizi ek besinlere geçmesinden itibaren doğru beslerseniz, ona bir armağan sunmuş olursunuz.
Yaşına gelmeden tansiyon ilacına başladım. Anneme göre "esansiyal" tansiyonun (nedeni bilinmeyen tansiyon) nedeni yoğun stres altında bulunmam. Ancak, Amsterdam’da tanıştığımız beslenme uzmanı Martine Alles’e göre çocukluk dönemimde aldığım aşırı sodyum yani tuz, esansiyel tansiyonumun nedeni olabilir.
Beslenmenin bütün hayatı etkilediğini artık herkes biliyor. Ama 6 Avrupa ülkesinde annelerle yürütülen kapsamlı çalışma sonucunda hemen hemen tüm annelerin beslenme konusunda suçluluk duygusu, kafa karışıklığı ve endişe hisleriyle boğuştuğu ortaya çıktı. Bu duyguyu hissetmelerinin nedeni; aldıkları farklı önerilerin yanı sıra yapmaları gerektiğini düşündükleriyle yapabildiklerinin yani çocuğa yedirebildiklerinin arasında ciddi uçurumlar olması.
Bazı anneler ek gıdaya geçtiklerinde birkaç çeşit gıdayı tekrarlayarak veriyor. Bu anneler sınırlı sayıda besinlerle beslenmeyi alışkanlık haline getiriyorlar. Oysa metabolizmayı bebeklikten itibaren doğru programlarsanız, çocuğunuzun gelecekte sağlıklı bir yaşam sürmesinin yolunu açmış ve çocuğunuza bir armağan sunmuş olursunuz.
Milupa’nın iki beslenme uzmanı Martine Alles ve Niamh Rice ile Amsterdam’da küçük bir toplantı yaptık. Ticari kaygıları bir tarafa bırakıp, özellikle 0-3 yaş döneminde annelere sağlıklı beslenme alışkanlıklarını kazandırmak için harekete geçtiklerini söylediler. Martine Alles, portföylerinde hiç şeker içermeyen ürünlere de yer verdiklerini, bir yaş öncesine hitap eden ürünlere hiç tuz ilave etmediklerini ve 8’inci aydan itibaren olan ürünlerde özel işlenmiş tam tahıllar kullandıklarını anlattı.
Bu ne anlama geliyor? Kısa ve uzun vadede sağlıklı büyüme ve gelişimi destekleyecek bir beslenme programı oluşturmak, çocuğun ileriki hayatında beslenmeye bağlı gelişen sağlık sorunlarının (obezite ve diğer) ortaya çıkma riskini azaltmak.
Ülkemizde yürümeye yeni başlayan çocukların yüzde 20’si her gün meyve yemiyor ve ortalama günlük tüketim sadece 40 gram. Tavsiye edilen ise en az 70 gram meyve... Bizim çocuklarımızın yüzde 24’ü, 4 aylıktan itibaren yetişkinler için olan ev yapımı yemeklerden yemeye başlıyor. 8’inci aydan itibaren, dört bebekten üçü ailenin kendi için pişirdiği yemekleri ailesiyle birlikte yiyor. Bu da bebeklerimizin tuzla çok erken tanıştığı anlamına geliyor.
Ek gıdaya geçen bebeklerin sebze yerine bisküvi, pilav ve makarnayla karınları doyuruluyor. Onu da bırakın çay, hazır meyve suyu ve abur-cubur tüketimi de bir yaşından önce başlıyor. 1-3 yaş arasındaki çocukların beslenmesinde protein ve meyve az, tatlı ve süt yoğun olarak tüketiliyor.
Bu sadece bize özgü bir durum mu? Hayır. Avrupa’da da gelişmekte olan bebeklerde sebze tüketimi önerilenden az. Ancak anne-babalar sebzeleri; sağlıklı bir beslenme programının vazgeçilmez bir parçası olarak görmek zorundalar. Bebeğinize 8’inci aydan önce ne verirseniz o besine alıştırırsınız.
