Paylaş
Alman hükümeti Türk bakanlara genel bir etkinlik yasağı getirmezken, yerel düzeyde güçlü olmayan bahanelerle konuşma yapmalarına izin verilmiyor. Her fırsatta Türkiye, ifade özgürlüğü nedeniyle eleştirilirken, Avrupa Birliği’nin motor ülkesi Almanya, Türk bakanların ülkesinde konuşma yapmasına izin vermeyerek ifade özgürlüğünü sınırlayan bir pozisyona düşüyor. Bu Almanya’nın kendi içinde düştüğü bir çelişkidir.
Türk yetkililere, seçmenle bir araya gelme, görüşlerini paylaşmaya izin verilmeliydi. Bu durum, Türkiye-Almanya ilişkileri açısından faydalı bir durum yaratmamıştır. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in düne kadar tartışmada düşük profil izleme yolunda bir tercihte bulunması, buna karşılık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya’daki engellemeler için ‘Nazi benzetmesi’ yapması, Alman toplumunda hassas bir konu olduğundan tepkiye yol açmıştır.
TÜRKLER ÖNEMLİ GÜÇ
ALMANYA-Türkiye, aralarında ne kadar görüş ayrılığı ya da rekabet olursa olsun, yakın ilişkileriyle dünyada çok az görünen bir emsal oluşturmaktadır. Tarihteki işbirliklerini bir yana bırakırsak 1963 yılında ilk ‘misafir işçilerin’ Sirkeci garından Münih’e doğru yola çıkmasıyla artık geri dönüşü olmayan bir süreç başlamıştır.
Almanya’nın bugünkü refah seviyesine ulaşmasında Almanların reddettiği türlü zor işlerde çalışan Türklerin payı büyüktür. Türkiye Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı tarafından 2016 yılı için yapılan araştırmaya göre, Almanya’da 3.1 milyon Türkiye kökenli yaşıyor ve bunların 1.7 milyonu Türkiye vatandaşı. Ayrıca 77 bin 200 Türkiye kökenli girişimci, Almanya ekonomisine yadsınamayacak bir katkı sağlıyor.
İki ülke arasında yıllık 36 milyar euro’yu aşan bir ticaret hacmi söz konusu. Türkiye, iki ülke arasında yaşanan krizlere rağmen Alman turistlerin yine en çok tercih ettiği ülkelerden biri.
*
ASLINDA beğensek de beğenmesek de iki ülke, inkâr edilmeyecek bir şekilde Almanya’daki Türk nüfusu sayesinde iç içe geçmiş durumda... Almanya’da Türkiye referandumunda oy kullanabilecek 1.4 milyon seçmen bulunuyor. Uzmanlar, katılıma göre 300 bin ile 400 binlik bir oyun yüzde 1’lik bir paya tekabül edebileceğini hesaplıyor. Dolayısıyla İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonra belki de en büyük seçim bölgelerinden biri sayılabilecek Almanya’dan gelecek oylar önem taşımaktadır.
2015 Kasım seçimlerinde AK Parti Türkiye’de 49.5 oranında oy alırken, Almanya’daki Türk seçmenlerden yüzde 59.7 oranında destek gelmiştir. Bu defa söz konusu olan anayasa referandumu olsa da siyasilerin oradaki vatandaşlarla bir araya gelmek istemesi anlaşılabilir, ayrıca bu görüşmeler oradaki Türklerin sürmekte olan sorunlarının Ankara ile paylaşılması açısından da önemlidir.
ALMANYA’DA SEÇİMLER VAR
TÜRKİYE referanduma hazırlanırken Almanya da 24 Eylül’deki genel seçimlere geri sayıyor. ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesinin Avrupa’daki popülist siyasetçilerin şansını arttıracağı yorumları yapılırken Almanya’da aksi bir şekilde Merkel’in yeniden başbakan adayı olması için bir ivme oluştu. Ve Merkel dördüncü kez aday.
Almanya, Merkel’in Hıristiyan Demokrat Birliği ile Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) oluşan büyük koalisyon ile yönetiliyor. Önceki seçimlerde Merkel’in eli daha güçlüydü. 2015-16 yılında yaşanan mülteci akını, Merkel’in Türkiye ile yaptığı mülteci anlaşması, yıllardır düşük profilli seyreden Alman siyasetini de canlandırdı. 2013’te kurulan Hıristiyan Demokratların tepki oyunu da alan Almanya için Alternatif Partisi (AfD) diye yeni bir popülist siyasi hareket oluştu.
Derken Türk kamuoyunun da Türk hükümetine yönelik eleştirileriyle yakından tanıdığı Avrupa Parlamentosu’nun eski Başkanı Martin Schulz, SPD’nin Başbakan adayı oldu. Son anketlerde Merkel’in partisi yüzde 33, SPD ise yüzde 32 oy alıyor. Tüm bunlar sıkı bir seçim yarışının habercisi.
*
TÜRKİYE ve Almanya, son birkaç yılda irili ufaklı birçok kriz atlattı. Mülteci anlaşması sonrasında Alman Parlamentosu ‘Ermeni soykırımı’ tasarısını kabul etti, sonrasında İncirlik krizi çıktı, bu arada bir Alman talkşovcu pespaye bir şiirle iki ülke ilişkilerini gerdi. Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasındaki OHAL uygulamaları, kararnameler, ifade ve basın özgürlüğüyle ilgili iddialar, aralarında Alman Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in de bulunduğu gazetecilerin tutuklanması Almanya’da Merkel’e yönelik “Mülteci anlaşmasıyla Türkiye’ye karşı elimiz zayıfladı mı” baskılarını gündeme getirdi. Hatta Almanya’nın ‘Merkel yorgunu’ olduğu yazılıp çizilmeye başlandı.
Yani iki ülkenin iç siyaseti ve dış siyaseti bu tartışmalar arasında birbirine karışıp bu krizi büyüttü. Öte yandan karşılıklı birkaç iyi niyet adımıyla üstesinden gelinemeyecek bir kriz de değil.
Paylaş