Paylaş
Açlık, savaşın ölümcül silahı olmuş.
Esad rejiminin yaz aylarından bu yana kuşatma altında tuttuğu Lübnan sınırı yakınlarındaki 40 bin nüfuslu Madaya’ya bu hafta uluslararası yardım örgütleri ve Suriye Kızılayı’nın insani yardım malzemesi götürmesine izin verildi.
Anlatılanlara göre durum öyle feci ki, yetersiz beslenmeden bitkin düşmüş insanların yardımlara sevinecek bile hali yoktu.
Benzer bir tablonun kuzeyde muhaliflerin kontrolü altında olan Şii yerleşimleri Fua ve Kefreya’da da olduğu söyleniyor.
*
MÜLTECİ: Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos toplantıları bu yıl 20-23 Ocak tarihlerinde yapılacak.
Zirve öncesi dün 2016 küresel risk değerlendirme raporu açıklandı.
Buna göre mülteci krizi, gelecek 18 aylık dönem için dünyanın en büyük risklerinin başında geliyor.
Onu yine göçte önemli faktörlerden olan anormal hava şartları ve küresel iklim değişikliği izliyor.
Şimdi dünya kökeni Suriye, Irak, Sudan, Eritre, Pakistan ya da Afganistan olan ve dalga dalga Batı’ya yayılan bir krizle karşı karşıya.
Savaş ortamı, can güvenliğinin olmaması, gelecek belirsizliği nedeniyle 60 milyon insan yerinden yurdundan olmuş durumda.
Bu rakam neredeyse 2’nci Dünya Savaşı’nda görülen mülteci hareketinin iki misline ulaştı.
*
SURİYE: Türkiye; Irak ve Suriye’yi saran ateşten en çok etkilenen ülkelerden biri.
2 milyondan fazla mülteci ülkemize sığındı.
Ve Avrupa, yaz aylarında Ege’den mülteci geçişlerinde patlama oluncaya, küçük Aylan Kurdi’nin (3) cansız bedeni Bodrum sahillerine vuruncaya kadar pek bir şey yapmadı.
Şimdi Avrupa Birliği, sığınmacıların engellenmesi için umudunu Türkiye’ye bağlamış durumda.
Türkiye’nin işi kolay değil. Bir yanda Suriye savaşıyla da palazlanan IŞİD ve PKK terörü giderek ülkenin iç güvenliğini tehdit ediyor.
Bir yandan da Türkiye, kasım ayında AB ile varılan mülteci uzlaşmasını uygulamadığı gerekçesiyle eleştirilere maruz kalıyor.
*
AVRUPA BİRLİĞİ: Dün Avrupa Birliği’nin mültecilerle ilgili Brüksel’de toplantısı vardı.
Eylül ayında Avrupa Birliği, Yunanistan ve İtalya’dan 160 bin mültecilerin diğer üye ülkelere zorunlu olarak paylaşılması konusunda anlaşmaya varmıştı.
Ancak bu anlaşma yürürlüğe konamadı.
Dün AB’nin Göçten Sorumlu Temsilcisi Dimitris Avramopulos, bu planın tutmadığını, aksine binlerce kişi göç etmeye devam ederken birçok ülkenin sınır güvenliğini arttırdığını söyledi.
*
SAVAŞ: Türkiye, Suriyelileri oturma izni, çalışma müsadesi vererek topluma entegre etmeye çalışsa da ciddi bir zorlukla karşı karşıya.
Çünkü bir yanda Türkiye’den çok kendine Avrupa’da bir gelecek gören kalabalıklar var.
Almanya’ya, Danimarka’ya, İngiltere’ye göç uğruna ölümü bile göze almış insanlar karşısında alacağınız önlemler ne kadar etkili olabilir ki?
Bu nedenle topu sadece Türkiye’nin sahasına atarak Avrupa, bu krize çözüm bulamaz, tedbirler yetersiz kalır.
Demem o ki, en büyük risk Suriye’de yayılma riski gösteren savaştır.
Savaşın yayılması da daha fazla göç ve mülteci anlamına gelecektir...
*
CENEVRE: Almanya, yılbaşı akşamı meydanlarda yaşanan çoğu sığınmacı kaynaklı kitlesel tacizler nedeniyle büyük sıkıntı yaşadı.
Tam da IŞİD’in terör saldırıları sonrasında gelen bu olaylar, göçmen karşıtlarına daha da büyük koz verdi.
Ancak AB liderleri, toplumda yabancı ve göç karşıtı duyguları kışkırtmak yerine savaşın nasıl bitirebileceği, mülteci çıkışının nasıl durdurulabileceği, bir şekilde ülkelerine ulaşmış göçmenlerin nasıl topluma entegre edilebileceğine kafa yormalı ve planlar yapmalıdır.
Zincirleme reaksiyon gibi...
Suriye’de Irak’ta düzen sağlanmadıkça, bu kriz en çok Türkiye’yi ve Avrupa’yı etkileme potansiyeline sahip.
Savaş Rus-Türkiye, İran-Suudi Arabistan gibi yeni krizler yaratırken dünya liderleri çok daha geç olmadan bu çılgınlıktan geri dönmenin yolunu bulmalıdır.
Bu nedenle 25 Ocak’ta Cenevre’de planlanan Suriye görüşmeleri son derece önemlidir.
O masanın geniş katılımla toplanması sağlanmalıdır.
Paylaş