Paylaş
Oysa Türkiye’nin son dönemde Avrupa’da horlanmasının nedenlerinden biri bizzat Başbakan’ın kendi halkına yönelik sert ve baskıcı üslubu değil mi?
*
GEÇEN hafta aylar önceden planlanmış bir geziye çıktım.
Zaman makinasına binip yıllar öncesinde ilkokul ve ortaokulu bitirdiğim Almanya’nın Bamberg kentine geri döndüm.
Soma faciasının yarattığı moral bozukluğu sonrasında Bavyera’da küçük bir kentte ailecek içsel yolculuğa çıkmak terapi gibi geldi. Hem de bol bol gözlem yapma fırsatı buldum.
Atatürk Havalimanı’nın o ışıltılı, kalabalığa rağmen düzenli yapısının ardından Nürnberg havaalanı küçük ve köhneydi.
Ama dışarı çıktığımızda deli bir yeşil karşıladı bizi. Pazar olması dolayısıyla insanlar kanal kenarlarında koşuyor, yürüyor, bisiklete biniyordu.
*
BAMBERG, UNESCO’nun tarihi miras kabul ettiği kentlerden biri. Bin yıldan fazla bir geçmişi var. Katedrali, tarihi belediye binası, kanalları ve isli biralarıyla meşhur.
Zaman buralara hoyrat davranmamış. Yüksek binalar, cam dış cephe, laminant parke gibi zamane mimari unsurlar hiç uğramamış.
Eskiden olmayan dönerci sayısı artmış. İtalyan restoranları çoğalmış.
Gündüz vakti boşta gezen Türk sayısı çok az. Bu da Türkler arasında işsizliğin az olduğuna delalet.
Eskiden Almanya’dan alışveriş gözdeydi, şimdi hayat pahalılığı almış başını gitmiş.
Almanlara gelince. Nüfus epey yaşlanmış. Lakin o bildik köşeli yapıları törpülenmiş gibi.
Yüzler mütebessim. Görmezden gelmek yok. Selam medeni hayatın kurallarından biri.
*
HAFTA boyunca gazete haberlerinde hep Türkiye var. Soma faciası sonrası, tekmeci danışmanın yankıları sürüyor, siyasiler, Erdoğan’ın hafta sonu Köln’de yapılacak mitinge gelmesine karşı çıkıyor.
Nitekim Başbakan’ın cumartesi günü Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin toplantısında yaptığı konuşma sonrasında da tepkiler sürdü. İktidardaki Hıristiyan Demokrat Birliği’nin Başkan Yardımcısı Thomas Strobl, Erdoğan’ın Türkiye’deki gerginliği Almanya’ya taşıdığını iddia etti.
*
ALMANYA hem değişmiş, hem aynı. Ekonomik anlamda şüphesiz Türkiye yüksek bir vitese geçmiş. Ancak insani ve özgürlükler boyutunda belli ki, zorlanıyoruz.
Almanya’da orta yaşın üzerinde kasiyer teyzeler dışında kimse sizi azarlamaya yeltenmiyor. Parmak sallayan siyasi yok. Hele hele tehdit eden hiç yok. YouTube, Twitter kapanır mı, Instagram kararır mı diye bir endişe yok. Hoşgörü, saygı, empati, huzur… En azından bu küçük kentte durum böyle.
Demem o ki, evet yeni bir Türkiye var. Ama bir yandan hamle yaparken öte yandan da yıpranan bir Türkiye bu. Ayrışıyoruz, kutuplaşıyoruz. İşte bu nedenle de bütünleştirici tutumlara ihtiyacımız var. Ve hep birlikte insani ayarlarımıza geri dönmeliyiz. Hem de acilen. Bu dışarıya çıkıp baktığınızda kendini daha da çok hissettiriyor.
Paylaş