Paylaş
Suriye, Irak fiilen bölünmüş durumda; savaş olanca acımasızlığıyla sürüyor. İsrail-Filistin çıkmazı olduğu gibi orada duruyor.
Öte yanda dengeler değişiyor; bir zamanlar ‘şer ekseninin’ başı sayılan İran şimdi Batı ile flört halinde. Bu hafta kritik hafta, İran’ın nükleer programında ya anlaşmaya varılacak ya anlaşmaya varılacak.
Bölgede Şii İran’ın karşı gücü sayılan Sünni ekseninin başındaki Suudi Arabistan ise tedirgin. İran’a verilmesi olası nükleer hakların aynısını istiyor.
SUUDİ ARABİSTAN-FRANSA FLÖRTÜ
SUUDİLERİN ikinci Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, çarşamba günü Paris’teydi. Fransa ile birlikte Suudi Arabistan’a iki nükleer santralin inşası için fizibilite çalışmasına başlanacağı açıklandı.
Dünyanın enerji devlerinden Suudi Arabistan enerji kaynaklarını çeşitlendirmek için 16 nükleer santral inşa etmeyi planlıyor.
Suudi Prensi’nin Paris ziyareti sırasında tam 12 milyar dolarlık ticari anlaşmalar açıklandı. Pakette Airbus uçakların yanı sıra çok amaçlı, muhtemelen sınır güvenliği için kullanılacak 23 adet H-145 helikopterden de bulunuyor. Riyad’ın donanması için 30 da sahil güvenlik botu almaya hazırlandığı açıklandı. Hollande hükümeti şimdi ülkesinde yeni iş alanları yaratacağı için ellerini ovuşturuyor.
Fransa, Arap Baharı çıktığından bu yana en şahin politikaları destekleyen yönetimlerin başında geliyor malum.
Görüşmeler sırasında Suudi Arabistan’ın yılbaşından bu yana 102 kişiyi idam etmesi, muhaliflere baskı gibi durumlar gündeme geldi mi diye biraz bakıştırdım; pek bir şey yoktu...
*
GEÇTİĞİMİZ haftalarda darbeyle iş başına gelen Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi de Almanya’daydı.
Almanya da insan hakları, toplu idam cezaları, muhalifleri sindirme gibi suçlamalar yöneltilen Sisi yönetimi ile anlaşmalar imzalamakta mahsur görmemişti.
Demem o ki, Avrupa kendisi söz konusu olduğunda...
Kendine demokrat, kendine Avrupalı. Yani insan hakları, demokrasi, yaşam hakkı gibi temel haklar sadece Avrupalı için zaruri; diğerleri için elzem olmayabiliyor.
*
EN BÜYÜK GÖÇ
HAFTA arasında Brüksel’de Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı zirve vardı.
Ortadoğu cadı kazanı gibi.
Suriye’nin Tel Abyad kentinin Suriyeli Kürtlerin YPG’si tarafından alınması sonrasında IŞİD, Türkiye sınırındaki diğer kent olan Kürtlerin çoğunlukta bulunduğu Kobani’ye yeniden saldırdı.
Söz konusu terör örgütü, vahşi infaz görüntülerini de bir kez daha internette yayınlayarak dehşet yaymaya çalıştı.
Sadece Kobani değil, Afganistan’dan Suriye’ye Libya’dan Eritre’ye kadar geniş bir coğrafyada insanlar tedirgin.
Can havliyle kaçıyorlar. Türkiye’ye, Lübnan’a, Ürdün’e sığınıyorlar. Türkiye’deki mülteci sayısı 2 milyonun üzerine çıkmış durumda.
Ve bir kısmı, Ege üzerinden Balkanlar’dan Avrupa’ya gitmeyi deniyor. AB ülkeleri arasında en büyük yükü ise İtalya ve Yunanistan çekiyor.
AVRUPA’NIZ SİZİN OLSUN
İŞTE perşembe akşamı Brüksel’de toplanan AB liderleri, Yunanistan ve İtalya’daki mültecilerden 40 bininin diğer ülkelere dağıtılması konusunda anlaşmaya çalıştı.
Özellikle mülteci akınından en az etkilenen Baltık ve kuzey ülkeleri, sığınmacı almakta nazlanırken İtalya Başbakanı Matteo Renzi, tarihe geçecek bir çıkış yaptı. “40 bin kişi üzerinde anlaşamıyorsanız, Avrupa denmeyi hak etmiyorsunuz. Avrupa hayaliniz buysa sizin olsun” dedi. Neden sonra 40 bin kişinin dağıtılması konusunda anlaşmaya varıldı, ama gönüllülük şartıyla...
*
AVRUPA’ya barış getiren Avrupa Birliği projesi 2012 yılında Nobel barış ödülüne layık görüldüğünde bu karara destek vermiştim. Bu fikrim değişmedi.
Ancak kendine demokrat, kendine Avrupalı projesi; bana dokunmayan bin yaşasın anlayışı AB’nin de huzurunu mülteci akını ve terör silahıyla tehdit ediyor. Üç gün önceki Tunus ve Paris’teki terör saldırıları gibi...
Artık dünya neredeyse Ortadoğu’daki kronikleşmiş savaş durumunu kabullenmiş gözüküyor. Kimse Suriye ya da Irak’ta savaş nasıl sona erer, IŞİD nasıl kontrol edilir, İsrail-Filistin meselesine çözüm bulunabilir diye ciddi ciddi gözden geçirmiyor.
Oysa aynı teknedeyiz. Oysa bölgenin egoistlikten çok daha fazlasına ihtiyacı var.
Avrupa da daha büyük risklerle karşı karşıya kalmak istemiyorsa ABD’den daha fazla bölgeye kafa yormalıdır...
Paylaş