Paylaş
Rusya ise ateşkesin suya düşmesinin ardından Suriye’de askeri varlığını arttırıyor. Bir yandan bölgeye yeni savaş gemileri sevk ederken, öte yandan ‘Gladyatör’ diye anılan yeni füze savunma sistemini de Suriye’ye konuşlandırdı. Esad’ın savaştığı muhalifler ve terör örgütü DEAŞ’ın uçakları olmadığı için böyle bir girişim haliyle soru işaretlerine yol açtı. İddiaya göre Putin yönetimi, ABD’nin seyir füzeleriyle rejime olası müdahalesine karşı hazırlık yapıyordu.
RUSYA’NIN HEDEFİ
PEKİ, Başkan Obama, gider ayak tansiyonu daha da yükseltecek böyle bir müdahalenin içine girer mi?
Şunu hatırlamakta fayda var ki, Obama, 2013 yılında ‘kırmızı çizgim’ diye ilan ettiği Suriye’de ‘kimyasal silah’ kullanıldığı, yüzlerce sivilin öldüğü saldırıdan sonra bile askeri gücünü devreye sokmamıştı. O halde Rusya’nın bölgedeki askeri varlığını arttırmasının anlamı ne olabilir?
Önceki gün New York Times Gazetesi’ne konuşan Moskova’dan siyasi uzman Nikolai V.Petrov, “Putin, Amerikan seçimleri öncesinde acele ediyor. Yeni ABD Başkanı, (Suriye’de) yeni bir gerçeklikle karşı karşıya kalacak, bunu kabul etmeye zorlanacak” diyor. Yine aynı gazeteye göre, Beyaz Saray’a bilgi aktaran istihbarat analistleri Rusya’nın hedefinin Halep’in tamamen rejim kontrolüne geçmesi ve müzakere masasında Moskova’nın elinin kuvvetlenmesi olduğunu belirtiyor.
HILLARY SEÇİLİRSE
Obama, Afganistan ve Irak’taki askerlerini çekme vaadini, her ne kadar Irak ve Suriye’ye az da olsa yeniden asker yollamak zorunda kalsa da büyük ölçüde gerçekleştirdi. Demokrat Hillary Clinton, 2009-13 döneminde Obama’nın dış politikasının yüzüydü. Eski Dışişleri Bakanı Clinton’ın seçilmesi halinde selefine göre Suriye’de daha şahin bir politika izleyebileceği konuşuluyor. Ancak Obama gibi Clinton da Irak ya da Suriye’ye DEAŞ ile savaşmak üzere asker yollamayı reddediyor, sahadaki Arap ve Kürt ortaklara destek verip müttefiklerle daha fazla istihbarat paylaşımına giderek mücadeleyi yürütme peşinde. Öte yandan Obama’nın Suriye politikasından uzaklaşıp Türkiye’nin tezine yaklaştığı bir nokta var ki, o da Suriye’de siviller için ‘insani bölgelerin’ oluşturulması fikrini desteklemesi.
TRUMP SEÇİLİRSE
GEÇEN hafta yapılan TV münazarasının ardından Hillary Clinton, anketlerde Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump’ın 5 puan önüne geçmiş durumda. Pazar günü iki başkan adayı arasında ikinci ve son televizyon düellosu var. Trump’ın bu kez daha saldırgan olacağı beklentisi söz konusu. Bu tartışma programı sonrasında seçmenin eğiliminin iyice belirginleşmesi beklenirken, seçimlerde sıkı bir kapışmanın yaşanacağı da anlaşılıyor. 8 Kasım’da Donald Trump başkan seçilirse Suriye’de nasıl bir politika öngörüyor? O da Hillary Clinton gibi büyük bir askeri güç yollama taraftarı değil. ABD’nin dünyanın polisi olmaması gerektiği, buradaki sorunların yerel güçler tarafından çözülmesinin desteklenmesi gerektiği görüşünde. Rusya Devlet Başkanı Putin ile Suriye’de işbirliği yapabileceğini söylerken “Esad’dan önce IŞİD’den kurtulmamız gerektiğini düşünüyorum” diyor.
GÜVENLİ BÖLGE
SALI akşamı iki başkan yardımcısı adayının münazarası sırasında da söz Suriye’ye geldi. Trump’ın başkan yardımcısı adayı Indiana Valisi Mike Pence, Trump’tan daha şahin bir çizgideydi. “Rusya dahil olmayı seçer ve devam ederse, yani Halep’teki barbarca saldırılara dahil olursa demek istiyorum; ABD, Esad rejiminin Halep’te süren bu insani krizini engellemek için askeri güç kullanmaya hazır olmalıdır” dedi. Demokrat Başkan Yardımcısı adayı Senatör Tim Kaine ise sözlerini seçerken daha dikkatliydi. “Hillary ve ben, Suriye’nin kuzeyinde 2014 şubatında geçen BM Güvenlik Konseyi kararına uygun bir şekilde uluslararası yardım sağlanması için insani bölgeler kurulmasında hemfikiriz” dedi. Ancak açıklamaları güvenli bölgelerin desteklenmesi konusunda gerek duyulacak uçuşa yasaklı bölgenin Rusya’ya rağmen nasıl oluşturulabileceği, Halep’te kıyımın nasıl durdurulabileceği sorularına yanıt olacak nitelikte değildi.
Sonuç itibariyle iki adayın da Suriye planlarının çok da net olmadığını, muğlak ve belirsiz bir izlenim bıraktığını söylemek mümkün.
Paylaş