Paylaş
Rüşvet, sahtecilik, hile, zimmet gibi yolsuzlukları değerlendiren bir örgüt var dünyada. Adı ‘Uluslararası Şeffaflık Örgütü’.
Kurucularından biri eski bir Dünya Bankası çalışanı olan Peter Eigen (75). Kenya’da doktor olarak çalışırken Dünya Bankası’ndan gelen paraların ihtiyaç sahipleri yerine nasıl ülke yöneticilerinin ceplerine indiğini, çarçur edildiğini görür. Ve erken emekli olduğunda “Şeffaflık Örgütü”nü kurar.
*
İŞTE bu dernek her yıl bir endeks yayınlıyor, ülkeleri yolsuzluk, şeffaflık, hesap verilebilirlik gibi kriterler açısından değerlendiriyor.
Aralık ayı başında yayınlanan rapora göre Türkiye, 177 ülke arasında 53’üncü sırada yer aldı. Bir yıl önceye göre bir basamaklık iyileşme yaşanmıştı. Danimarka’nın başı çektiği sıralamanın sonunda Somali var. Ama hiçbir ülke yolsuzlukla mücadelede pirüpak değil.
Ayrıca bu ay içinde Türkiye’yi yakından ilgilendiren başka acıklı listeler de yayınlandı.
Yolsuzlukların üzerine gitmede başlıca rolü oynaması gereken basın ve basın mensuplarıyla ilgili değerlendirmelerdi bunlar.
Gazetecileri Koruma Derneği’nin raporunda Türkiye, demir parmaklıklar ardındaki 40 gazeteciyle bu yıl da basın mensupları için en büyük hapishane olmaya devam etti.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün basın özgürlüğü listesinde de durum iç açıcı değildi. 179 ülke arasında altı sıra birden gerileyerek 154’üncü sıraya düştük.
*
DÜNYA geneline baktığınızda yolsuzluğa karşı daha hassas bir dönemden geçiyoruz gibi.
En dikkat çekici örneklerden biri Almanya. Christian Wulff, bir arkadaşından 500 bin euro’luk usulsüz borç aldığı gerekçesiyle geçen yıl Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa etmek zorunda kalmıştı. Ancak savcılar, Wulff aleyhinde dişe dokunur bir iddianame hazırlayamadı. Eski Cumhurbaşkanı, hepi topu 719.40 euro’luk otel parasını bir işadamına ödettiği gerekçesiyle şimdi hâkim karşısında hesap veriyor. Alman kamuoyu bile yargının gereksiz yere meşgul edildiğini tartışa dursun, savcı sürece devam kararı verdi.
*
YOLSUZLUK iddiaları yüzünden koltuğunu bırakan başkaları da var.
2020 Olimpiyatları’nı Tokyo’ya getirmede önemli rol oynayan Vali Naoki Inose mesela. Bir hastane projesi için rüşvet aldığı iddialarının ardından Tokyo Valisi istifa etti.
Uruguay Ekonomi Bakanı Fernando Lorenzo, devlet havayolu şirketinin satış ihalesinde usulsüzlük yapmakla suçlanıyordu. Masumiyetini kanıtlamak için koltuğunu bıraktı. Devlet Başkanı Jose Mujica ise bakanına sahip çıktı. Hem de ahlaklı davranışı övdükten sonra “Mahkemeden masumiyet kararı çıkana kadar bakan arkadaşımızla hükümetimizin ilişkileri sona ermiştir” diyerek.
Yunanistan’da ise polisler, sahte plakalı ciple dolaşan eski bakan Mihalis Liapis’i gözaltına aldı.
Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras nasıl tepki verdi dersiniz? Polisleri kutlayarak.
Demem o ki, Türkiye elbette muz cumhuriyeti değil. Zaten vatanına, ülkesine gönül vermiş kimse de öyle olsun istemez.
Ancak demokratik olgunlaşma, şeffaflık ve eşitlik için saldırganlık ve suçlamaların dışında atılacak başka adımlar da olmalı.
Paylaş