Miktar değil kalite önemli
Nehir tuzu ve şekeri seviyor. Bu çok normal... Çünkü sebzeyi daha iyi yesin diye tuz koydum, yalancı emziğe alışsın diye de bol bol şekerli su ve ballı su kullandım. Şimdi yemek masasında tuzluğu görmediğinde istiyor. Biraz geç oldu ama ben ise itiraz ediyorum. Tencereye atılan tuzun yeterli olduğunu söyleyip, salataya, balığa hiç tuz koymadan yemesini sağlıyorum. Abur-cubur konusunda ise aldığım tedbirleri bir şekilde deliyor. Yan apartmanımda gazeteci arkadaşım Pervin oturuyor. Penceresini tıklatıp "Pervin abur-cuburun var mı?" dediğini öğrendim. Şimdilik müdahale etmiyorum. Bu küçük kaçamak Nehir’in çok hoşuna gidiyor. Arada sırada abur-cubur yemesinde bir sakınca görmüyorum.
Ancak belli bir yaştan sonra ortaya çıkan hastalıkların temelinde genetik kadar beslenmenin de büyük önemi var. Sonuçta şöyle düşünün; yaşam boyu yağ hücrelerinin sayısı değişmiyor. Bebeklik döneminde karbonhidratı yüksek bir beslenme uygulandığında gelecekte obeziteye davetiye çıkarılmış oluyor. 0-3 yaş döneminde çocuklar 7 kat fazla demire, 4 kat fazla çinkoya, 5 kat fazla kalsiyuma ve 4 kat fazla C vitaminine ihtiyaç duyuyorlar. Oysa aynı yaş grubunda tuz ihtiyacı bir yetişkinin 10’da biri kadar. Anne-babayla aynı yemeği yiyen çocuk, ihtiyacından 10 kat fazla tuz almış oluyor. İleriki yaşlarda nedeni bilinmeyen tansiyon, kalp ve böbrek hastalıklarıyla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Annelerin ileriye dönük şişmanlık korkuları yok galiba. Çünkü anneler bu durumu sorun olarak görmüyor. Bebeğinin büyüdüğünü düşünüyor. İsterseniz bugünden itibaren köklü bir değişime gidelim, miktardan çok kaliteye önem verelim.
Çocuklar oyuncaklarını paylaşıyor
Toyzz Shop, oyuncağı olmayan çocuklar için "Oyuncaksız Çocuk Kalmasın!" sloganıyla başlattığı "Altın Kalpler" kampanyası üzerinde çalışmayı sürdürüyor. Firma, bu proje ile çocuklardan kullanmadığı oyuncakları topluyor ve ihtiyacı olan çocuklara ulaştırıyor. Kampanyanın ilk etabında toplanan 5 binin üzerindeki oyuncak, Van Valiliği koordinesiyle Van’da bulunan 50 anasınıfına dağıtıldı. Toyzz Shop, 30 Haziran’a kadar sürecek olan ve gelenekselleştirmeyi planladığı bu kampanyayla diğer doğu illerine de sırayla oyuncak ulaştırmayı amaçlıyor. Projeye katkıda bulunmak isteyen çocukların, kullanmadıkları oyuncakları 30 Haziran’a kadar Toyzz Shop mağazaları içinde bulunan oyuncak sepetlerine koymaları yeterli. Oyuncağını bağışlayan her çocuğa "Altın Kalpler" rozeti takılıyor, ayrıca Eti ürünü ve indirim çeki hediye ediliyor.
Bu sergiyi gezin
AÇEV’i (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) biliyorsunuz. Okul öncesi eğitimin önemini vurgulayan AÇEV, Joker/Maxitoys’un desteğiyle "Renklerle Oynayalım" projesini gerçekleştirdi. Şanslı 15 anne, ünlü ressam Günseli Kato’nun motivasyonuyla çocuklarıyla birlikte resim yaptı. Günseli Kato, çocukların yaptığı resimleri sihirli dokunuşlarıyla tablo haline getirdi. 17 Haziran’a kadar Metrocity alışveriş merkezinde sergilenecek olan eserler, son aşamada AÇEV okul öncesi eğitim programlarına destek fonu yaratmak için satışa sunulacak.