Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan GümüşYazarın Tüm Yazıları

Eksen kayması mı

‘TÜRKİYE, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Batı’dan yüz çevirip Rusya’ya mı dönüyor?’ St. Petersburg’ta yapılan Türk-Rus zirvesi dolayısıyla gündeme gelen soru etrafında yapılan yorumlar, şu günlerde dünya basınının en popüler konularından biri.

Haberin Devamı

Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi, “Erdoğan yüzünü Putin’e döndü” diyordu.

 

Amerikan New York Times gazetesi, “Rusya ve Türkiye ilişkilerini onarma vaadinde bulunurken Batı huzursuz bir şekilde izliyor” başlığıyla zirveyi özetliyordu.

 

İngiliz Financial Times tereddütlüydü. “Batı’nın Türkiye’nin otokrasiye sürüklenme kaygılarına rağmen Erdoğan’dan vazgeçmesi için çok erken” diyordu. FT’ye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’ya giderken Batı’ya yönelik hesaplı bir hareket içindeydi ve pragmatik davranıyordu.

 

Wall Street Journal gazetesi ise daha keskindi. Analize göre ‘Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması ABD-Türkiye ilişkilerinin darbeden beri yaşanan gerilemenin son işaretiydi...’

 

Haberin Devamı

‘Türkiye’nin güvenilir bir müttefik’ olmadığını savunan WSJ’ın daha önce de iki ülke arasında krizli günler yaşandığına işaret ederek ‘Bu defa farklı olacak’ vurgusu dikkat çekiciydi.

 

 

 

NEYDİ, NE OLDU

 

TÜM bu yorumları okuduktan sonra ‘neydi de ne oldu’ya bakmakta fayda var. Darbe girişimi öncesine dönersek ABD-Türkiye ilişkileri o dönemde de pek parlak değildi. Türkiye’nin terör örgütü IŞİD ile sınırının kesiştiği Mare-Cerablus hattı ABD çevrelerinde rahatsızlık yaratıyordu. Çünkü 98 km’lik bu sınır sayesinde IŞİD’in Rakka’ya lojistik destek sağlayabildiği, yine buradan Batı’ya terörist ihraç ettiği iddia ediliyordu. 

 

Türkiye ise Mare-Cerablus hattının Suriyeli Kürtler tarafından kapatılması halinde Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt kuşağı oluşmasından kaygı duyuyordu. Dolayısıyla ABD, terör örgütü PKK ile bağlantılı Suriyeli Kürtlerin YPG’sine silah yardımı yapıp oraya danışma amaçlı asker yollarken, sınırın öte yanında PKK terörüyle savaşan, yüzlerce şehit veren Türkiye bu durumdan rahatsızdı.

 

Haberin Devamı

Ayrıca Türkiye’de insan hakları, medya ve yargı bağımsızlığı konusundaki eleştiriler ABD medyasında sık sık gündeme geliyordu.

 

*

 

RUSYA ile ilişkiler ise 24 Kasım’da Suriye’de operasyona katılan bir Rus uçağının sınır ihlali nedeniyle düşürülmesiyle krize girmişti. Aslında Moskova ile ilişkiler de ekonomik açıdan nisbeten iyi olsa da siyasi anlamda pek parlak sayılmazdı. Ama temaslar; Esad’ın akibeti, Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi, Dağlık Karabağ sorunu gibi konular parantez içine alınıp normalmiş gibi seyrediyordu.

 

Bu da her şeye rağmen taraflara görüşme, müzakere etme için bir alan yaratıyordu. Türkiye ve Rusya, Suriye’de özellikle de Esad konusunda taban tabana zıt bir politika benimsese de masaya oturup bir çözüm arayabiliyordu.

 

Haberin Devamı

St. Petersburg zirvesinin amacı, ilişkilerin 24 Kasım öncesine geri döndürülmesi, belki de daha geliştirilmesi olarak açıklandı. Ve Batı, bunu ‘Türkiye, Rus eksenine kayıyor’ diye okumaya başladı. Oysa Türkiye, Rusya ile ilişkilerini normalleştirmeye çalışıyordu, ayrıca görüşmeden anlaşıldığı gibi bu bile zaman alacak bir durumdu. 

 

Zirveden şimdilik çıkan tek somut kazanım; Suriye konusunda üçlü bir iletişim mekanizması kurulması, bu çerçevede Türk uçaklarının yeniden Suriye’de IŞİD’e karşı operasyon düzenleyebilecek olması oldu.

 

İDAM CEZASI GELİRSE

 

Anlaşılan şu ki, Rusya pek aceleci olma taraftarı değil. Türkiye’ye yaptırımlar kademeli olarak kaldırılacak.

 

Haberin Devamı

Dolayısıyla Batı’dan gelen Türkiye ile ilgili eksen kayması iddiaları ileri bir yorum.

 

Nitekim NATO’nun da sıcağı sıcağına “Türkiye’nin NATO üyeliği tartışma konusu değil” diye açıklama yapması dikkat çekiciydi. Türkiye’ye destek olduğu gibi inceden Batı rotasını hatırlatan da bir uyarıydı aslında.

 

Ancak Rusya ile ilişkilerden ziyade Türkiye’nin ülke içindeki uygulamaları, ABD ve Avrupa ile ilişkileri Batı rotasını zorlayabilir. ABD ile Fetullah Gülen’in iade edilmemesi halinde, AB ile ise idam cezasının geri getirilmesi, hukuk devleti ilkelerinin erozyona uğraması kriz yaratabilir. Bu da Türkiye’yı dış politika ve ekonomide yeni bir sınavla karşı karşıya bırakabilir. Evet, Türkiye’ye böyle bir dehşet gecesi yaşatanlara, tanklarla insanları acımasızca ezenlere, TBMM’yi bombalayanlara en ağır ceza verilmelidir.

 

Haberin Devamı

Öte yandan birkaç darbecinin darağacında sallanmasının intikam duygusunun karşılanması dışında 79 milyon vatandaşa ne faydası olacaktır, Türkiye’ye bir şey kazandıracak mıdır iyi hesaplanması gerek.

 

Bunu enine boyuna düşünme zamanı...

Yazarın Tüm Yazıları