Paylaş
TAHRAN 2002 tarihinde enerji üretmek amacıyla nükleer santraller kuracağını açıkladığından bu yana zan altında. Çünkü Batı, İran’ın bu program sayesinde nükleer silah üretip hem bölgedeki, hem de dünyadaki dengeleri tehdit edebileceğinden şüpheleniyor.
Bu nedenle 2006 ve 2010 döneminden bu yana Tahran’ın petrol ve finans sektörüne ağır yaptırımlar uygulanıyor. Ülke ekonomisi dibe vurmuş durumda. Ayrıca son dönemde ABD’nin şeyl enerjisi sayesinde petrol üreten ülke haline gelmesi, düşen fiyatlara rağmen Suudi Arabistan’ın petrol vanasını kısmaması Rusya ekonomisi gibi, İran piyasasını da iyice kıskaca aldı.
*
BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi; ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere ile Almanya’dan oluşan P5+1 ile İran arasındaki pazarlıklarda nihai gün 24 Kasım.
Viyana’da yapılacak görüşmeler öncesinde henüz uzlaşma sağlayacak formüle ulaşılamadığına dair haberler geliyor. Görüşmeler üç noktada kilitleniyor; birincisi İran’ın nükleer silahlar da üretebilmesini sağlayacak zenginleştirilmiş uranyum geliştirme kapasitesinin nasıl kontrol altına alınacağı, ikincisi uluslararası yaptırımların nasıl ve ne sürede kaldırılacağı, üçüncüsü nükleer anlaşmanın ne şekilde denetleneceği.
*
ŞİMDİ genel irade şöyle... Kötü bir anlaşma olacağına, gelinen aşamanın bir çerçevesinin çizildiği bir uzlaşma sağlanarak, pazarlıklar sürsün. İran ve ABD’deki çeşitli çevrelerden gelen mesajlar bu yönde. Çünkü nükleer anlaşma müzakereci taraflar için imkânlar vaat ediyor.
80 milyon nüfuslu, genç, enerjik İran pazarı, Batılı şirketlerin iştahını kabartıyor. Nükleer programda bir uzlaşma zemini, Rusya için de bu ülkede yeni fırsatlar anlamına geleceğe benziyor. Nitekim birkaç gün önce Rusya’nın İran’da yaklaşık sekiz kadar yeni nükleer santral kuracağının açıklanması bu pazarlıkların bir parçası olarak değerlendirilebilir. Konuşulan formüle göre Rusya, İran’ın düşük seviyede zenginleştirdiği uranyumu alıp bunları nükleer santraller için yakıt çubuğuna dönüştürecek. İran’ın bu çubuklardan tekrar nükleer silah teminini sağlayacak bir dönüşümü gerçekleştirmesi ise çok zor olacak.
*
PAZARLIKTA bir yandan da bir sürü merak edilen var. ABD Başkanı Obama, Kongre seçimlerinde mensup olduğu Demokrat Parti büyük bir mağlubiyete uğradığı için topal ördek olmuş durumda. Cumhuriyetçilerin kontrolündeki bir Kongre, İsrail’den gelen tepkilere rağmen Obama’ya böyle bir uzlaşmada destek verecek mi? Diyelim ki, bir anlaşma sağlandı.
İran uluslararası itibarını geri kazanmış olacak. Bu durum, İran’ın başını çektiği Şii ekseni ile Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin bulunduğu Sünni ekseni arasında süren güç mücadelesini nasıl etkileyecek?
Bazı yorumlar şöyle... Batı ile kendi problemini çözmüş bir İran, Suriye ve Irak’ta büyük topraklar tutan terör örgütü IŞİD ile mücadelede daha aktif rol üstlenebilir. Ayrıca Tahran yönetimi, Irak’ta iktidarda olan Şii Başbakana, IŞİD’e yakın duran Sünni aşiretlerle daha kapsayıcı işbirliği konusunda baskı uygulayabilir. Yani askeri ya da siyasi pazarlıklarda giderek İran’ın adını daha fazla duyabiliriz. Her halükârda nükleer programda işbirliği, İran’ı güçlendirecek ve bölge ülkelerinin hesaplarını gözden geçirmesine neden olacaktır.
Paylaş